Sakarya'nın Batısından; Fırat'ın Doğusuna Felaket

  • GİRİŞ13.11.2011 08:47
  • GÜNCELLEME13.11.2011 08:47

Bu ülke hep mi böyleydi; yoksa NBC'nin yalnız ve güzel ülkesine bir haller mi oldu?

Günlerden beri, haftalardan beri, hatta neredeyse aylardan beri televizyon seyretmek, gazete okumak akıl hastalığına davetiye çıkarmaya eşdeğer gibi...

Televizyonlar, nöbete gitmek için gönüllü olanların, hatta bunun için can atanların önce üniformasını, sonra da nöbet yerini kan dökücülere teslim ettiklerini anlatıp duruyor. Önce üniformalarını, sonra nöbet yerlerini teslim ettiği kimselerle aynı dili konuşmaları buna sebep olabilir mi? Yoksa kim çok verirse onun için mi çalışıyorlar. Ya da kim çok korkutursa onun tarafında mı duruyorlar?

O yüzden mi, karakolları korumak için kurulan karakollara kendileri ile birlikte nöbete gönderilen mehmetlere ihanet ediyorlar. Yoksa kimi kimden korumaları gerektiği konusunda kafaları mı karışık? Düğünlerinde havaya sıktıkları binlerce merminin sesine aşina olmalarından mı, binlerce merminin uçuşmasını soğukkanlılıkla seyredebiliyorlar?

Bu kafa karışıklığı yüzünden mi birileri tenha sokaklarda geceleri yüzlerini üç beş renkli mendillerle kapatıp otomobil yakıyor, gündüzleri de 'burada neden filan dilde tabela yok? Herkes Türkçe öğrenmek zorunda mı' şeklinde yakınıyorlar?

Bu kafa karışıklığı nereye varacak acaba? 1999’da yıkılan binalardan arta kalanların 2011’de yıkılan binaların yapımında kullanılmak üzere gönderildiğini öne sürmeleri için çok bekleyecek miyiz?

Gazeteler, haber vermeyi üçüncü sayfa düzeyine indirmiş. Haber okumakla balçıkta yüzmek eşdeğer. İnsanı insan kılan herhangi bir şeye sahip olmayan, en azından kendi payına düşeni koruyamayan onursuzun biri küçük kızını beş lira karşılığında itin kopuğun önüne atmış. Sakın ‘kaç lira karşılığında atmalıydı?’ diye sormayın.

İnsanı insan kılan herhangi bir şeye sahip olmayan, kendi salyasını ağzının içinde tutmayı başaramayan onursuzun biri, özürlü kız kardeşinin karnındaki bebeğin babasıymış.

Mesleği ile vicdanı arasında tercih yapma konusunda mesleğini önceleyen bir başkası, sırtından bıçaklanmış bir kadının, ancak otopsi masasında çekilmiş olabilecek resmini gazetesinin başköşesine kondurmuş. Ölü bir kadının gözlerinden sızan hüzün, sırtındaki bıçaktan sızan kandan daha belirgin… Yoksa yayıncıyı yoldan çıkaran bu hüzün mü?

On yıl kadar önce yirmiden fazla utanç numunesi, üç beş kuruş karşılığında on üç yaşında bir kızdan faydalanmışlar. Üç beş kuruş daha biriktirseler, kuma diye eve getirebilecekleri aynı yaşta kızlar bulabilirlerdi. Onların yüzüne nasıl baktıklarını bilen var mı?

Birkaç hâkim yasalardan yola çıkıp bir hüküm kurmuş. ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ demedikleri için neredeyse aforoz edilecekler. Bir politikacı ise hâkimlerin kendi kızlarının söz konusu olması halinde aynı kararı verip vermeyeceklerini sorguluyor. Mevcut kanunları yapanların hâkimler değil de politikacılar olduğu kimin umurunda?

Meslek yaşamını “müzik zevki, şarap bilgisi ve el parasıyla yaşadığı sefahat” anlatımı ile unutturmaya çalışan emekli bir başka yayıncı ise akıllara ziyan... En azından, hasbelkader üç beş kelimeyi bir araya getirebilen taşralılar için bu böyle. Şarap ile iftar, kısa etek ile namaz ve sair şeyler. Hangi tanrıya kendini adıyor acaba? 

Bir başkası, kendisini bildiği, ama muhatabının bilmediği bir dilde bayram mesajı gönderiyor.  Parantez içinde de her ikisinin de bildiği bir dilde ekleme yaparak. Oysa karşı dağın arkasındaki komşuları ile bile bu dilde anlaşmasının imkânsız olduğu söylenip duruyor. Ergenlik telaşı mıdır nedir?

Depremin yıktığı sokaklarda turuncu kıyafetli insanlar sesleniyor, ‘orada kimse var mı?’ diye. Ülkenin her yerinden yanık yüzlü insanlar ve dünyanın doğusundan çekik gözlü insanlar karıncanın yüzünü ağartmaya çalışırken “metropollerdeki filancaların ardı arkası kesilmeyen yardımlarından” bahsediyor, görünmez adamların sorguladığı kimileri.

Kaldırımlardan ve yollardan enkaz kalıntıları küreliyor yorgun insanlar. Küreledikleri sadece enkaz olsa işler daha kolay düzelirdi belki.

Ya yitip giden insanlığımız, onu nerede bulacağız?

Ümit Akça - Haber 7
mystymy00@yahoo.com

Yorumlar2

  • ercan Gemelek 12 yıl önce Şikayet Et
    Medet ya Ahii. üstat, yazılarınızı okumak için sabırsızlanıyoruz, lakin sizden çıt yok.. oldum ya?
    Cevapla
  • Kürşat Kadir ALPEREN 12 yıl önce Şikayet Et
    Tebrikler Ümit Hocam.. Songünlerde okuduğum en güzel yazı. Tebrik ediyorum.Sizi kutluyorum. Yitip giden iİnsanlığımızı aramak ve bulup geri getirmek hepimizin görev..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat