Oryantalist saldırı

  • GİRİŞ07.05.2020 11:37
  • GÜNCELLEME07.05.2020 13:10

Türkiye’de nerdeyse her zaman şu veya bu şekilde inanç özgürlüğünü yok sayarak, onun en temel insan haklarından biri olduğunu zihnen benimseyemeyen bu sebeple dine saldıran, İslam’a düşmanlık edenlere rastlamak zor değildir. İnsanın düşünce özgürlüğünü savunmak ne kadar özgürlükçü bir tavırsa, inancını savunmak da en az o kadar önemlidir; çünkü insan inandıklarını ifade eder veya düşüncesine yansıtabilirse özgürdür. Bu sebeple düşünce ve ifade özgürlüğünden bahsederken inanç özgürlüğüne saldıran faşizan zihniyetin, düşüncede dâhil hiçbir özgürlüğe saygılı olmasını beklemek anlamlı değildir.

 

 

Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın kendi görevi gereği ifade ettikleri üstelik dini bir hüküm etrafındaki bildirimi üzerinden bu saldırıların başladığını görmek şaşırtıcı olmadı; şaşırtıcı olan bu defa başta muhalefet olmak üzere bazı aydınların buradan kalkarak ‘eşcinselliksavunur’ bir tutum almalarıdır.

SELF KOLANYALİST TUTUM

 

 

Türkiye’de ciddi bir aydın sorunu olduğunun üzerinde çokça durmaya çalışırım. Neden mi? Türkiye’nin aydın sorunu temelde problemlidir. Bu problemin kaynaklarından biri, Batının her şeyini ithal etmeye açık kendi toplumlarını, tarihleri dâhil anlamaktan, saygı duymaktan, kendi insanlarının hukukuna rıza göstermekten uzak oryantalist zihniyette yatmaktadır.

Bu zümre içinde dini hayatın kamusal düzeyde görünür olmasından tedirgin olsalar da, ‘dine saygılı bir laiklik anlayışını’ benimsemeye en azından açık olanların, bile bu tür saldırılara cesaret edip tavır alamaması nasıl bir ezikliktir. Kendilerini ‘solcu’ diye takdim eden bir başka grup ise, kavramsal olarak sol bir ideolojinin toplumsallığıyla organik hiçbir bağı olmadan ‘sol terminolojiye’ ait kavramları tüketmekte fakat Batı kapitalizminin metalaştırdığı bütün ‘ürünleri’, eğilimleri, davranış biçimlerini ithal ederken buradaki çelişkiyi fark edemeyip; üstelik bunu marifet saymaları sahte kimliklerini ele vermektedir. Bunların dışında kalan bir grup var ki onların temel göstergesi Türkiye düşmanı her eylemde herkesle yana tavır almaya hazır olmalarıdır.

Bunlar arasında zaman zaman bazı konularda hemen ittifakların kurulması ise, hastalıklı bir toplumsal durumun göstergesidir.

PARÇALANMIŞ TASAVUR

Mesela kendisini Kemalist diye takdim edenler arasında LGTB savunucuların olması; sosyalist diye ortaya çıkanların, çocukların cinsel kimliklerine müdahale anlamına gelen, LGTB gösterilerinde malzeme olarak kullanımına göz yumması, doğrudan çocuk istismarını LGBT hatırına görmezden gelmelerini nasıl izah etmek gerekir.

Bu hastalıklı tutumun arkasında Batılılaşma sürecinin toplumsal kimlik bilincini tahrip etmesinden aşağılık duygusuna kadar uzanan sosyal psikolojin önemli payı olduğunu düşünüyorum. İslam düşmanlığından, cinsel kimliğe kadar hepsini Batı rehberliğinde algılayabilen, yapan bir dünya görüşü Türkiye düşmanlığına dönüşmekte hiç zorlanmamaktadır. Çünkü insanların davranış kodlarının alt yapısında toplumsal kimlik imgesi/bilinci yer almaktadır; burası krizdeyse sorun büyüktür.Kısaca bu zümrenin sorunudaha derindedir. 

AKŞAM GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat