Uzak İzlenimler

  • GİRİŞ18.05.2011 06:33
  • GÜNCELLEME18.05.2011 06:33

Kağıt üstünde dans eder su sanki renkle birleştiğinde. Her an her şey olabilir, her şey tepetaklak olabilir, öngörülenden çok uzaklaşılabilir. Sulu boya ile resim yapmak işte böyle birşeydir. Biraz fazla su ya da daha azı istediğiniz yerden başka bir yere taşır sizi. Renkler birbirine karışır, su her yeri dağıtıverir. Ancak sulu boyayı kendine temel malzeme seçen kişi farkındadır bu tehlikenin. Başa çıkması zor bir malzeme olduğunu bilir. Belki de bu yüzden seçmiştir onu iç dünyasını yansıtsın diye. Üzerinde düzeltme yapmak, tekrar tekrar çalışmak pek olası değildir yağlı boyanın, pastellerin aksine. O yüzden de itina ile yaklaşmak gerekir.

Sulu boya ile çalışan sanatçılar her zaman ilgimi çekmiştir. Güzel havaları fırsat bilip keyifle dışarı çıktığım bu hafta sonu, kendimi kalabalık demenin bile yetmeyeceği kadar çok insanın aktığı İstiklal Caddesi'nde kitapçılar, galeriler, pasajlar arasında gezinirken buldum. Uzun zamandır öylece planlamadan çıkıp dolaşmamıştım.

Hava iyi olunca tabii, kendiliğinden gelişiyor böyle istekler. Bir süredir uğramadığım Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'nün önünden geçerken Uzak İzlenimler başlıklı bir sergi olduğunu gördüm. İsmi bile çok etkileyici geldi. Enstitünün en güzel özelliklerinden biri, yapının tüm ön cephesini, sergiyi tanıtıcı görsellerle kaplamaları. İnsanı kendine çeken ve içeri davet eden bir etki bırakıyor.

Sergi iki Avrupalı ressamın, Clara Barthold Mayer ve Luigi Mayer'in sulu boya yapıtlarından oluşuyor. 18. yüzyıl sonlarında hayatlarını 'gizemli' İstanbul'da birleştirmiş olan bu ressam çift, kenti en huzurlu ve sakin şekliyle betimleyen panoramik resimler yapmışlardır. Doğu'ya merakın en üst seviyelerde olduğu dönemlerde İstanbul'un İngiltere Büyükelçiliği'nde görevli olan Clara'nın babası ve yine büyükelçi ile Anadolu'daki arkarkeoloji gezilerine ressam olarak katılan Luigi, sulu boyaların da imkan verdiği gibi pastel tonların hakim olduğu son derece zarif istanbul betimlerine imza atmışlar.

Osmanlı'da gelip çalışan ve birçok güzel İstanbul betimine imza atmış olan Melling, Van Mour, Zonaro gibi onlar da kendi gözlerinden aktardıkları bu büyüleyici kenti Okmeydanı'yla, Üsküdar'ıyla, Beylerbeyi'yle, Tarabya'sıyla, limanlarıyla izleyicilerine sunuyorlar bu sergi ile. Saltanat kayığının tüm heybeti ile Boğaz'ın sularındaki süzülüşü en sade haliyle karşımıza çıkıyor.

Sergide yer alan yapıtlar Nina Joukowski Köprülü tarafından Suna ve İnan Kıraç Oryantalist Resimler Koleksiyonu'na bağışlanmış. Böylesi bir koleksiyonun bu yapıtlara sahip olması da ayrıca sevindirici olaydır. Batılı gözüyle yapılmış -bazen de hayali- çalışmalar, bize Osmanlı Dönemi'ne dışarıdan bakış olanağı sağlar hem de bu güzel kentin ve ülkenin 200-300 yıl kadar önce nasıl göründüğünü hayal etmemizde yardımcı olur.

Sergide yer alan bu yapıtlar 23 Ekim 2011 tarihine kadar görülebilir.

Kısaca:

Müzisyen olarak tanıyıp sevdiğimiz Arkın (Mercan Dede) bu sefer farklı yapıtlarıyla karşımıza çıkıyor. Âşıklar Kabilesi (Army of Lovers) sergisi 26 Haziran 2011 tarihine kadar Evakart Galeri'de görülebilir. Süzer Plaza No. 15, Gümüşsuyu.

Alaylı ressam Aysel Kaban'ın, kendisine  hoş ve anlamlı gelen herşeyi betimlediği yağlı boya tablolarından oluşan Gönül Gözüm adlı kişisel sergisi  23 Mayıs - 4 Haziran 2011 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Fen Fakültesi MÖTBE Sanat Galerisinde ziyaret edilebilir.

Tülay Kazancı- Haber7

info@tulaykazanci.com

www.tulaykazanci.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat