Ağa Han hazinelerini görme şansı sürüyor

  • GİRİŞ01.03.2011 07:46
  • GÜNCELLEME01.03.2011 07:46

GÖRSELLER İÇİN TIKLAYIN

Uzun zamandır görmek istediğim Ağa Han Müzesi Hazineleri sergisini geçen haftasonu gidip görme fırsatım oldu. Sabancı Müzesi’ndeki sergileri büyük bir hevesle geziyorum hep. Şehrin başka bir ucunda yaşadığımdan Emirgan’a bu “yolculuk” sanki taze bir nefes gibi geliyor. Sergi öncesi veya sonrasında Emirgan Çınaraltı’nda içtiğim bir fincan çay ve o inanılmaz güzellikteki Boğaz manzarası bana sanki kısa da olsa bu yorucu şehirden uzaklaşıp tatile gitmişim hissi veriyor. Ancak sergi mekanının Emirgan’da oluşu buradaki sergileri gölgede bırakmıyor pek tabii. Sergi sonrası Boğaz kenarında yapılan küçük bir yürüyüş tüm o sergi deneyimini ve görüp hissettiklerinizi yeniden düşünmek ve değerlendirmek için de harika bir fırsat.

Bu sefer oraya gitmeme sebep olan sergi ise İslam sanatları açısından çok önemli olan Ağa Han Müzesi Hazineleri’ydi. Ağa Han Hazineleri 2013′te Kanada Toronto’daki kendi müzesine kavuşana kadar dünyanın birçok ülkesinde çeşitli şekillerde sergilendi, hala da sergileniyor. İtalya’dan İngiltere’ye, İspanya’dan Portekiz’e, Almanya’dan Türkiye’ye kadar birçok farklı kültür ve topraklarda sesini duyurabilme imkanı buldu. İstanbul Sabancı Müzesi’nden sonra ise Rusya St. Petersburg Hermitage Müzesi’ndeki yerini alacak.

Çin’den İber Yarımadası’na kadar olan geniş coğrafyada üretilmiş ve kullanılmış olan bir çok yapıt müze salonlarındaki yerini almış. Sergideki yapıtların büyük bir kısmını el yazması kitaplar oluşturuyor. Özellikle Kuzey Afrika’dan 9.veya 10. yüzyıla tarihlenen altın kûfi hatla yazılmış Kur’an yaprağı ile yine aynı tarih ve coğrafyadan olan Mavi Kur’an yaprağı ilgimi çeken iki yapıt oldu. Ancak İran Kacar dönemi 1847 yılına ait ve hattat Zeynelabidin’in yapıtı olan Kur’an tomarı, milimetrik yazılarıyla gerçekten bir sabır ve ustalık ürünü olarak öne çıkan yapıtlardan biri bence. İbn Sina’nın 1052 tarihli El- Kanûn fi’t-tıb adlı yapıtının beşinci kitabı, İspanya Emeviler döneminden oyma sütun başı, Kuzey Afrika’dan Roma dönemine ait devşirme bir parçaya oyulmuş mezartaşı (güzel olan ise arkasında Roma dönemi bitkisel desenli bir oyma varken önünde Arapça yazılmış bir kitabesi olması), 14. yüzyıla ait usturlablar, İran işi ahşap oyma kapılar, minyatürler, zarif hatlar, çeşitli hattat aletleri, İznik işi çiniler, incelikle bezenmiş ciltler, 13. yüzyıla ait Orta Asya’dan ipekli bir kaftan ve sayamadığım daha birçok yapıt sergileniyor. İnsan gerçekten de gözünü bunlardan alamıyor.

kullan


Sergi alanının düzenlenmesini çok başarılı buldum. Daha girişte bir karanlık sizi sarmalarken, yerde geometrik şekilde düzenlenmiş kûfi bir yazı karşılıyor. Serginin tamamına bu karanlık hakim. Yapıtlar zaman zaman mavi ışıklarla aydınlatılmış. Her bir yapıt bu sergide vurgulanmış ve her biri kendini ifade etmekte. Serginin başarısı sadece bununla da kalmamış; iki el yazmasını dijital ortamda sayfa sayfa inceleme ayrıcalığını da yaşıyorsunuz, yine karanlık bir odada. Orada el yazmalarının ekrana yansıyan kocaman sayfaları ile başbaşa kaldığınızda bu büyülü ortamda gerçekten de bu serginin nasıl bir etki yarattığını daha iyi anlıyorsunuz.

Sakıp Sabancı Müzesi müdürü Nazan Ölçer sergi açılışı nedeniyle yaptığı konuşmada Ağa Han Müzesi Koleksiyonu’nun, evrensel bir dil olan sanat aracılığıyla İslam’a karşı önyargıyı ortadan kaldırmaya çalıştığını vurgulamış ve bu sergiyle tüm dünyada İslam sanatının yansımaları yoluyla anlayış ve hoşgörü ile karşılıklı bir diyalog sağlamayı hedeflediklerini belirtmiştir. Bu anlayışla yola çıkılmış ve son derece yetkin biçimde düzenlenmiş olan bu sergiyi kaçırmış olabilirdiniz. Ancak gösterilen ilgi sonucunda sergi 13 Mart 2011 tarihine kadar uzatılmış. Benim size tavsiyem, bu fırsatı kaçırmayın.

Tülay Kazancı - Haber7
info@tulaykazanci.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat