Rusya’nın da Karizması Çizildi

  • GİRİŞ09.03.2020 11:54
  • GÜNCELLEME09.03.2020 11:54

2019 Yılının Eylül Ayında Suudi Arabistan’ın Aramco tesislerine Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile saldırı düzenlenmiş ve büyük tahribat yapılmıştı. Saldırıyı Yemen üstlense de İran’ın yaptığına dair ciddi kuşkular bulunuyordu.

Körfez ülkeleri ve S. Arabistan’ın ekonomilerini ve petrol altyapılarını korumak için ABD’den milyarlarca dolar para ödenerek aldıkları bu Patriot bataryaları fos çıkmış; bu saldırıları önlemede yetersiz kalmıştı.

ABD’nin karizması çizilirken devreye Putin girmiş “Suudi Arabistan'ın halkını koruması konusunda yardım etmeye hazırız. İran'ın bizden S-300 alarak ve Erdoğan'ın en gelişmiş S-400 hava savunma sistemlerini almaya karar vermesi gibi akıllıca kararlar vermeleri gerekiyor. Bu tür sistemler, Suudi Arabistan'daki her türlü altyapıyı her türlü saldırıya karşı koruma yeteneğine sahip" demişti.

Rusya Devlet Başkanı Putin, Kur'an-ı Kerim'den ayetleri referans verdikten sonra Suudi Arabistan'a kendi savunma sistemini önermesi karşısında ABD çok zor duruma düşmüştü. Aradan altı ay geçmeden bu sefer Rusya’nın da karizması Türkiye’nin SİHA’ları tarafından çok feci bir şekilde çizildi.

Satın aldığımız S-400’ler radar testine tabi tutulurken aynı zamanda elektronik savaşta nasıl etkisiz hale getirilebileceği de araştırılmış sonuçta mühendislerimizin geliştirdikleri yerli sistemler ile Rusya’nın silah sistemlerinin zafiyet noktaları tespit edilmişti. İşte ABD’nin ülkemize niçin Patriot hava savunma Sistemini vermediğine bir de bu gözle bakmak gerekir.

Çünkü ABD şu hususu çok iyi bilmektedir ki; Türk mühendisler satın alınan silah ve araçları başarılı bir şekilde kopyalayıp kendi milli imkanları ile üretme başarısı göstermektedir. Hatta bazı silahları daha ileri noktalara ulaştırabilmişlerdir. Bir müddet sonra kendi üretim lisansları ile satmaya başlayınca büyük bir gelirden mahrum kalacaklardır. F-35 Savaş uçaklarının verilmeyişindeki nedenlerden bir tanesi de budur.

İşte, Bahar Kalkanı harekâtında Suriye rejimine ait Rus yapımı Pantsir S1 hava savunma sistemini vuran SİHA'lar aynı sistemi 3 Mart günü başka bir noktada bir kez daha vurmuştu. Üstelik radarı aktifken vurulan bu sistem Rusya'nın 12 ülkeye ihraç ettiği ve 15 milyon değerinde bir silahtı.

Fransız L'Opinion gazetesi, Türkiye'nin, Bahar Kalkanı Harekatı'nda gösterdiği başarıyı öve öve bitiremiyordu. Türkiye'nin, NATO'nun standartlarında operasyon düzenlediği aktarılan haberde, "Bir haftadır, Türk ordusu SİHA konusundaki kapasitelerini çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Türkiye on yıldır ulusal sanayi kapasitesini geliştirdi. Türkiye net olarak bu alanda Fransa gibi ülkeleri geçti." ifadeleri kullanmaktan çekinmiyordu.

Bu başarının elde edilmesi ordumuzun elektronik savaş kapasitesinin ne derece geliştiğini göstermesi bakımından çok önemlidir. Bayraktar ve Anka isimli SİHA’larımızla birlikte kullanılan yerli üretim güdümlü mermiler, Koral gibi elektronik karıştırma yapan sistemler, Türkiye’nin övünçle anlatılması gereken başarıları arasında yer almaktadır.

Bahar Kalkanı Harekatı esnasında Suriye Hava sahasına girmeden F-16 savaş uçakları ile 2 SU-24 Rus savaş uçağı ile birlikte Çek yapımı L-39 savaş uçağının da düşürülmesi ise ayrıca düşünülmesi gereken bir konudur. Barış Kartalı isimli Havadan İhbar ve Kontrol Uçaklarımız (AWACS) rejim uçaklarının düşürülmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bunu nasıl becerdiğini kısaca değinmekte yarar vardır.

Sınır hattında görevli AWACS, anlık bilgileri komuta merkezine ve F-16'ların ekranına geçirmektedir. Pilotlarımız Suriye hava savunma sistemine yakalanmamak için radarlarını kapatarak susma pozisyonu alıp uygun bir noktaya gelince; AWACS'ın belirlediği hedeflere füzeleri bırakma imkanını yakaladılar. Savaş tarihinde az rastlanan ve hava sahasına girmeden düşman hedefini vurmak Türk pilotlarına nasip oldu.

NATO ülkelerinde kullanılan AWACS sistemlerini bizden başka ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Japonya, İsrail ve Avustralya gibi ülkelerde de kullanmaktadır. Fakat Rusya gibi güçlü hava savunma sistemlerine sahip ülkelere karşı bunları başarı ile kullanmak her babayiğidin harcı değildir.

500 kilometrelik alanda bütün hava sahasını tarayıp, tehditleri erkeden tespit ederek görüntüleri anlık TSK'nın komuta kontrol merkezlerine aktarabilen AWACS, elde ettiği görüntüleri ayrıca F-16'ların ekranını da yansıtabilme özelliklerine sahiptir. 10 bin metre yükseklikten bütün tehditleri, dost-düşman unsurları, uçakları ve gemileri gözetleyebilen AWACS'lar 19 kişilik ekiple kesintisiz 18 saat havada görev yapabiliyorlar.

Havada diğer uçaklara yakıt yapabilme, fazla yakıtını atabilme özelliğine de sahip olan bu uçaklar, daha önce Irak ve Suriye'nin kuzeyine yapılan geniş kapsamlı hava harekâtlarında kullanılmıştır. Havadaki 50 kadar F-16 ve 25 kadar F-4 uçağımız yönlendirilerek hedeflerin en az sapma ve minimum hata ile vurulup yok edilmesini sağlamasında önemli roller üstlenmiştir.

Ülkemizin en önemli başarısı; son derece modern ve gelişmiş silah sistemlerini kendi özgün programları ile yapabilmesidir. Bu konuyu bir parça açarak izah etmek gerekirse; silahları üretmekle kalmayıp diğer ülkelerden farklı olarak yeni teknolojileri de kullanma becerisi gösterebiliyoruz. Örneğin SİHA’lara kazandırılan otonom seyir kapasitesi, bir çok ülkede bulunmamaktadır.

Dünya üzerindeki milyonlarca deniz, hava ve kara aracı; Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) adı verilen ve 20’den fazla ABD uydusu sayesinde kullanılabilmektedir. Ücretsiz olan bu sistem ABD’ye karşı kullanıldığı veya keyfi istemediği zaman devre dışı bırakılabilmektedir. Sırbistan’a karşı Kosova Savaşı esnasında GPS’in devre dışı kaldığına Adriyatik denizinde şahit olmuştum. Gemimiz, savaş sahasına yakın bölgelerde GPS sinyali alamıyordu.

İşte otonom seyir sistemleri sayesinde gerektiğinde GPS olmadan da SİHA ve askeri araçlar yönlendirilebilmektedir. Bu durum Türkiye’nin ulaşmış olduğu teknolojiyi dost düşman herkese göstermiş herkesin gıpta ile seyrettiği bir noktaya ulaştırmıştır. Askeri silah ve gereçlerin konuşulduğu sayısız medya aracı bu durumu ifade etmekten kaçınmamaktadır. Örneğin: Voice of America “ SİHA'larımızın hedefe tam isabet sağladığı” nokta atışlarını yayınlamış, övgü dolu ifadeler kullanmıştır.

Amerikan Bloomberg “Ankara teknolojik gücünü gösterdi. Benzeri görülmemiş sayıda uçak koordinasyon içinde hareket etti. İlk kez bir ülkenin geniş bir hava sahasını drone sürüsü kullanarak yönetti. Düzinelerce uzaktan kontrol edilen uçak (SİHA), Suriye üslerini, kimyasal savaş depoları ve iki SU-24 savaş uçağını vurdu”.

İngiliz The Guardian G”azetesi ve France 24 Kanalı: Rejim unsurları Türk dronlarıyla etkisiz hâle getirildi”. İngiliz BBC Televizyonu: “Türkiye'nin harekâtı rejime ivme kaybettirdi”, demişlerdir.

Konunun uzmanı çeşitli yazarlar da medyadaki bu övgü dolu sözlere katkı yaptılar. Amerikan Hudson Enstitüsü Araştırmacısı Bruno Maçaes “Türkiye, nasıl silahlı drone süper gücü haline geldi?” başlıklı yazısında SİHA’ları üreten Baykar Savunma Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar’ın başarılarına yer vererek “Ortadoğu'nun gidişatını değiştirdiğini” ifade etmiştir.

Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; Rusya ile Moskova’da yapılan anlaşma Türkiye’nin büyük başarısının tescili olmuştur. Bundan sonra bir çok ülke kendi imkânlarımızla geliştirdiğimiz bu sistemleri satın almak için sıraya girecektir. Çünkü sahada canlı hedeflere karşı başarı ile kullanılmışlardır, vesselam…

YENİ AKİT GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat