Kürtler'in adı var ama kadını yok

  • GİRİŞ08.03.2015 09:33
  • GÜNCELLEME08.03.2015 09:33

 Sanırım 1998'de basılan kitap 2 yıl boyunca satıştan kaldırılmıştı. Kaldırılmıştı ama el altından da kadından kadına dolaşıyordu piyasada. Ben de ilk satın alan bir arkadaşımından edinmiştim. Öyle çok elden ele dolaşmıştı ki kitap neredeyse sayfaları çürümüştü.
Sonra satış serbest olunca gidip bi tane de kütüphanem için almıştım. İşte o feodal, gelenekçi ve muhafazakar ailelerin kafadan yasakladığı o kitabın yazarıyla yıllar sonra yolumuz kesişti ve sıkı arkadaş olduk. Allah gani gani rahmet eylesin... Hem dostluğu olağanüstü bir insandı Duygu'nun, hem de Türkiye'nin demokratikleşmesi adına verdiği mücadele...
Bir Diyarbakır seyahatimiz vardır birlikte.
Gürer Aykal'ın şefliğinde Borusan Flarmoni Orkestrası'nın bir organizasyonuna katılmıştık. Benim ilk Diyarbakır'ı ziyaretimdir. Meslekte "çaylak" bir o kadar da haşarı olduğum ve Kürtler'in Diyarbakır'da bile "Kürd'üm" diye haykıramadığı o yıllar. 1000 yıl önce değil tabii bu dediğim zamanlar... Hepi topu 12 yıl önce... Eteğine yapışmıştım rahmetlinin; "Ne öğrenirsem ondan kârdır" diye... Her hareketini, her adımını takip ediyordum. Adını duyan koşup gelmişti.
Bugün gibi hatırlıyorum konser sonrası verilen davette etrafını saran o genç polislere ve TSK mensubu olan hayranlarına Kürtler'in çiğnenen hakları ve onuru hakkında nasıl posta koyduğunu. Çoğu insanın konuşmaya çekindiği, yüksündüğü o günlerde onun Diyarbakır'ın orta yerinde meseleye sadece terör olarak bakan devletin polisine, askerine çıkışır halleri beni mest etmişti. Evet... "Kadının Adı Yok!" diyerek akıllara kazınan bir mottoya imza atmıştı Duygu Asena ama onun kitabında sadece kadının cinsel özgürlüğüne dair haykırışları okuyanları hayrete düşürürcesine o zamanki devlet politikalarına karşı dimdik bir duruş sergiliyordu.

Devamı için tıklayın >>>
 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat