Libya’da Yedi Düvel ile Savaşıyoruz

.

  • GİRİŞ24.04.2020 12:02
  • GÜNCELLEME24.04.2020 12:11

Önce “Libya’da ne işimiz var?” sorusuna cevap vererek başlayayım.

 

 

Libya demek; Doğu Akdeniz demektir. Doğu Akdeniz demek; Kıbrıs demektir. Kıbrıs demek; hem ülkemizin yumuşak karnı hem de misak-ı milli demektir.

Eğer Libya’yı ve buradaki Darbeci Hafter’e karşı olan savaşı kaybeder isek orta ve uzun vadede dedelerimizin bize emanet ettiği vatan topraklarımızı kaybetmiş oluruz. İşte bu nedenle Libya’da neler oluyor bu konuda son gelişmeleri anlatmak istiyorum. Eğer bu Mübarek ramazan ayında Allah’a el açıp ordumuzun muzafferiyeti için dua edersek İnşallah Allah’ın inayeti ile ellerimiz boş çevrilmeyecektir.

 

 

Bizzat yüzlerce defa Libya’ya gitmiş ve bölgede son dönemde yaşanmış ve olayları müşahede etmiş birisi olarak bu bilgilerin oldukça kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bölge insanını tanıyan birisi olarak yazılanlar hayal değil; gerçeğin ta kendisidir. Bu bilgileri yabancı basın mensupları da teyit etmektedir.

Libya’da Kaddafi’nin ölümünden sonra çeşitli hükümetler kurulmuş fakat özellikle Batılı ülkelerin sömürü çarklarının devam etmesini istemesi ve karışıklıklar çıkarması sonucunda bir türlü istikrar ve asayiş sağlanamamıştır. Batı dünyası ile birlikte başlangıçta ABD, Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirliklerinin ortaklaşa hareket ederek destekledikleri Darbeci General Hafter, ülkede krizin baş tetikleyicisi olmuştur.

Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (UMH) karşı Darbeci Hafter güçlerine devamlı surette ağır silah takviyesi alıyor ve ilerlemeye devam ediyordu. Ne vakit Türkiye el atıp UMH’yı desteklemeye başladı işte bundan sonra işler değişmeye başladı. Libya’nın neredeyse % 85’ini kontrol eden Hafter, batı cephelerinde yenilgiye uğratılarak ağır zayiat verdi ve birçok bölgeden geri çekilmek zorunda kaldı.

Bu konuda Fransız Le Monde gazetesi, Berlin ve Hollanda merkezli enstitüler, yaptığı açıklamalarda savaşın seyrini değiştiğini teyit etmektedirler. Le Monde şöyle değerlendiriyor:

Gazeteinin muhabiri Frederic Bobin “Ankara'nın yeni nesil silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) Libya'nın Birleşmiş Milletler nezdindeki meşru temsilcisi UMH’yi destekleyerek bu ülkedeki güç dengesini değiştirdiğini ve ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'i zayıflattığını söylemiştir. Ayrıca “Hafter'e bağlı milislerin Nisan 2019'da başkent Trablus'u ele geçirmek için başlattığı saldırı sonrası güç dengesinin, Türkiye'nin katkısıyla, UMH lehine değiştiği” ifade edilmiştir.

Hafter milisleri, Türk askerleri ve donanmasının da desteği ile 13 Nisan'da başkentin yaklaşık 70 kilometre batısındaki sahile yakın bölgelerdeki Sabrata ve Surman kentlerinden çıkarılmıştır. Bu harekat çok hızlı geliştiği için çok sayıda tank, zırhlı araç ve silah ganimet olarak ele geçirilmiştir. Bu sayede başkent Trablus ile Tunus sınırına kadar olan bölge tamamen temizlenmiştir.

Hafter güçleri geri çekilerek ülkenin batısında ellerinde bulunan son bölgeler olan Vatiyye Askeri Üssünde kuşatma altına alınmıştır. Bölgede savaşan Misuratalı UMH savaşçıları ve Türkiye’den gönderilen subaylar çok güçlü bir darbe ile Batıdaki yedi şehirden Hafter güçlerini altı saat gibi bir zaman sürecinde çıkarmıştır. Kaçanlar, Vatiyye üssünde dört taraftan çembere alınmış ve havadan da İHA ve SİHA lar aracılığı ile ikmal almaları engellenmiştir. Bu bölgede yaklaşık olarak 7000 bin Hafter asker ve milisi ile beraber paralı savaşçılar teslim olmaya zorlanmaktadır.

Türkiye'nin insansız hava araçları ve yeni nesil teknolojilerle UMH'ye desteğini artırmasıyla Libya'da güç dengesinin büyük ölçüde değiştiğini ve Hafter aleyhine altüst olduğunu bu şekilde anlayabiliyoruz. Türkiye'nin Libya'daki UMH'ye desteğinin yeni bir "stratejik ortam doğurduğu" ve Hafter milislerini saldırıdan savunma pozisyonuna ittiği tespiti yapılıyor.

Berlin merkezli Alman Uluslarası İlişkiler ve Güvenlik İşleri Enstitüsü Araştırmacısı Wolfram Lacher ise yaptığı açıklamada, "Libya'daki güç dengesinin bu yıl başından itibaren değiştiğine" işaret etmektedir. Haberde, daha önceden Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) hakimiyet kurduğu Libya hava sahasında, Türk SİHA'ları ve Türkiye'nin yerleştirdiği uçaksavarlar sebebiyle, Hafter'e bağlı hava unsurlarının UMH kontrolündeki bölgelere ulaşamadığı vurgulanmıştır.

Hollanda merkezli Clingendael Enstitüsü Araştırmacısı Celil el-Harşavi ise yaptığı değerlendirmede, "harekât planlarının ve komutasının Türkler tarafından yapılmasının sahada bu değişimi sağladığını" ileri sürmektedir. "Türkleri hafife almak büyük hataydı" diyen yazarlar; Türkiye'nin UMH'ye desteğinin Kasım 2019'da iki taraf arasında imzalanan askeri ve güvenlik iş birliği anlaşmasına dayandığını hatırlatmaktadırlar.

Türkiye’nin başkent Trablus çevresindeki kuşatma hattını kırmayı başardığı ve bunun da Rus güvenlik şirketi Wagner Grubu'na ait paralı askerlerin çatışmalara müdahil olmasının ardından zayıflayan UMH'nin başarı hanesine yazıldığı belirtiliyor. Libyalı araştırmacı Muhammed el-Cerrah da verdiği beyanda, "Hafter güçleri, Türklerin bir şey yapmayacağını düşünmüştü. Halbuki bu saf bir düşünceydi ve “hafife almak büyük hataydı." ifadelerini kullanmıştır.

Bununla birlikte Le Monde gazetesi ayrıca güç dengesinin değişmesi karşısında Hafter'in Libya'daki baş destekçisi BAE'nin Mısır üzerinden Hafter'e yönelik desteğini artıracağı öngörüsünde bulunmuştur. Türkiye'nin UMH'ye desteğinin Kasım 2019'da iki taraf arasında imzalanan askeri ve güvenlik iş birliği anlaşmasına dayandığını hatırlatan Le Monde, Hafter'in uluslararası alanda Rusya, BAE, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan'a uzanan çok geniş bir yelpazeden büyük askeri ve mali destek gördüğünü de aktarmıştır.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bir vakfın temsilcileri ile video konferans yöntemiyle yaptığı toplantıda, Libya krizine ilişkin açıklamalarda bulunarak bu ülkenin tavrını da göstermektedir. Anlaşılan o ki Hafter’i desteklemekten pişmanlık duymaktadırlar. NATO'nun 2011'de Libya'yı bombalayarak istikrarsızlaştırdığını hatırlatan Lavrov, "Libya, bundan sonra kara deliğe dönüştü. Afrika'da Sahra'nın güneyinde silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ve militanlar dalgası yaşandı. Afrika'da güçlenen terörist unsurların canlanması bu döneme bağlıdır" demiştir.

Libya krizinin çözümüne ilişkin 19 Ocak'ta düzenlenen Berlin Konferansı'nda alınan kararların uygulanmadığına işaret eden Lavrov, "Berlin Konferansı kararlarının uygulanması durdu. Çatışmalar yeniden başladı." değerlendirmesinde bulunduktan sonra Avrupa ve bölge ülkeleriyle Libya'da siyasi sürecin devam ettirilmesi konusunda ortak anlayışa sahip olduklarını vurgulayarak "Libya meselesinin askeri çözümü yok, anlaşmak gerekiyor” diyerek Rusya’nın sıkıntılı bir süreç yaşadığını ifade etmiştir.

Buna karşılık Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) İçişleri Bakanı Fethi Başağa, Halife Hafter saflarında savaşan Rus güvenlik şirketi mensuplarının Trablus'ta kimyasal sinir gazı kullandığını bildirmektedir.

Başkent Trablus’ta basın toplantısı düzenleyen Başağa, “Wagner’e bağlı milisler başkent Trablus’un güneyindeki Salahaddin bölgesinde silahlı birliklerimize karşı sinir gazı kullandı.” Demiştir. Ayrıca "Libya’da güvenliği sağlamak için Türkiye, ABD ve İngiltere ile güçlü bir iş birliği içindeyiz." diyen Başağa, Tunus ve Cezayir ile de güvenlik konularında yardımlaştıklarını vurgulamıştır. Bu açıklamalardan da anlaşıldığı üzere Batılı ülkeler Hafter’in güç kaybettiğini anlayarak Korona hastalığının da etkisi ile yavaş yavaş saf değiştirmektedirler.

Son günlerde ülkenin doğusundaki Hafter’e bağlı Suriye, Ukrayna, Libya ve Afrika ülkelerinde paralı askerlerinin faaliyetleriyle tanınan Rus güvenlik şirketi Wagner grubu ve Kani milisleri, halen elektrik santrallerini besleyen doğal gaz vanalarını kapatmış ve Trablus başta olmak üzere ülkede enerji sıkıntısının had safhaya ulaşmasına sebep olmuştur. Rusya'nın Kırım’ı yasa dışı ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı gruplara desteği sırasında ismi sıkça duyulan Wagner, yaklaşık 1400 paralı askeriyle Trablus’un sıcak cephe hatlarında Hafter saflarında yer almakta ve en önemli tehditlerden birisi olmaya devam etmektedir.

Bir sonraki yazımızda hilal şeklindeki strateji ile Hafter güçlerini Trablus’un güneyindeki Terhune’den geri çekilmeye zorlayan ve yedi bölgede savaşan askerlerimizi anlatmak istiyorum. İnşallah başka bir zafer haberi ile birlikte yazımızı sürdürürüz, vesselam…

Yorumlar2

  • NCT 3 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • ÖZETLE 3 yıl önce Şikayet Et
    Bu konu ile ilgili bizleri haberdar ederseniz çok memnun olyruz...
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat