Şahlanış mitingi

  • GİRİŞ17.01.2014 09:11
  • GÜNCELLEME17.01.2014 11:15

İşte tabiî insandan daha canlı yaşadığı propaganda edilen ve hayvanî bir adale takkalüsiyle hareket eden bu mumya varlık ve onun kurduğu gübre topluluk, komünizmin hedef tuttuğu fert ve cemiyettir.

Yirminci asra mensup en büyük filozofun "çaresiz kalmış batı aydınının intiharı" diye damgaladığı, Allah, Peygamber, ruh, ahlak, millet, aile, tarih, an'ane, fert hakkı düşmanı bir dünya görüşü ve aksiyon, nasıl olur da bu kıymetlere bağlı bir milletin, Türk milletinin içinde kendine yer ve iş düşünebilir?..

Tertemiz ve mücella bir sütun üzerinde tahta kurularının yuvalanmayı düşünmesi kadar saçma!

Saçma fakat vakıa! Tertemiz ve mücella bir mermer sütundan farksız Türk milletinin maddi ve manevi yapısı üzerinde bu tahta kurularından mangalar, taburlar ve tümenler dolaşmaktadır.

Dolaşmakta ve Türk ruhunu inkar cereyanının asırlık seyri içinde, mermerden yapma medeniyet kılıfı diye gecirdikleri çürük ve dökük tahtalardan faydalanmakta...

Evet! Maymunlardan daha muhasebesiz ve murakabesiz şekilde bizi batı taklitçiliğine iten asırlık hareket. Batıda İkinci Dünya Harbinden sonra, Taksim meydanında, bir türlü takılamayan heykelinin bomboş kaidesini gördüğünüz "Milli Şef" devrinde patlak vermiş, ruhi, ahlaki, idari, siyasi, iktisadi, içtimai her çöküntüye yol açmış ve böylece komünizme fideliklerin en  verimlisini hazırlamıştır. Böyleyken komünizm emme-basma tulumba gibi bir taraftan "Milli Şef" rejiminin emme, öbür taraftan da kendi basma tesiriyle içimize girerken, nasıl olmuş da bembeyaz mermer üzerinde sırıtıcı kıpkızıl tahta kurularının deri üstü manzarasından ileriye geçememiş ve zehirli iğnesini ana kan damarımıza ulaştıramamıştır.

Asıl sual budur, ve bu sualin kafalara dank etmesi gereken cevabı da şudur:

Çatısı delik ve kapısı yıkık, muhafazasız, zabıtasız evinde Türk'ü bekleyen ve içeriye gölge sızdırmayan göze görünmez bir kuvvet nöbet tutturmuştur ki, adı İslam'dır! Ve işte öldürülmesi, söndürülmesi, çökertilmesi için tepesine kezzap üstüne kezzap dökülen bu kuvvet, ondan tiksinenler de beraber, Türküm diyen her ferdi kurtarmıştır. Eğer bu kuvvet olmasaydı, başta ortanın solundakiler, Meriç kıyısındaki en hakir kum tanesinden Ağrı yamacındaki en fakir deve dikenine kadar bütün memleket kıpkızıldı.

Ey, tertemiz, mücella, pırlanta gibi yontulmuş bir mermer sütuna benzettiğimiz ve sonra üstüne, garplılaşma hayali uğrunda çürük ve dökük tahtalardan bir kılıf geçirilmis olduğunu bildirdiğimiz Türk ruh kökünün davacısı soylu gençlik!

Ve ey, batan güneşlerle doğan katran balonları arasındaki farkı sezgi planında olsun, anlayan mukaddesatçı Türk Halkı! Artık anlamanın günü gelmiştir ki, komünizm, olanca küfrü, batılı, dalaleti içinde, son derece açıkgöz , istismarcı ve hilekar, eksiksiz bir ideolocya, tezatsız bir sistemdir ve bu ideolocya ve sistemin karşısına çıkabilmek, ancak ideolocyaların ideolocyası ve sistemlerin sistemi İslamiyetle kabildir. Meşrutiyetten beri gelen lüpçü "hürriyet, müsavat, adalet" sayıklamaları ve beleşçi altı ok tekerlemeleriyle komünizmin karşısına çıkmak, yırtıcı kaplana 6 kibrit çöpüyle tuzak kurmaktan farksızdır.

Komünizm dese ki;

- Ben, şöyle veya böyle, bir dünya görüşüyüm ve ancak haysiyetli  bir dünya görüşü karşısında, muhasebe ve murakabe edilebilirim. Sizin bana karşı olmakta hak ve salahiyetiniz nereden geliyor?

Bütün bu reçetelik ideolocya taslaklarının verebileceği niçbir cevap yoktur.

Sakladığı bu suale kahredici, habtedici, öldürücü, gebertici cevabı yalnız İslamiyet verebilir.

O İslamiyet ki, halk planında koruduğu ve ayakta tuttuğu rejimlerin iğneli fıçıdan beter baskısı altındadır ve buna rağmen tek başına korumakta devam ettiği evin bodrum katında ve prangalıdır.

"Milli Şef"in şevket ve şekavet devrinde Meclis'te komünizm konuşulurken o kaatil cereyanı önlemek için İslamiyetten başka çare olmadığını söyleyen bir milletvekiline zamane başvekilinin "kızıl zehri yeşil zehirle tedavi edemeyiz!" dediği İslamiyet...

Yine aynı devre ait başka bir Başvekilin gazetelere gönderdiği tamimde "Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır!" fermanıyla,  tarihte Nemrudlar ve Firavunların bile düşmediği bir alçalmayla nefretini kustuğu İslamiyet ....

Yine aynı devirde, son Başvekilin hediyesi bir kanun maddesiyle ( madde 163) can ve gönülden, "Allah" demenin bile şu veya bu manaya cekilmesine mevzu kılınan ve hala bu vaziyette devam ettirilen İslamiyet ...

Nihayet düne kadar "İbadetinize karışan mı var?" saçmasıyla (Agora)dan koğulan, esir kampı haline getirdikleri camilere hapsedilen, fakat artık bugün kanun dairesinde cemiyet meydanını, (Ahora)yı basmaya başlayan, ve daima kanun dairesinde daha ne baskınlar verecek olan İslamiyet ...

Ey toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar, biri etten öbürü kemikten sehadet parmağının temsilcisi mübarek gençlik ve muazzez halk!

Bu zamana kadar yalnız laf ettiler. (Napolyon) un veba illeti diye andığı boş lafa artık paydos! Laf vardır ki laftır, laf vardır ki iştir, iş vardır ki laftır, iş vardır ki iştir. Bize artık iş kadrosunda laf, ve hamle çapında iş lazım. Komünizm lafını iş kadrosunda ve işini hamle çapında yürütüyor. İbret alalım. İstismarın en sefili ve diyalektiklerin en adisiyle de olsa, çıktığı avlardan daima cantası dolu dönüyor. Asıl bizim hakkımız ve yakışığımız olan gercek davranışı biz niçin göstermiyoruz?  Sebebi, biraz evvel bahsettiğimiz, Türk ruh kökünü çürütme rejimlerinin onlara verdigi fırsat ve canlılık ve millete aşıladığı nefret ve atalet yanı da arayalım.

Fakat artık is değişmiştir. Çeyrek asır evvel zıpzıp büyüklüğünde harekete geçen ideallerin ideali, Anadolu steplerinde yuvarlana yuvarlana elektiriği kesilmiş, susuz ve ekmeksiz evlerde;  ve duvarları "ah u zâr) süngeri kapkara zindanlarda gözyaşlarıyla mayalana mayalana 1968 Türkiyesine Uludağ büyüklüğünde çıkmıstir.

1 numaralı düşmanı komünizm olan ve kuracağı manevi idam sehpalarına ormanların yetmeyeceği bu ideal daima kanunları dayanak bilerek, mutlak gayesine erişecektir.

Bugün, bir buçuk milyon nüsha satışının yüzde seksen besi baldır-bacak ve tam başı boşluk, yüzde onüçü menfi fikir, yani solculuk ve ancak yüzde ikisi Türk ruh köküne bağlılık belirten ve bazı örnekleriyle işgal ordusu matbuatından beter olan basından, şube şube, üniversitelere ve topyekun güzel sanatlara kadar bütün fikir hareketlerini manevi süngü hücumuyla zaptedeceğimiz günler hazırlanmaktadır.

Biricik vücut hikmeti ölümsüzlük ve Allah isteği olan insanı bu dünyada ve ötelerde "Bâs ü bade'l mevtsiz-ölümden sonra dirilişi yok" bir hiçliğe, Moskof tabiriyle (niçevo)ya mahkum edici kuduz komünizma karşısında İslamiyeti yegane serum olarak takdim eder ve nezleden vebaya kadar bütün hastalıklarımızın ilacını aynı küllî davaya bağladığımızı yerle gök arası haykırırız.

Sözlerimizi Sakarya Türküsü'nün dört mısraıyla muhurleyelim.

BANA KEFENDİR YATAK, SANA TABUTTUR HAVUZ;

SEN KIVRIL, BEN GİDEYİM, SON PEYGAMBER KILAVUZ!

YOL ONUN, VARLIK ONUN, GERİSİ HEP ANGARYA;

YÜZÜSTÜ ÇOK SÜRÜNDÜN, AYAĞA KALK SAKARYA ..."

"Allah'a inanmayana itaat edilmez!" diye yazdığı icin mahkum edilen Üstad Necip Fazıl'ın, son zamanlarda fikirsiz protestolara sahne olan Taksim Meydanında, 1968 yılında yaptığı "ŞAHLANIŞ MİTİNGÎ" nden bu sözler ..

Sahlanmak üzere olan ideolojilerimiz karşısında, bizi saman dolu beyinleriyle karıstırmaya calışanların, bu ideolojimiz karşısında, hicbir surette bizi artık durdaramayacaklarını hatırlatmak icin bu mitingi paylastım.

Sağ taraf, sol taraf yok. Bizim icin sadece Allah, peygamber var. Ve onun karsısında hicliğiyle durmaya calışan fikirsizler ..  Bu şahlanış ki, dünyaya açılacak bu sonsuzluk kapısının anahtarını elimizde tutan bir şahlanış.

İslamiyet, burda bozulduktan sonra, bütün dunyada bozulduysa, burada düzeldikten sonra dünyaya yayılacaktır. O zaman biz, dershane, savcı, mit, o , bu, şu simgelere bakmadan, önümüze çıkan çakıl taşlarıyla devrilmeden yolumuza devam edecegiz.

Biz bunu, bütün dünyadaki müslümanlara borçluyuz. Doğu Türkistan, Myanmar, Filistin, Mısır...

Biz zulüm gören butun müslümanlara bunu borçluyuz. Biz şahlanacağız... Hicbir hamle yolumuzu şaşırtamaz. Bu yol sadece bizim değil, bütün Müslümanların yolu ... O halde dünyayı, dünyadaki müslümanları kurtarmak bizim elimizde ... Allah diyenlerin karşısına dikilip, dur diyerek, yolumuzu açmak, açılan yolu devam ettirebilmek meselemiz. Bu bizim meselemiz ... Bu bütün müslümanların meselesi... 

Şeyma Kısakürek Sönmezocak - Haber 7

seymakisakureksonmezocak@gmail.com

Yorumlar2

  • Hazinoğlu 10 yıl önce Şikayet Et
    Ne Komünizmi Allah Aşkına. İçi boş hamasi bir yazı olmuş. Ama komünizm, avrupa diye eleştirdiğiniz adamlar en azından sanat diye bir şeye inanıyorlar ve onu onu dolu dolu yaşıyorlar; boş konuşmuyorlar. Lafla peynir gemisi yürüseydi müslüman yazarlarımızın öncülüğünde şimdiye kadar neler neler yapardık.
    Cevapla
  • ÖMER HÜSEYİNOĞLU 10 yıl önce Şikayet Et
    EYVALLAH. Bir yazınıza kırıldığımdan dolayı yazılarınızı pek takip etmiyordum.Ama bu yazı da okunur artık. Müslüman-Türkün genlerine kadar hitap eden bir yazı.Evet Üstad diyor ya:SEN BİR DEVSİN YÜKÜ AĞIRDIR DEVİN/KALK AYAĞA DİMDİK DOĞRUL VE SEVİN...Allah bize kim olduğumuzu,nasıl bir mirasın varisleri olduğumuzu ve aslında neyle mesul olduğumuzu anlayacak şuur ihsan etsin.Hayırlı cumalar.Selam ve dua ile.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat