Basılmamış kitaptan satırlar…

  • GİRİŞ23.12.2014 10:12
  • GÜNCELLEME24.12.2014 09:27

Toplumsal Dönüşüm Yayınları sahibi…
Necip Hablemitoğlu’nun suikasta kurban gitmesine sebep olduğu iddia edilen -Cemaat’i yazdığı- “Köstebek” kitabının yayıncısı…
Bugünlerde kitap yazıyor.
Henüz basılmamış kitabının bir bölümünde, “Köstebek”in basımıyla ilgili çarpıcı bilgiler var.
Hayri Bildik’in avukatı Gani Engin Ulusoy o bölümü benimle paylaştı.
Hablemitoğlu’nun faili meçhul cinayetinin aydınlanmasına ışık tutması amacıyla Hayri Bildik’in basılmamış kitabından ilgili bölümü özetleyerek aktarıyorum:

“Necip Bey’i basından tanırdım. Alman vakıfları kitabı Otopsi yayınlarından çıkmıştı. Çıkar çıkmaz da alıp okumuştum.
Bir gün avukatımız Arif (Bildik); ‘Necip Bey’in kitabını bastıracakları yayınevi bulamıyorlarmış’ dedi.
Ben de; ‘Olmaz, onun yayınevi var. O yayınlar. Bırakırlar mı?’ dedim.
‘Yok , yok’ dedi; ‘Onlar da yayınlamıyorlarmış.’
‘Bu işte bir gariplik var’ dedim; ‘Bu nasıl iş, bu çağda, bizim ülkemizde bir yazar öldürülüyor. Ama kitabını basacak yayınevi bulunamıyor.’
Ağrıma gitti. Öfkelendim. Arif‘e, ‘bu adamın kimi, kimsesi yok mu; araştırın. Avukatını bulun. Öldüreceklerini bilsem, fikirlerine katılmasam dahi ben bu kitabı yayınlayacağım’ dedim.

Avukat Hüseyin Buzoğlu bulundu. Randevu alındı.
Arif, ben, Hatice Bahtiyar Ankara’ya gittik. Sayın Buzoğlu, bizi tüm nezaketiyle sevgi ile karşıladı. Hiç kitabı okumadan sözleşme yaptık.
Kitabın adı KÖSTEBEK olacaktı.
Ve aile adına Av. Hüseyin Buzoğlu, yayınevi adına da Hatice ile ben imza attık.
İşte o tarih benim için, gölge adamlarla, sivil polisle yaşamaya başladığım tarihti; 2003…”
Polis basıyor

Hayri Bildik, Hablemitoğlu’nun kitabını basmaya karar verdikten sonra başına neler geldiğini şöyle yazıyor:
“Köstebek‘in basımında o kadar çok gariplikleri yaşandı ki anlatamam. Kitabı yayınlayacağız, para bulamıyoruz. Dağıtım firmalarından kitapla ilgili rakamlar aldım, sen kaç, sen kaç dağıtırsın diye; 20 bin basım rakamını bulmuştuk.
Kitabın parasını Sefa diye bir arkadaşım var, öğretmen ondan aldık. Üç değişik matbaaya kağıt koyduk; yayınevinde bile kimse kitabı nerede basacağımızı bilmiyor.

Montaj ve kapak filmlerini çantamda taşıyorum. Ben nereye gidiyorsam onlar oraya, bütün amacım kitap çıkana kadar başına bir şey gelmesin.
Artık büroda yatıp kalkıyorum, bir yere gidecek olsam dahi ya Sefa’yı, ya da çok güvendiğim birini yanıma alıyorum.
Kartal’da matbaa sayısı az, hem de hiç kimsenin aklına, kitabın orda basılacağı gelmez diye, EGE Matbaası’nı seçtim.
Kalıplar çekildi, baskıya girdik. Matbaadan dışarı çıkmıyorum.
Biz Ankara’dan döndükten sonra yayınevinin önünde bir simitçi peydahlandı. Bir boyacı, bir kavalcı, bir de sepette ayva satan şahıs… Aynı şahıslar bizi Kartal’da da buldu.

Matbaada altı kişiyiz. Matbaanın bulunduğu Narlıbahçe Sokak, işlek bir yerde değil, bunlar kime ne satıyor? Sormuştum simitçiye, ‘İşler kesat hocam’ demişti. ‘Olsun’ demiştim; ‘maaşını alıyorsun ya..!’
Simitçi kılığındaki polis bu sözlerim üzerine simit tablasını alıp uzaklaşmıştı…
Ege Matbaası’nda daha kitabın birinci kalıbı bitmiş, ustalar ikinci kalıbı takıyordu ki; sanki cinayet yerini basar gibi birden polisler matbaayı doldurdu. Kitap basmakla sanki yasa dışı bir iş yapıyoruz?

Basılmamış kitaptan örnek istiyorlar, birbirimize sert çıkışlar yapıyoruz. Ben avukatlarımı arıyorum. Polis, Ankara ve İstanbul grubu diye iki arabayla geldi. Ankara’dan gelenler oldukça hırçın. İstanbul’dan gelenlerden biri beni tanıyormuş. Yayınevine gelmiş, ben de kendisine kitap armağan etmişim.

Ankara’dan gelenler, tüm yatıştırmalara rağmen; ‘Bu kitabı bastın, sen kiminle dans ettiğini biliyor musun? Kendini ne zannediyorsun?’ gibi ileri geri konuştu. Basılmış bir kalıptan bir tabaka verdim. O da en kirlisinden…

Benimle hesaplarının bitmediğini söylediler. İkide bir dışarı çıkıp telefonla birileriyle konuşup dönüyorlardı. İki saat baskıyı durdurdular. Ve çekip gittiler.
Matbaacı Ramazan ‘ben bu kitabı basmam, beni mahvettin, artık matbaadan polis eksik olmaz’ gibi bir sürü ileri geri laf konuştu. Zorla ikna ettim.
Sonunda kitap basıldı…”

Ve Silivri Cezaevi

Yayıncı Hayri Bildik Hablemitoğlu’nun kitabı “Köstebek”i yayınladıktan sonra ilk şoku kitap dağıtımcılarının tavrıyla yaşıyor; kitaptan sadece 10-20 adet istiyorlar! Tüm Türkiye’ye sadece o kadar kitap dağıtabileceklerdi!..
“Polis basımını yasaklayamadığı kitabın dağıtımını böylece çoktan engellemişti.
Birçok gazeteci ve okur kitabı kitapevlerinde bulamadıklarından şikayet ediyor. Hatta Necip Bey’in yakınlarından, tanıyan dostları gazete köşelerinde bırakın bu yayınevinin yakasını diye yazılar yazdı. Emekli Orgeneral Kemal Yavuz, Vatan gazetesinde upuzun yazılar yazdı; bakanı uyardı.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Köstebek, Necip Bey’in yakın çevresine moral oldu…”
Peki…
Sonra ne oldu?…

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat