Yeşil Bursa’nın gri telaşı

  • GİRİŞ26.12.2025 09:05
  • GÜNCELLEME26.12.2025 09:05

Geçtiğimiz hafta sonu Osmanlı mirasımız olan Bursa şehrine gittim. Giderken de aklımda tek kelim vardı: Yeşil.

Çınarların gölgesi, Uludağ’ın ağırbaşlılığı, tarih denen o sabırlı sessizlik… Biraz durmak, biraz nefes almak, aceleyi geride bırakmak gibi bir beklentiyle adım attım şehre.

Ama şehirle göz göze geldiğim anda farkettim ki: Bursa yeşil olabilir, ama telaşı çoktan griye dönmüş.

Uludağ hâlâ yerinde duruyor. Yüzyıllık çınarlar hâlâ ayakta. Camilerin taşları hâlâ ağır ve vakur.

Fakat onların arasında dolaşan insanlar sanki başka bir zamana ait. Herkes bir yere yetişme derdinde. Trafikte sabır yok, sokakta yavaşlamak lüks, bir banka oturup etrafı izleyen insan sayısı bir elin 5 parmağını geçmez. Yeşilin ortasında bile hızın sesi var.

İşte Bursa’nın asıl çelişkisi burada başlıyor.

Bir yanda geçmişin sakin dili, öte yanda bugünün gürültülü aceleciliği. Tarih “dur” diyor, hayat “geç kalıyoruz” diye bağırıyor. Şehir ikisini aynı anda taşımaya çalışıyor ama yük ağır.

TARİH ŞEHRİ Mİ, SANAYİ ŞEHRİ Mİ?

Sanayi kenti olmanın getirdiği telaş, Bursa’nın ruhuna sinmiş gibi.

Fabrika bacalarıyla çınar ağaçları yan yana duruyor; biri üretmeyi, diğeri sabretmeyi hatırlatıyor.

Bir sokak ötede Osmanlı’nın ağır adımları, hemen arkasında modern hayatın hızlı soluğu…

Fabrikaların vardiya saatleri, siren sesleri, üretim temposu şehrin ritmini belirliyor. Sabahlar mesaiyle başlıyor, akşamlar yorgunlukla bitiyor. Bu tempo, zamanla sokaklara, insanın yürüyüşüne, bakışına bile siniyor. Bursa’da hayat, çoğu zaman üretim bandı gibi akıyor.

Çınarların gölgesinde bile aceleyle koşturan insanlar var.

Yeşili seviyoruz ama onu seyretmeye vaktimiz yok. Huzuru istiyoruz ama yavaşlamaya cesaret edemiyoruz.

Oysa şehirler, içlerinde yaşayanların temposuna göre şekil alıyor.

Belki sorun Bursa’da değil.

Belki sorun, şehirlerden hep aynı şeyi bekleyip kendimizden hiçbir şey eksiltmememizde.

Gittiğimiz her yere kendi acelemizi, kendi yorgunluğumuzu taşıyoruz. Sonra da “burası eskisi gibi değil” demeyi seviyoruz.

Oysa Bursa hâlâ orada. Yeşil, sessiz ve sabırlı.

Değişen belki de şehrin rengi değil; bizim bakış hızımız.

Yorumlar1

  • efe 6 saat önce Şikayet Et
    Doğru tespit Şule hanım, ben Bursa'da doğup yetişmiş ve burada çalışan bir öğretmenim. 70'li yılların sonunda 750 bin olan nüfus 4 milyona yaklaştı, ülkemizin genel sorunu göç. Hem eğitim sitemimizi bozuyor hem de sosyal hayatı dejenere ediyor. Özellikle Bursa gibi tarihi, yeşili ve manevi yönüyle öne çıkan şehirlerimiz olumsuz yönde etkileniyor.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat