Avrasya hamlesi ve FETÖ izlerinin silinmesi

  • GİRİŞ11.08.2016 09:32
  • GÜNCELLEME12.08.2016 07:48

Türk dış politikası uzun zaman üç aşağı beş yukarı aynı seyrinde gelişmiş, milli dava olarak belirlenen çizgilerin ölçüsünde stabil bir durum arz etmiştir.

AK Parti iktidarında ‘monşer takımının’ etkisinin kırılması ve daha sahici hamleler Türkiye Cumhuriyet’ine bir kimlik kazandırmış ve kendi ekseninde bir hareket kabiliyeti oluşturmuştur.

Buradaki en belirleyici unsur Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bağımsız karar alabilmesi olmuştur.

Bunu birkaç örnekle zenginleştirirsek taşlar yerli yerine oturmuş olur. Tüm dünyanın İran’a ambargo uyguladığı zamanlarda Türkiye İran’ı BM’de destekleyen iki ülkeden biri olmuş ve açtığı alanlarla ticaretini bir ileri seviyeye taşımıştır.

Rusya’nın Ukrayna hadisesi nedeniyle G8’den çıkarılması ve ambargoya tabi tutulduğu zamanlarda da Rusya ile ilişkilerini sıcak tutmuş ve karşılıklı ticaret hacmini 40 milyar dolara kadar çıkarmıştır.

Tüm bunları yaparken de Batı ve ABD’yle de münasebetlerinde herhangibir kırılma yaşanmamıştır.

Sonrası malum Rusya ile karşı karşıya getirilmek istenmemiz ve ardından uçak krizi. İran’ın İsrail’in güvenliği için Suriye’de yaptığı katliamlar tüm bu denklemi bozmuştur.

Neticesinde son olarak ABD destekli FETÖ darbe planının milletin iman dolu göğsünde son bulmasıyla Türkiye dış politikasını Avrasya üzerine yoğunlaştırmıştır.

Türk devleti bunun için düğmeye bastıktan hemen sonra Atatürk Havalimanı’ndan Rus vatandaşı olan Özbek uyruklu DAEŞ’li teröristlerin bombalı saldırısına uğradı. Ardından darbe görünümlü işgal planını devreye soktular.

Şimdi bir aniparantez açalım ve teröristbaşı Gülen’in örgütünün yakın zamana kadar yurtdışında CIA üssü gibi kullanılan okulları aracılığıyla dış politikaya nasıl yön vermeye çalıştığını hatırlayalım:

Buradan bir heyet ihanet yuvalarının olduğu ülkeye bir gezi yapacaksa önce örgüt elemanları tarafından karşılanır, ağırlanır ardından bir şehir turu yaptırılır bunu yaparken de ya konsolos ya da büyükelçimiz de yanlarından hazır bulunurdu.

Böylelikle orada bir baskın güç olarak ortaya çıkan örgüt istediği atı sanki Türkiye’ye bağlı bir kurummuş gibi oynatır ve istediği her şeyi de alırdı.

Maalesef 2013 yılına kadar dış politikanın dahlinde böyle bir durumları vardı.

Şimdi de FETÖ harketi kapsamında yer alan tüm ihanet ve fitne yuvalarını kapatmak için devlet düğmeye bastı. Okulları kapatmayan ülkelerle aramıza mesafe koyuyor ve ilişkilerimizi neredeyse donduruyoruz.

Nazarbayev’in Türkiye’ye gelişinde söylediği sözler çok önemliydi. Biz o okulları devlete devrettik. Şu an bizim kontrolümüzde. Putin bu tehlikeyi yıllar önce görüp hepsini kapatıp örgüt elemanlarını da sınırdışı etmişti.

Evet Türkiye yönünü Avrasya’ya çevirdi. İki büyük imparatoluğun liderleri yeni bir oluşumun yani yeni bir dünya düzeninin mümkün olabileceğine inanıyorlar. Türkiye’nin doğru yolda olduğuna bakmak için AB’nin, ABD’nin ve NATO’nun açıklamalarına bakmak yeterli.

Türkiye’nin AB’ye sırtını çevirmesinden korkuyorlar. Türk devletinin Şanghay’a katılmasından ödleri kopuyor. ABD ve AB açısından bakıldığında gayet haklılar. Düşünsenize Şangay’a Pakistan, Hindistan ve Türkiye’nin üye olduğunu bu dünya nüfusunun yüzde 40’ına tekabül ediyor.

Ne diyordu Başkomutan “ Şu imanlı, çılgın Türkler. Sizin gibi bir milletin alnından öpüyorum. Sizlerle gurur duyuyorum” Evet, Evet... Artık en çok da şu imanlı, çılgın Türkler’den korkuyorlar.

serkan.ustuner@haber7.com

Twitter: sustuner

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat