''Bodrum, Bodrum dedikleri...''

  • GİRİŞ02.07.2011 10:46
  • GÜNCELLEME02.07.2011 10:46

Merhaba Lale,

Sana bu mektubu Akdeniz'in incisi Bodrum'dan yazıyorum. Dur, hemen düzeltmeye kalkma. Ben de biliyorum, Bodrum'un harita üstünde gösterildiği yer, şimdilerde Ege Denizi olarak anılıyor. Oysa bir zamanlar o deniz Akdeniz olarak anılırmış.

O sebepten olsa gerek, Atatürk, Büyük Taarruz'u başlatırken "Ordular İlk Hedefiniz Akdenizdir… İleri!" emrini verdiğinde Milli Ordu'nun son durağı İzmir olmuş. Akdeniz Antalya sahillerinden ibaret değil anlayacağın.

Velhasıl Ege, cennet ülkemizi üç taraftan çeviren üç denizden birisi... Ege konusunu Coğrafya cinine soracak olursak bize denize dik uzanan dağlardan, girintili çıkıntılı koylardan bahsedecektir. İşte Ege o Ege, Bodrum da oradaki Bodrum…

Dört kişiden oluşan ekibimiz ile gecenin son, sabahın ilk saatlerinde yola düştük, sen o saatte uyuyordun... İlk molayı Keçiborlu’da bir kamyoncu lokantasında verdik. Bizden önce uyanan midemizi mütevazı bir kahvaltı ile yatıştırdıktan sonra Coğrafya cini gözlerini ovuşturarak aracı bana, kendini de yarım kalan uykusuna tamamlamak üzere yan koltuğa teslim etti.

Ben de kendimi emniyet kemerine ve cümlemizi Allah’a teslim edip yola devam etmek üzere işbaşına geçtim. Dinar, Dazkırı, Kale derken karasal iklim yerini deniz iklimine bırakmaya başladı. Çam ağaçlarına okaliptüsler ve turunçgiller eşlik etmeye başladığında Muğla tabelası çoktan görünmüştü. Aklımıza Muğla’da ev yapmak geldiyse de gelir düzeyimiz ve medeni durumumuz buna mani oldu. Durumu elverişli tek arkadaşımız ise iki yanlıştan bir doğru çıkmaz vecizesi ile kendini savundu.

Muğla’dan itibaren yol boyunca köy kahvaltısı, çam balı, çiçek balı, gözlemeci tabelaları köy ve kasaba tabelalarına eşlik etti. Aklıma köy kahvaltısı takıldı. Onlarca yıldır kentlileşmeye çalışan memleketim niye köy kahvaltısına heves eder ki?.. Sakın bu heves kahvaltı fiyatıyla ilgili olmasın?..

Coğrafya cini de benim bu sosyolojik çıkarımlarıma mütevazı birkaç katkıda bulunurken; Bodrum Bodrum, Bodrum Hakimi, Çökertme, Kerimoğlu Zeybeği melodileri eşliğinde Bodrum sınırlarına girdik. İstanbul’dan gelmesi beklenen arkadaşımızı havaalanından alıp Bodrum merkezine yöneldik. Yeni fotoğraf makinesini deneyen her amatör gibi başladım resim çekmeye.

Kızılhisarlı Mustafa Paşa Camisi, Yat Limanı, Bodrum Kalesi, Arkeoloji Müzesi, Liman Camisi, Barlar Sokağı ve balıkçı lokantasındaki ısıtmalı klozet de bu çabamdan nasibini aldı.

Sevgili kızım, ilginç bir yer Bodrum. Uzun yıllar boyunca sürgün yeri olarak kullanılmış... O yıllarda Bodrum üç-beş bin nüfuslu bir kasabaymış ve yolu tek yönlüymüş. Yani yolcular Bodrum'a aynı yoldan girer ve çıkarlarmış. Öte yandan sürgün cezası almış olan hükümlüler günde bir defa karakola gidip imza verirmiş. Sürgün cezası, bir çeşit hapis cezasıymış.

Suçlu ya hapiste yatarak cezasını çektikten sonra gözetim için ya da doğrudan gözden uzak bir kasabaya gönderilir ve birkaç yıl orada yaşarmış. İnsanlar çoklukla politik nedenlerle bu tür cezalara çarptırılırmış. Mektubumun başında yazdığım satırlar ise bu türden ücra kasabalar için değiştirilip söylenmiş satırlardan...

Bodrum da uzun yıllar bu özelliği ile tanınan bir kasaba iken tatil hastalığının (pardon tatil alışkanlığının) tüm ülkeyi sarmasından sonra kocaman bir kente dönüşmüş. Bodrum irili ufaklı bir çok koydan oluşuyor.

Bu özelliği onu bir yarımada kılıyor ve bu yarımadanın nerede başlayıp nerede bittiğini kestirmek zor. Yazları on binlerce insan tatil yapmak dinlenmek için akın akın bu sahillere koşuyor. Ancak bu kalabalık içinde nasıl dinlenebildiklerini anlamak zor.

Plajlarda insanlar denize girmek için birbirinin en olmadık yerlerini, en olmadık halde görmek zorunda kalıyor. Bunu fırsat olarak görenlere gün doğduğunu da tahmin edersin. Plajlarda havlu atsan yere düşmüyor anlayacağın.

Bodrum deyince Barlar Sokağı’ndan bahsetmemek olmaz. Anlatılanlara bakarsan en sıradan Anadolu evladının bile ucuz içki ve bol müzik sayesinde kırk yıllık ecnebiye döndüğü bir yermiş burası. Ehl-i tasavvufa göre Sodom ve Gomore’ye benziyor bu haller.

Sevgili kızım, Bodrum bunlardan ibaret değil elbette.

Sana Begonvillerden, Beyaz badanalı taş evlerden, yel değirmenlerinden, sünger avcılığından, mavi turlardan, Bodrum Hakimi’nden Cevat Şakir Kabaağaçlı’dan (sen onu belki de Halikarnas Balıkçısı olarak tanıyorsun) bahsetmek isterdim.  Belki bir başka mektubumda bunlar için de fırsatım olur.

Şimdilik şu bir kaç satırla idare et: "Bodrum dedikleri birkaç peynirci dükkânı, birkaç fırın… Peynir ekmek yemekten ne ağız kaldı ne burun"

Sizi Allah’a ısmarlıyorum. Baban.

Dr. Ümit Akça - Haber 7
mystymy00@yahoo.com

Yorumlar1

  • zeynep yıldız 12 yıl önce Şikayet Et
    Eeee?. Yani? Madem Bodrum bu kadar sefil, rezil bir yer; senin işin ne orada usta?!!
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat