Ne yapacağım, bilmiyorum: Muhafazakâr hükümetin ilk beş yılında olmasını beklediğim 'büyük buluşma' ikinci dönemde de gerçekleşmeyecek gibi; üçüncü iktidar döneminin ilk ikiden farklı olacağına dair umut beslemek için de ortada pek bir sebep görünmüyor...

Ülkemizin seçkinleri Ak Parti tabanının temsil ettiği türden 'muhafazakârlık' ile bir türlü resmen tanışmayacak... Bugün o konuda ne kadar bilgisiz ve önyargılı iseler, korkarım ki, bundan beş-on yıl sonra da durumları değişmeyecek...

Topkapı Sarayı'nda verilen klasik müzik konseri muhafazakâr bilinen kesimden tepki çekmişti ya, orada tepkinin konserin sponsoru şarap firmasının arsızlığına olduğunu anlayamadılar sözgelimi... Gelen tepkilerden sadece en aşırılarına kulak vererek olayı 'bağnazlık' olarak gördüler, öyle değerlendirdiler...

Şimdi Cem Mansur aynı yerde bir konser yönetecek, yine aşırı tepkiler var; ama göreceksiniz sağduyulu muhafazakârlar serinkanlılıklarını bu defa koruyacaklar... İçlerinden klasik Batı müziği düşkünleri, sevdikleri parçaları saray ihtişamında dinlemek üzere konsere gideceklerdir de...

Evet şaşırmayınız, muhafazakâr kesim içerisinde de Mozart, Bethoveen, Brahms hayranları az değil...

Geçen hafta sonunu çoğu genç yakınlarımızla geçirdim ve her zaman olduğu gibi birlikte bol bol müzik dinledik. Herbirinin hangi tür müziğe ilgi duyduğunu bu vesileyle biliyorum. Bizim neslimizde de klasik müzik hayranları az değildi, şimdiki gençler arasında daha da çok...

Uzun yıllar önce üstlendiğim projelerden biri Necip Fazıl Kısakürek'in şiirlerini okuduğu bir 'LP' (uzunçalar) çıkarmaktı. Üstad kalıcılık taşımasını istediği şiirleri seçti, stüdyoya girip seslendirdi. Peki de okuduğu şiirlere arka fon teşkil edecek müzik parçaları hangileri olacaktı? Üstad'tan gelen liste göz açıcıydı: Herbir şiire arka-fon olarak bir Batı müziği eseri seçmişti...

Ürettiğimiz 'LP' yasal hakkı olmayan firmalar tarafından çoğaltıldı yıllarca; Üstad'ın kendi tercihi olan fon müziğini yerli bir takım eserler ve marşlarla değiştirenler dışında, hepsine, kendi hesabıma, 'helâl olsun' dedim...

Eskiden bir insanın karakterini ve eğilimlerini tanımanın değişik yöntemleri vardı; şu yakınlarda ben daha kestirme bir yolu seçiyorum ve 'ipod' veya benzeri kişisel müzik dinleme cihazlarına bakıyorum... Her insanın müzik zevki onun kişiliğini de yansıtıyor çünkü...

Kendisi de en uzun eğitimlerden birini başarıyla tanımlamış, ailesinin bütün fertleri ileri derecede okumuş-yazmış insanlardan oluşan, babası Ak Parti öndegelenlerinden bir gençkızın 'ipod'una yükledikleri çoğunlukla klasik Batı müziği parçalarıydı sözgelimi... Hafta sonu buluşmamızda, babası dahil hepimiz, onun tercihi olan müzikleri keyifle dinledik...

Cem Mansur'un yöneteceği orkestranın çalacağı parçalar Topkapı Sarayı'nda ilk kez icra ediliyor değil ki... Padişahlar ve saray erkânı yalnız Dede Efendi veya Hacı Arif Bey'in eserlerini değil, Batılı müzisyenlerin parçalarını da dinlerdi.

Einstein “Önyargıları yok etmek atomu parçalamaktan daha zor” demiş ya, o hesap, bizdeki keskin inançlıların bağnaz kabullerini de asla değiştiremiyorsunuz.

Cami tuvaletlerindeki pisuvarların sökülmesini emretmiş valinin biri; bir kaymakam da rakılı-dansözlü bir törenle yeni görev yerine uğurlandı... Dün iki ayrı gazetede iki farklı yazar konuya önyargılarıyla eğildiler.

Biri “Bunlar pisuvarlara da karşıdırlar” deyip valinin garip icraatını bütün bir kesime yaygınlaştırdı; diğeri ise, kaymakamın dansözlü-rakılı törenle uğurlanan fotoğraflarına bakıp “Camide uğurlansaydı vali olurdu” diye yazdı.

İşte 'önyargı' diye ben buna derim...

Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz