Büyük oyun

  • GİRİŞ30.12.2008 07:31
  • GÜNCELLEME30.12.2008 07:31

İstanbul'a yeni yeni alışan bir dostum, zenginlerin görünmeyi sevdiği mekânda akşam yemeğine davet ettiğinde, aklımda Vanity Fair dergisinde taze okuduğum 'Kriz döneminde New York' manzaraları olduğu için, “Hâlâ gidiliyor mu oraya?” merakına düştüm...

Vanity Fair'in son (Ocak 2009) sayısında 'Panikten portreler' başlıklı bir yazı var. Yazıya eşlik eden el-çizimi resimler yeterince ürkütücü, anlatılan kişisel öyküler ise bayağı iç karartıyor. “Herkes bir şeyler kaybetti” diyor yazar, “İşini değilse bile tasarruflarının yüzde 25 veya 50'sini; hemen herkes ekşi yüzlü, endişeli, neşesiz... 'Basiret' ve 'ihtiyat' sözcükleri modalaştı.”

Lehman Brothers'ın çöküşünün ertesi günü Manhattan'daki pahalı eşyalar satan bir mağaza tarihinin en fazla ürün iade edilen gününü yaşamış...

Hâlâ yeterinden fazla serveti bulunanlar bile harcamalarını durdurmuş... Öğle yemeği için gidilen pahalı restoranlar sinek avlıyormuş... Akşam yemekleri evde yenmeye başlamış... “Zenginler ucuzun da tatlı ve keyifli olabileceğini yeniden keşfediyor” diyor yazar... Şarap düşkünü krize-uğramış zenginlerin 15 dolarlık şişelere talim ettiğini de yazıyor Vanity Fair...

Pazar yazısında, pop sosyologun, ocak söndüren fiyatlı Romanee Conti şarabı övgüsünü okuduğumda bizde durumun hayli farklı olduğunu tahmin etmiştim aslında. Nitekim, dostumun davetiyle zenginlerimizin buluşma mekânına gittiğimde, her zamanki kalabalığın arttığını fark ettim. Bardaki fıskos koltuklarını bile kaldırıp yerlerine masa koymuşlar...

Daha önce, “Kriz dönemlerinde zengin ortamları seyrekleşmez; 'kriz bizi vurmadı' mesajını vermek üzere daha önce ortalıkta görünmeyenler bile ayaklarını yeniden alıştırırlar” diye kulağımı bükenler olmuştu. Köşede oturmuş davet sahibi dostumun gelmesini beklerken sohbet ettiğim işadamları, neredeyse koro halinde, “Bizde kriz-mriz yok” dediler...

Bir milyar dolarlık cirosu bulunan bir işin sahibi, “Tek bir işçi bile çıkarmadım” diye yemin de etti.

Kriz yüzünden inşaatlarını durdurduğunu sandığım bir başka işadamı, “Biz inşaatlarımızı başkalarına satmak için yapmıyoruz; düşen fiyatlar sebebiyle ayırdığımız kaynaktan yüzde 30 tasarruf sağlama fırsatını bile bulduk” dedi.

Gördüğüm kadarıyla sorun, hep bir başkalarının sorunu...

İyi de, Romanee Conti marka şarap düşkünü olanlar, ısrarla bunun tam tersine bir tablo çizip duruyorlar gazetelerinde. Okuduğunuzda, batması mukadder Titanik gemisinde seyahat ettiğinizi düşünmemeniz imkânsız... Onlara göre piyasalarda yaprak kımıldamıyor... Onlara inanan patronlar, fazla olduğunu düşündükleri çalışanlarını kapı önüne koyuyor; okuyucuları ise ellerini ceplerine sokmuyor, alış-veriş etmiyorlar...

Bilgiç bir edayla, “Kriz olmasaydı, yabancı sermaye kaçar mıydı hiç?” diyenler ve “Özel kesim dış borçlarını ödeyemiyor” alarmist görüşünü seslendirenlerden geçilmiyor ortalık. Ben de, “Onlar diyorsa doğrudur; onlar bilmeyecekse ben mi bileceğim?” endişesiyle karalar bağlıyorum...

Şu alarmist satırları bir ekonomi yazarının köşesinde okudum: “10 ayda 30 milyar dolar ödenecek- Önümüzdeki 10 ayda (ocaktan itibaren) reel kesimin 29.8 milyar dolar uzun vadeli dış borç ödeyeceği anlaşılıyor. 1 milyar dolar kadar da kısa vadeli dış borç ödeneceğine göre, hemen her ay 3 milyar dolara yakın dış borç ödemesi gerekiyor. Az değil.”

Elbette az değil, ama tıkır tıkır ödenebiliyorsa bunu dert etmeye değer mi?

