Yalnızlar rıhtımında dosta ne hacet…

  • GİRİŞ27.03.2011 00:44
  • GÜNCELLEME27.03.2011 00:44

Her şeyi yalnız yapmaya alışan, yalnız yaşamın içinde en büyük dostu hayaller olan insanlar, öyle bir an geliyor ki dost falan aramıyorlar kendilerine.

Kendi sorunlarını kendileri çözmeye alışmış olmaları, bu sorunların başkalarıyla paylaşmalarının ne denli yersiz olduğu alışkanlığı kazandırıyor. Başkalarının dert dinlemesine ne hacet, gece yatağa girdiğiniz zaman baş başa kalıyorsunuz onlarla.

Başkaları sizin dertlerinizi dinlese ne fayda… Kimin kime faydası var ki… Sahte gülüşler dışında…

Şöyle bir etrafınıza bakın, zor anınızda kaç kişi var yanınızda. Bir elin parmaklarını geçmez, geçecek olsa da geçireni tebrik etmem gerekir.

Bencilleşme yolunda emin ve hızlı adımlarla ilerleyen insanoğlunun kendi mutluluğu, kendi duyguları, kendi düşünceleri, kendi istekleri dışında pek bir şeyi kafasına taktığını söyleyemem. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ misali… İşin tuhaf yanı bencilleştiğinin farkına varamıyor insanoğlu, kör gözleri bu farkı fark etmesine engel…

En güzel gününüzde yanınızda kimler var, ya kötü gününüzde…

Hayatınıza doğduğumuzdan beri on binlerce, milyonlarca insan giriyor, çıkıyor.

Zamanında o kadar değer verip hayatınıza aldığınız insanlar nasıl oldu da kayboldu hayatınızdan?

O sıkı sıkı sarılmalarınızda içinizden coşup gelen "canım" lara ne oldu Allah aşkına?

Beyninizin bir zamanlar en güzel yerinde olan tebessümler, kıkırdamalar yerini sessizliğe bıraktı. Bunun farkına vardığınız oldu mu hiç?

Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda görmek istediklerimiz dışında ne görebiliyoruz… Oysa hayat denilen şey, bir şeyler ifade etmek zorunda değil midir, zor olanı yani yaşamayı seçenler için… Ve hayat sadece bencillerin görebildikleri ile sınırlıdır aksi ispat edilinceye kadar.

İnanmak gerekiyor. Yaşamak için ve hayatı sevebilmek. Bazen de kandırmak gerekiyor. İşte böyle vakitlerde tutunuyoruz o yeni yeni gördüğümüz çehrelere. Aslında teslim olmayacağımıza söz vere vere... Bilmem herkes açık kalpli midir bu kadar? Ben buna yüreği açmak diyorum. Aslında onlarca kez "İnsanın kendinden başka dostu yok " desem de, pek çok kez yanlış insanların tokatlarıyla kendime gelsem de, açıveriyorum yüreğimi yollarına çiçekler sererek ve bu defa gerçeği yakaladığımı düşünerek.

Dostlukların para ile doğru orantılı artış ya da azalış gösterdiğini de vurgulamadan geçemeyeceğim. Para insanoğlunun tek gerçeği olmuş.

Ne kadar çok paranız varsa o kadar çok dostunuz oluyor. İnsanlar ölüyor onun uğruna. Paran varsa dostun var yoksa yalnızsın.

Ben yalnızlığı seçtim kafamı dinliyorum züğürtçe...

Beyninizdeki tebessümün yerini sessizliğe bırakmaması ve gerçek dostluklarla karşılaşmanız dileği ile…

Tülin Elçi - Haber 7
tulinelci1@hotmail.com

Yorumlar2

  • noter tasdikli yorumcu 13 yıl önce Şikayet Et
    çok dostum çok kardeşim var ama ne çare. görüşemiyorum. öyle bir kabus içindeyim ki telefonla bile görüşemiyorum kimselerle. yıllar geçiyor çocukluk arkadaşlarımın hepsi gözümde tütüyor. kardeşimle bile görüşemiyorum. kardeşim bir kere dedi ki üzülme abla bak iyi ki ölüm var ölünce bunlardan kurtulacaksın. dostlarım biraz alıngan olduğumu düşünseler de onları seviyorum ama göremiyorum. bu arada içimde ölen biri var.
    Cevapla
  • Hasan Seyre 13 yıl önce Şikayet Et
    İnsan en sevdiği üç dostunu kendi için saklamalıdır... Bunlar hayatın en dar zamanlarında bize koşan..bizi ve sadece kişiliğimizi sevdiği için içinden hiç bir karşılık beklemeden..ellerini uzatan ve deyim yerindeyse saçını süpürge eden insanlara hayatımızda çok ihtiyacımız var..Şimdi düşünüyorumda benimle yarış halinde olan eşimin rekabeti..aslında birbirimizi daha iyi tanımaya vesile oluyormuş..Meğer beni kendine rol arkadaşı kabul ediyormuş..İçindeki yetenekleri ve keşfedilmemiş cevherleri..O bu mücadeleyle tanıma imkanına kavuşuyor kendini sonsuz kozmosta güçlü hissetmesine sebep oluyormuş..hadiselerin dağlarvarı tahakkümüne karşı ayakta dik durarak..Kainatı ibretle izleyen Bir kadın olmak için çabalamış durmuş..Bakıyorumda benden hiç aşağı kalır yanı yok..Mutlu ve umutlu..benim dillendirdiğim..kadının görevi kocasına itaat etmek..denilen şey aslında onun kabiliyetlerini ve istidadını kısıtlayan şeyler hükmüne geçmiş..O hayatı tanımayı ve insanlarla yarışarak rekabet etmenin tadından doydu..şimdi evinde halısını süpürmekten çok mutlu..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat