'Okuyun Beni Kardeşim!..'
- GİRİŞ20.06.2011 08:51
- GÜNCELLEME20.06.2011 08:51
Okuyun beni kardeşim. Ben "okumayın beni kardeşim" diyen komşum kadar derviş meşrep değilim. Okumanızdan hiç incinmem. Hele bir de kantarın topuzuna dokunmayan yorum yapsanız kaymaklı ekmek kadayıfı olur yani.
Okusanız ne olur yahu? Zaten bana haftada bir gün yazma izni veriliyor. O bir haftalık arada dünya yedi kere kendi etrafında dönüyor ve ben de her seferinde yeniden başlamak zorunda kalıyorum. Bundan önce yedi denemem oldu. Yani yeni haftalık emeğin bedeli şaibeli iki yorum. Bu kadar mı kötü yazıyorum ben ha!Bu kadar mı kötü?
Bakın, bir şeyler ters gidiyor... Ya yeni komşularım kıskanç ve aranızda gizli bir anlaşma var; ya Haber7 yönetimi okuyucularını yazarlar arasında paylaştırıyor ve benim payıma siz düştünüz ya da en kötüsü siz iyi yazardan anlamıyorsunuz! Takdir edersiniz, şikayetçiyim bu durumdan. Nasıl şikayetçi olmayayım ki ben de okur yazar bir Cumhuriyet Yurttaşı sıfatı ile hak ettiğim ilgiyi görmek isterim.
Bahardan, gelinciklerden, yağmurdan çalarak işimden gücümden (öğrenci bedduası almaktan) artırdığım zamanı sizin gül hatırınızı hoş etmeye uğraşarak geçirdim. Azınlıklara göz kırptım, gezi notları yazmayı denedim, bir koyundan iki post çıkarıp hem şehir tanıtımı, hem tatil anısı yazdım.
Nostalji yazısı denedim, mübadele yazısı yazdım, mevsimler de bu çabamdan payına düşeni aldı. Hatta beyin kıvrımlarımı düzleyip sivil itaatsizlikle sivil ibadetsizlik tornistanı ile kart-kurt, Türk-Kürt mevzularına girdim. Geriye Ergenekon, feminizm (İslamîsi dahil), vicdani retçilik ve bisküvi lokum kaldı. İsterseniz bunlara da el atayım.
Sorarım size sayın okuyucular istediğiniz nedir? Lunapark’ta dart oynarken hedef tahtasında ben mi olayım, düğününüzde ben mi oynayayım, ekininizi ben mi hasat edeyim? Dizi izlerken yaktığınız tencereyi ben mi ovayım. Ya da en iyisi kaybetmiş liderleriniz için mazeret mi üreteyim, kazanmış lideriniz için “sakin ol ey vekilim senden büyük asilin var” diye nara mı atayım.
Söyleyin ey okuyucular sizin için ne yazayım? Hikmet dolu sözler mi istiyorsunuz yoksa… O halde aşağıdaki satırlar size karne hediyemdir, kıymetini bilin.
Hem bu sayede… Belki ben de… Kim bilir… Ne dersiniz sayın okuyucu?
***
“Mağrur Olma Vekilim Senden Büyük Aslın Var”
Tahmin etmek hiç zor değil, bundan önce de bir çok mektup okudunuz. Birçoğu buna benzeyen ve kendine göre öncelikleri olan mektuplardı. Hiç şüpheniz olmasın, bu mektup da onlardan birisidir. Bu mektup da diğer binlerce mektup gibi muhatabından önce sizin gözlerinizden geçecek.
Lütfen iletin ona… Kısa bir zaman evvel bir büyük ustaya nazire edip çıraklı ve kalfalık demlerinden bahsedip ustalık için icazet istemişti. İşte icazet verildi, sıra ondadır. O halde göstersin hünerini. Şüphesiz, yapmak istedikleri ile yapmak zorunda olduğu şeyler arasında bir tercih yapacaktır.
Ama halkı en büyük önceliğe sahiptir. Bu böyledir ve kendisine bunun için icazet verilmiştir.
Lütfen hatırlatın ona… Hizmete talip olmak ahir zamanda avucunda kor taşımak gibidir. Lütuf yada ihsan mıdır bilinmez ama çok zamandır bu koru ondan daha sabırla taşıyan görülmedi. Korla avucu arasında kül var, biliniyor. Korun altına külü koyanların hatırını hoş tutsun.
Kül sahipleri -o sabırlı kullar- tarlada, fabrikada, kışlada bin kahır büyütmektedir. Her tuttuğu elde, her baktığı gözde bunlardan biraz görecektir.
Lütfen anlatın ona… Kimseye bir şey borçlu değidir. Ya da borç peşinen ödenmiştir. Eğer borç varsa, borç veren kendisi için vermiştir. Ama bir borçtan bahsedilecekse borcu halkınadır. Alacaklı isterse vazgeçer, isterse tahsil eder. Kerameti kendinden kimselere ise hiç borçlu değildir.
Fuarda, panayırda, Haktan başkasına ve halkın ayrıcalıkla yad edilen bir kısmına borçlandırmaya kalkanların da gönlünü hoş etmesin.
Lütfen tavsiye edin ona… Halkının güçlü kılınmışları kadar zayıf düşürülmüşleri de ona emanettir. Garip gureba ile cahil cühela arasında bağ kurmaya kalkanlara hiç itibar etmesin. Sayılar, ortalamalar, istatistikler pek çok yanlışı örter. O halde feraset için dua etsin.
Lütfen izah edin ona… Ölümden korkanları ayıplamasın. Zira ne ölümden korkmak ayıp, ne de ölümü düşman bellemek. Halkı, ölüm için, evler bozan; dağlar yıkan sıfatını uygun görmüştür. Elçi ise ağızların tadını bozan der ona.
Ölüm her hatırlatanı dindar, her incineni de cahil kılmaz. Kabir başında akıtılan iki damla yaşın kıymetini ise elbette bilmek gerekir.
Dr. Ümit Akça - Haber 7
mystymy00@yahoo.com
Yorumlar11