Sorunun cevabını Taraf'ın ekonomi yazarı Süleyman Yaşar versin, isterseniz: “Özel sektör 2008'in ekim, kasım ve aralık aylarında toplam olarak 10 milyar 438 milyon dolar dış borç anapara ve faiz ödemesi yaptı. Bu ödemeler yapılırken yaşanan kriz ortamına rağmen sorun çıkmadığı gibi Türk parası değer de kaybetmedi. Eğer özel sektör dış borcunu ödeyebilmek için piyasadan döviz alımı yapmış olsaydı, döviz fiyatlarının yükselmesi gerekirdi. /_Beklenen olmadı. Aksine aralık ayında 4,7 milyar dolarlık yılın en yüksek dış borç ödemesine rağmen, Amerikan Doları Türk parası karşısında değer kaybederek 1 lira 70 kuruştan 1 lira 50 kuruş seviyesine geriledi. Üstelik Merkez Bankası'nın politika faizlerini düşürmesine rağmen Türk parasının değer kazanması, kriz lobisinin söylediği gibi işlerin kötü olmadığını gösteriyor.”

Peki ya 'doğrudan yabancı sermaye' (DYS) girişi?

Merkez Bankası rakamları “Kriz var, kriz” tamtam seslerinin eksik olmadığı son üç ay içerisinde DYS girişinin azalmayıp geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 74 arttığını gösteriyor. Son üç ayda 4 milyar dolarlık yabancı sermaye akışı olmuş Türkiye'ye...

Birileri büyük bir oyun oynuyorlar, hem de çok büyük...

Yorumlar9

  • suleyman d 16 yıl önce Şikayet Et
    Kemal Sunal flimindeki gibi tahlil sonuçlarını karıştırmışsınız Fehmi Bey !. Hani turp gibi adama 6 ay ömrün var deyip ,Ahı gitmiş vahı kalmış hastaya da turp gibisin maşallah 50 yıl daha yaşarsın diyen doktora dönmüşsün. Sanki Türkiye'nin tarihi 2001 de başlamış,sanki 2001 krizi Soros tarafından önce Irak ardından tüm bölgenin maddi manevi yağmasına zemin hazırlamak için yapılandırılmamış gibi, her fırsatta 2001 diye diye 2001 i arar hale getirdiniz.Hala konuşuyorsunuz
    Cevapla
  • mustafa yanar 16 yıl önce Şikayet Et
    vay bee. hayret bişey...
    Cevapla
  • oğuz tuna 16 yıl önce Şikayet Et
    Tembelliğin Adı Kriz Olmuş. Otuduğum 10 dairelik binanın dış kapı yanındaki zil paneli eskidiğinden değiştirmeye karar verdik ve bir elektirikçi çağırıp gösterdik. Elektirkçi 75 YTL fiat söyleyip 3 gün sonra geleceğini söyledi. Aradan 3 değil 10 gün geçtiği halde ne gelen vaar ne giden. Lafa geldi mi herkesin ağzında bir krizdir lafı gidiyor. Herkes siftah yapamıyoruz işler kötü diyor. Bırakın büyük iş adamlarını bence küçük esnafta bile kriz mriz yok. Kriz var diyen işi beğenmeyip savsaklamaz, işini bitirip parasını almaya bakar.
    Cevapla
  • Ozan BURAK 16 yıl önce Şikayet Et
    yapmayın Fehmi amca. Maşallah keyfiniz yerinde işadamlarıyla yemekler falan. Fildişi kulelerde yaşamak eğlenceli olmalı.Siz kandırın milleti bu güzel kalem ustalığınızla ama önce kimseye eyvallahınız olmasın.Kriz yok çığırtkanlığı yapmak sizin cebinizi dolduruyor olabilir ama vatandaşın evine ekmek girmiyor.Üniversiteyi birincilikle bitirmeme rağman işsizim.Sizce kriz yok ha?Öyle olsun Fehmi amca
    Cevapla
  • Şevket Yıldız 16 yıl önce Şikayet Et
    İş aleminde,dedikodular çok önemlidir.. Bir işadamını batırmak isterseniz,alışveriş yaptığı partnerlerine,zorda olduğunu yayarsınız.Böylece piyasada riski artınca,alacaklılar erken kapıya dayanır yani kredi notunuz düşer ve işi çeviremez hale gelirsiniz.Daha önce bankadan aldığınız nakit parayı,tefeciden almaya başlarsınız ve bu da uzun sürmez,bütün varlığınızı tefeciye kaptırırsınız.Bunu bilen iş adamlarıda dışarıya 'ben ayaktayım' mesajı vermek için lüks harcamalarını artırırlar.Yani aslında şarapçılar batmış durumdalar ama çaktırmıyorlar.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat