Davutoğlu 4 yıl önceden bugünü görmüştü

  • GİRİŞ25.11.2014 08:01
  • GÜNCELLEME26.11.2014 07:59

Aralık’taki son turda anlaşma tamamlanırsa nükleer kriz sona ermiş olacak.

İran’la Batı arasındaki buzları eriten sürecin mimarı Türkiye’dir. 2010 Mayıs ayında Türkiye-Brezilya ve İran arasında Tahran Deklarasyonu imzalanmıştı. O dönem Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu’nun çizdiği yol haritası 5+1 ülkeleri tarafından aynen uygulandı. Ve bu noktaya gelindi.

Batı’nın garip bir Türkiye hazımsızlığı var. Erdoğan ile Davutoğlu 2010’da Ahmedinecat’ı ikna ederek nükleer takasta anlaşmıştı. Ancak Batı Türkiye’nin sunduğu o planı görmezden geldi.

3 yıl sonra 2013 Haziran ayında Ahmedinecat’ın görevden ayrılması ve Hasan Ruhani’nin İran Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Batı, Türkiye’nin çizdiği planı raftan çıkarıp, İran’la anlaşma masasına oturdu.

İran’la müzakere İsrail’i küstüren bir gelişmeydi. İsrail, “İran’ı vuralım” derken Amerika bırakın bombalamayı İran’la barış sürecine girdi.

Suudi Arabistan da bu duruma tepki gösteren bir başka ülkeydi. Müzakerelerin başladığı 2013 Kasım’ından itibaren Körfez ülkeleri Amerika’ya isyan bayrağı çekti. Hatta Suudi Arabistan BM Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğini tepki olarak reddetti. Hatta İran krizi nedeniyle Suudi Arabistan ile İsrail arasında bir yakınlaşma bile oldu.

Tabi Batı’nın burada bir çok hesabı vardı. Türkiye’yi saf dışı bırakıp İran’ı sahneye sürmek gibi. 2013’te bu plana otururlarken Gezi ve 17 Aralık girişimleriyle söz konusu amaçlarına uygun adımlar atıyorlardı.

Fakat şu an tablo bambaşka durumda. Türkiye o darbe girişimlerini atlattı. İran’la Batı barışsa da düşman kalsa da Ankara’ya bir zararı yok. Üstelik Türkiye 1 yıl öncesine göre bölgede daha güçlü. Hem Irak’la, hem Rusya’yla, hem Azerbaycan’la hem de Afrika’yla sıcak temas halinde.

1 sene önce İran’la Batı masaya otururken iki tarafın da elleri eşitti. Bu süreçte Rusya zayıflatıldı. Ukrayna krizi, petrol fiyatlarının düşmesi, altın ve dolardaki hareketlilik dengeleri bozdu.

1 yıl öncesine göre artık İran, Batı’ya daha çok muhtaç hale geldi. Zira nükleer müzakere Aralık ayına kadar uzatıldı, eğer süreç çökerse İran 1 yıl önceki bölgesel ortaklıklarını kuramayabilir.

Tahran bu işe girerken B planı olarak Rusya ve Çin’i hazır tutuyordu. Şu an Rusya kendine yönelik ambargolarla uğraşıyor, Çin ise İran’ın doğalgazında indirim talep ediyor.

Nükleer sürecin sonu ne olursa olsun ortada bir dizayn projesi vardı. 1 yıl boyunca devam etti. Çıkacak sonuç olumlu da olsa olumsuz da olsa bir karşılığı var.

Eğer anlaşırlarsa İran’a ambargo kalkacak. İran, Batı sahnesinde daha sık görülecek. Ancak onların düşündüğü gibi Türkiyesiz bir Ortadoğu olmayacak. Çünkü planlarında bazı şeyler geri tepti. Türkiye hala bölgenin en vazgeçilmezi.

İran’a ambargo kalkarsa bundan en çok faydalananlardan biri yine Türkiye olacak. Sonuçta doğudan batıya her şey Türkiye üzerinden gidiyor.

Türkiye’nin bu aşamada Irak’ta hem Bağdat hem de Erbil’le yürüttüğü ikili ilişkilerin sonuçları da Ankara-Tahran rekabetinde Türkiye’nin hanesine yazılacak.

Eğer müzakere süreci çökerse kaybeden İran olacak. Neticede ambargodan sıkışan Rusya’nın da çalacağı ilk kapı İran değil Türkiye. Putin zaten Türkiye ziyareti öncesi bu mesajları peşinen verdi.

Amerika, Haziran 2013’teki seçim sonrası Hasan Ruhani için Batı medyasında müthiş bir PR çalışması yaptı. Ahmedinecat’ın yerine twitter kullanan ılımlı lider Ruhani için yürütülen imaj faaliyetleri yeni İran profili olarak Avrupa’ya sunuldu.

Süreç çökerse Ruhani yeniden Ahmedinecatlaştırılabilir. Bu konuda İsrail’in hazır kıta beklediğini görüyoruz hatta birkaç gündür İsrail’de İran’a yönelik operasyon planları gündemde tutuluyor.

Taha Dağlı - Haber7

tahadagli@gmail.com

tahadagli@kanal7.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat