Berlin öncesi peş peşe kritik hamleler

  • GİRİŞ14.01.2020 09:26
  • GÜNCELLEME15.01.2020 09:22

Türkiye Libya’da çok kısa sürede hem askeri hem siyasi hamleler gerçekleştirdi. Tüm bu adımlar önemli bir yere doğru gidiyor. Hafter ateşkes anlaşmasını önce kabul etti ardından vaz geçip imzalamadı. Libya’da ateşkes olsa da olmasa da Türkiye hem askeri ve siyasi etkisini gösterdi hem de safları belirledi. Bu saatten sonra da sahada da masada da ateşkesli ya da ateşkessiz bir süreci yönetebilen bir Türkiye olacak.

 

 

HAFTER’İN RUSYA BAĞLANTISI

Hafter, Kaddafi tarafından sürgün edildikten sonra CIA himayesine alındı ama Rusya bağlantısı çok daha eski, öğrencilik yıllarına dayanıyor ve Rus askeri okullarında okumuş bir isim. Türkiye Rusların Hafter ile bu bağını iyi biliyor ve meselenin çözümü için direk doğru noktaya temas etti. Rusya ile görüşüldü, ateşkes çağrısı yapıldı, Hafter ateşkesi kabul etmedi ardından Ruslara “Hafter’i ikna edin” denildi. Bu süreçte Moskova’ya gelindi. Ancak belli ki Hafter asıl para babası olan patronunun baskısıyla ki bu BAE olabilir, imzayı atmadan masadan ayrıldı.

 

 

RUSLAR, HAFTER’E BASKIYI KURDULAR

Türk askeri, Hafter’in Libya’daki tasarrufları için en önemli caydırıcı unsurdu bunun yanında şunu da gördük Ruslar Hafter’in yanında savaşan paralı askerleri Wagner’leri Libya’dan çekmeye başladı. Wagnerlerin gidişi buna karşın Türk askerinin Libya’ya gelişi, Hafter üzerindeki en önemli baskı araçlarıydı.

HAFTER TRABLUS’A YAKLAŞTI AMA SAHADAKİ DENGELER HER AN DEĞİŞEBİLİR

Hafter’in Sirte’yi alması ve Trablus yakınlarına konuşlanması, Trablus’un çok yakın zamanda düşeceği kesindir sonucunu ortaya çıkarmaz. Hatta geçen hafta birkaç saat içerisinde ele geçirdiği Sirte bile yine kısa sürede elinden çıkabilir. Libya’da sahada bu tür değişkenlikler mümkün. Hafter, Libya’nın şartlarını çok iyi bilen bir isim, Türk askeri etkisi kendisini fazla hissettirmeden gidebildiği yere kadar gitmeyi denedi. Türk askeri varken üstelik Ruslar da yokken daha ileri gitmesinin kendisini çok zorlayacağını biliyordu. Moskova’da masaya oturana kadar da bu şansını zorladı ki müzakere masasında elini mümkün olduğunca güçlü tutabilsin.

TÜRKİYE GÜCÜNÜ HİSSETTİRDİĞİ AN HAFTER’İN CEPHELERİ ÇÖKECEKTİ

Meseleye bir de şuradan bakalım. Geçtiğimiz Cumartesi günü Hafter ateşkes çağrısını reddetmişti, Trablus çevresinde üç ya da 4 yığınak yapmıştı. O gün Libya’daki meşru yönetime bağlı silahlı güçler, ellerine ulaştırılan havan toplarıyla Hafter’in Trablus çevresindeki en büyük cephesini çökertmeyi başardılar. Eğer Hafter bu saldırılara devam ederse diğer cephelerini de kaybedebilir ve elinde müzakere şansını da kalmazdı. Tüm bunlar şunu gösteriyor, Türkiye’nin askeri desteği kendini hissettirdiği an Libya’da dengeler anında değişebiliyor.

ATEŞKES ÖNEMLİ ÇÜNKÜ ARKASI SİYASİ MÜZAKERE OLMALI

Türk askerinin Libya’ya gitme meselesi başından bu yana Libya’da bir ateşkesin sağlanmasıyla irtibatlıydı. Ateşkes olacak, Türkiye de bu ateşkesin korunmasını sağlayacak. Planın ilk aşaması ateşkes, ikinci sırada ise siyasi çözüm için müzakereler olacak. Siyasi çözümde Sarrac ile Hafter arasındaki görüşmeler sonuç verirse yeni bir yönetim oluşturulması planlanıyor. 

HER İKİ SÜREÇTE DE HAFTER’E GÜVENİLMEZ

Ateşkes konusunda da siyasi çözüm sürecinde de Hafter’e güvenilmez olduğunu gördük. O yüzden bu saatten sonra gerçek anlamda bir ateşkes sağlanırsa mutlaka ilk olarak Trablus çevresindeki Hafter güçlerinin Bingazi’ye kadar çekilmeleri sağlanmalı. Bu öncelik olmalı. Sirte, Cufra ve Fizan’dan çekilmeliler. Sonraki aşamada eğer siyasi müzakereler başlarsa burada da Hafter’in tasarruflarına dikkat edilmeli, nedir onlar, olası yeni yönetimde askeri bir güç oluşturulması gibi şartları olacaktır, Libya’da bir yönetim oluşturulur ve bu yönetim askerlerden oluşursa tekrar başa dönülür, hiçbir sonuç alınamaz o yüzden önce ateşkes ardından ateşkesin korunması sonrasında siyasi çözüm ve bu çözümle birlikte oluşturulması planlanan yeni yönetimin tamamen sivil ağırlıkta olması sağlanmalıdır.

TÜRKİYE BERLİN ÖNCESİ SİYASİ CEPHEYİ GÜÇLENDİRİYOR

Türkiye Kasım ayından itibaren Libya’da çok ciddi yol aldı. Askeri hamle bir kenarda dursun, bu hamleyle siyasi gücünü arttırdı. Bir kere elinde tezkere olmasaydı Ruslarla bu kadar etkili görüşmeler gerçekleştiremezdi. Hafter ateşkesi kabul etti ama imzayı atmadı demek ki ya pazarlık uzayacak ya da çatışma ortamı sürecek.  Ay sonuna doğru Berlin’de Libya zirvesi yapılacak ve mümkün olduğunca Sarrac hükümetinin yani meşru yönetimin destekçilerinin bu masada fazla sayıda olması çok önemli. İşte Türkiye bu siyasi adımları da attı. Başkan Erdoğan’ın Tunus ziyareti ardından Cezayir’le kurulan irtibat özellikle Libya’nın, batısındaki sınır komşularının siyasi desteğini alması açısından Türkiye’nin elini güçlendiren gelişmelerdi. Bunun yanı sıra bu süreçte İtalya’nın da Türkiye ile aynı safa doğru geldiğini gördük. Şu bir gerçek ki Türkiye, Libya’da çölün ortasındaki bir savaşa dahil olan, taraf olan bir ülke ve askeri güç değil, Libya’da bir çatışma ortamının ateşkes ve siyasi çözüme dönüştürülmesini sağlayan bir irade sergiliyor. Tüm bunlar da Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikalarını dolayısıyla da milli menfaatlerini direk ilgilendiren hamleler.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat