28 Mağdurları ve MHP’nin adımı

.

  • GİRİŞ03.07.2022 09:07
  • GÜNCELLEME03.07.2022 09:07

MHP Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, 30 Haziran 2022 tarihinde Meclis’te yapmış olduğu konuşmada çok önemli bir soruna el attı. Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının özlük hakları ile ilgili olarak hazırlanan yasa teklifinin Meclis Başkanlığına sunulduğunu ve bir an önce Genel Kurul gündemine alınması gerektiğini söyledi.

28 Şubat 1997 sürecinde darbeci general ve amiraller başörtüsünü bahane ederek önce ordumuzda sonrasında ise tüm kamu kurumlarında büyük bir tasfiye operasyonuna girişmişlerdir. Yasa dışı bir örgüt olan ve Silahlı Kuvvetlerimizde eşi başörtülü, namazını kılan, milliyetçi ve muhafazakâr askerlerin fişlenerek ordudan atılmasını sağlayan Batı Çalışma Gurubu (BÇG), 10 binden fazla askerin emekli edilmesini sağlamıştır.

15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünün gerçekleşmesi için FETÖ mensubu subayların önünü açmak gayesini de taşıyan bu BÇG örgütü, hızını alamamış kamu kurumlarında görevli bütün başörtülü hanımların memurluktan atılması için de büyük çaba göstermiştir.

İşte makalemizde bu konuya el atarak Vahapoğlu’nun gündeme getirdiği yasa teklifinin ne anlama geldiğini ve ne derece önemli olduğunu ifade etmeye çalışacağız. Çünkü 28 Şubat sürecinde orduda yapılan kıyım; Ak Parti hükümetinin ilk 10 yıllık döneminde de devam etmiştir. Sırf eşi başörtülü diye hakkında hiçbir yargı kararı bulunmayan çoğu üstün başarı sahibi askerler, 2010 yılına kadar acımasızca ordudan atılmaya devam etmiştir. 

Bir dönem gelmiş Ak Partili bazı siyasetçiler şunu dahi söyleyebilmişlerdir. “Ordudan başörtüsü nedeni ile atılan asker kalmadı”. Evet, kalmadı çünkü darbeci generaller hepsini ordudan atıp FETÖ mensubu askerleri orduya yerleştirdiler. “Özrü kabahatinden büyük” diye bir söz vardır. İşte aynen bu duruma uymaktadır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan; o dönemde Başbakan olarak görev yapıyordu. Şımarmış ve küstah bir şekilde hareket eden hatta kameralar karşısında küfürlü konuşan generallere karşı ordudan ilişik kesme belgelerine sadece “şerh düşmekle” yetinmişti. Yargı kararları olmadan işinden gücünden uzaklaştırılmayı doğru bulmamakla birlikte imza atmaktan çekinmiyordu. O tarihte Cumhurbaşkanı olan Gül de aynı tavrı göstermişti.

Hak mücadelesine girişen emekli askerler, büyük bir emek sonucunda 28 Şubat’ın darbeci general ve amirallerinin yaptıkları eylemleri yargıya taşımış ve nihayet rütbelerinin sökülerek müebbet hapis cezası ile hapse atılmalarına muvaffak olmuştu.

Uzun uğraşı ve gayretler sonucunda ordudan haksız yere emekli edilerek işsiz bırakılan ve kamu kurumlarında hatta özel ticari şirketlerde dahi çalışmalarına müsaade edilmeyen askerler, kurmuş oldukları sivil toplum örgütleri vasıtasıyla çeşitli haklar elde etmeye muvaffak olmuşlardır. Bunlardan ilki; 2010 referandumunda Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının yargı denetimine açılması olmuştur.

2011 yılında 6191 sayılı kanun ile hiçbir tazminat alınmaması karşılığında YAŞ kararı ile emekli edilen 1200 civarındaki askere özlük haklarının bir kısmı verilmiştir. Bu yasa kapsamında 1980 yılından sonra ordudan atılan aşırı sol görüşe mensup komünist subaylar da ilave edilmiştir. Nitekim CHP Edirne Milletvekili Rasim Çakır, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında ordudan atıldığını ve yaşadığı haksızlıkların kendisini siyaset yapmaya zorladığını ifade etmiş ve partisi ile beraber kanunu desteklemiştir.

Ak Parti hükümeti, kurmuş olduğu komisyonlar vasıtası ile YAŞ kararı ile ordudan ayrılan askerlerin dosyalarını inceletmiş ve içinde benim de bulunduğum askerlere emeklilik haklarını getirmiştir. Fakat sayısı 3000’i geçen kararname ile ordudan atılan re’sen emekli askerlere hiçbir hak verilmemiştir. İşin daha kötüsü kendileri tarafından “şerh düşülerek” emekli edilen askerlerin büyük çoğunluğu re’sen emekli askerler arasında yer almaktadır.

Ak Parti yetkililerine “re’sen emekli edilen bu askerlere neden özlük haklarını vermediniz?” sorusu yöneltildiğinde “onlar yargıya başvurma haklarına sahiptiler” cevabı verilmiştir. Hâlbuki askeri yargı, bütün müracaatları geri çeviriyor ve re’sen emekli askerlerin hiçbir yargı işlemine tabi olmadan ordudan atılması kararlarını adalete uygun görerek, cevaplandırıyordu. Nitekim adalet ilkesinden ayrılmış ve bağımsız yargılama yeteneğine sahip olmayan bütün bu askeri idare mahkemeleri, 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra kapatılmıştır. 

Askeri mahkemelerin kapatılma sebeplerinden bir tanesi de askeri yargı mensuplarının önemli bir kısmının FETÖ örgütü mensubu olduğunun belirlenmesidir. Bundan yedi yıl öncesine kadar ABD tarafından hâlâ beslenip korunmakta olan FETÖ örgütü ve elebaşı Fetullah Gülen, silahlı kuvvetlerimize ciddi şekilde zarar vermiştir. Askeri yargı da bundan nasibini almıştır. ABD sadece FETÖ örgütünü değil silahlı kuvvetler içindeki darbe yanlısı askerleri de desteklemiştir. Namaz kılan, ibadetlerini yerine getirmeye çalışan askerler fişlenip baskı altında tutularak bir kısmı yukarıda değindiğimiz şekilde, diğer kısmı ile kendi istekleri ile emekli edilmeye zorlanmıştır. Bu sayede darbe yapmaya elverişli askerlerin önü açılarak terfi ettirilmiş ve 15 Temmuz gerçekleştirilmiştir. 

28 Şubat sürecinde öylesine acımasız bir kıyım gerçekleştirilmiştir ki; 15 Temmuz 2016 darbesinde görevde olan yaklaşık 350 general ve amiralden 175 tanesinin FETÖ örgütü ile bağlantılı ve iltisaklı olduğu tespit edilmiştir. Alt rütbedeki subayları ise saymıyorum. Bu derece büyük bir operasyon darbe için gerekliydi. Ordu içinden ters yönde gelecek bir duruş istenmiyordu.

İşte yaraların sarılması açısından MHP Milletvekili Vahapoğlu’nun dile getirdiği hususlar bu açıdan çok önemlidir. Vahapoğlu, mağdur edilen askerlerin haklarına kavuşması için şu hususların altını çizmiştir:

“Üniformalı meslekler dünyanın her yerinde insan psikolojisini zorlayan hatta bazen normal dışı karar ve tepkilere sebebiyet verebilecek ilişkiler içeren mesleklerdir. Bu nedenle, seyrek olsa bile istek dışı veya meslek standartlarına uymayan tepkili davranışların yaşanabildiği şartlar söz konusu olabilmektedir. Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinden re’sen emekli edilen bir grup meslek mensubu bulunmaktadır. Kuvvet Komutanlıklarında bulunan dosyaları incelenmek suretiyle üste müessir fiil, kamu malına kasten zarar vermek ya da yüz kızartıcı suç nedeniyle ilişiği kesilenler hariç diğerlerinin itibarlarının iade edilerek haksız yere töhmet altında kalmalarının önlenmesi yararlı olacaktır” demiştir. Bu maksatla hazırlanan yasa teklifleri, Meclis Başkanlığına sunulmuştur. 

Ak Parti’nin hazırlanan bu yasalara katkı sunması ve kanunlaşması için çaba göstermesi gereklidir. Zira bu husus vicdani bir sorumluluktur. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “re’sen emekli edilen askerlerin” haklarının verileceğine dair sözleri vardır. Defalarca Meclis’e gelen fakat silahlı kuvvetlerde yuvalanmış bazı darbeci generallerin diretmesi sonucunda bir türlü Meclis gündemine gelemeyen bu yasa teklifleri, adaletin tesisi açısından çok önemlidir.

Her şeyden önce 28 Şubat 1997 general ve amirallerinin suç işledikleri yargı kararları ile tescil edilmiştir. Her ne kadar bunların sivil bağlantıları ile ilgili hiçbir şey yapılmış olmasa bile zarara uğrayan mağdur kişilere haklarının verilmesi bir hukuki zorunluluktur. Zira yasa dışı yöntemlerle Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçiren darbeci askerler hiçbir kanuni yetkiye dayanmadan 10 bin askeri ordudan uzaklaştırmıştır. “İrtica” suçu işlediğini delillendirmek için kullandıkları en önemli argüman “başörtüsüdür”. Öylesine çirkin ve iğrenç uygulamalar yapılmıştır ki; yazımızı çok uzatmamak ve okuyucularımın sinirini bozmamak için bunlardan bahsetmiyorum. 

Re’sen emekli edilen askerlerin haklarını almaları için zorunlu olarak Ak parti hükümetinin bu yasa tasarısını ele almasını gerektiren ikinci husus ise şudur: 

Kamu Denetçiliği Kurumu, sivil toplum örgütleri ve bazı şahısların girişimleri sonucu 28 Şubat sürecinde ordudan re’sen emekli edilen askerlerin dosyalarını incelemiş ve karara varmıştır. YAŞ kararı ile ayrılan askerlere tazminat verilmesi gerektiği kararı da bulunmakla birlikte asıl olan kanayan bir yara haline gelen re’sen emekli askerlerin haklarının verilmesi ve orduya dönmelerine müsaade edilmesi istenmiştir. 

YAŞ kararları ile ayrılan askerlere tazminat verilmesi şu anda gündemimizde değildir. Çünkü neredeyse bu askerlerin iki katı kadar sayıya ulaşmış “re’sen emekli” askerler, haklarında bir mahkeme kararı olmamasına rağmen devletten tek kuruş dahi alamamışlardır. Üstelik kendilerini haksız yere ordudan atan general ve amiraller hapse atılmış iken dahi mağdur durumdadırlar.

Sivil toplum örgütleri bu konuda ciddi bir şekilde mücadele vermektedirler. Fakat Ak Parti hükümeti ve siyasi yetkilileri, bu konu ile bir türlü ilgilenmemektedir. Hâlbuki hükümetten bir lütuf veya bir ayrımcılık istenmemektedir. Devlet tarafından gasp edilen hakların verilmesini ve mağduriyetlerin giderilmesini istemek; tabelasında “Adalet” ismi ve kavramı bulunan bir parti için ayıp değildir.

Mağdur edilen askerlerin silahlı kuvvetlere dönmesi teknik olarak çok zordur. Zaten bununla uğraşmıyoruz. Çünkü aradan 25 yıl geçmiş hatta bu askerlerden bir kısmı Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Burada yapılacak işlem çok basit olup şudur:

28 Şubat sürecinde re’sen emekli edilen askerlerin dosyaları ilgili komutanlıklardan istenecektir. Askerliğe uygun olmayan davranışlardan ve yüz kızartıcı suçlardan emekli edilmiş insanlara özlük haklarının verilmesi gibi bir talep söz konusu değildir. Bu dosyalar incelendikten sonra herhangi bir suça bulaşmamış sırf eşi başörtülü veya namazını kılmak gibi suçlardan(!) emekli edilen askerlere özlük hakları yani emeklilik maaşları verilecektir. 6191 sayılı kanun ile YAŞ mağdurlarına verilen özlük haklarını bu insanlar için de istemek kadar doğal bir durum olamaz. 

Seçim dönemleri siyasetçilerin halkın ayağına gittiği ve keyiflerini sorduğu bir zamandır. Bu nedenle Ak Parti hükümetinin ve parti organlarının tam 25 yıldır akan bu yaraya çözüm bulması şarttır. Bu konuda MHP, kanun teklifi sunarak destek olmaktadır. Başka partilerinde bu haksız gasp ve zulüm nedeni ile yasa tasarısına destek olacağı kesindir. 

Ortaya çıkacak olan para yani devletin ödeyeceği maddi miktar da çok değildir. Fakat manevi kazanç çok önemlidir. Devlete, ordumuza aşkla şevkle hizmet etmiş fakat eşi başörtülü diye ordudan atılmış insanlara verilecek üç beş milyonun manevi getirisi epeyce fazladır. Akıllıca davranmak Erdoğan başta olmak üzere siyasetçilerin önemli bir sorumluluğu ve bir görevidir.

Yazımın sonunda şöyle bir olumsuz bakış açısı getirip siyasetçileri gerçekçi düşünmeye davet edeyim: 

Diyelim ki; re’sen emekli askerlere özlük hakları verilmedi. Tarihe bu durum nasıl geçecektir? Ordudaki generallerden çekindiği için korkup basit bir kanunu geçiremeyen siyasetçilere iyi gözle bakılabilir mi? 

Önceki hükümetler ve iktidar olduğu dönemde eşi başörtülü diye ordudan atılan askerlerin haklarını vermeyen, ısrarla karşı çıkan siyasetçilerden bunun hesabı sorulmayacak mıdır?

Hadi! Dünyada iken hesap sorulmadı diyelim. Peki, ruzi mahşerde zerre kadar bir hakkın ziyan edilmeyeceği o dehşetli günde ne cevap verilecektir? “Darbeci generaller istememişti” diyerek kendini kurtaracağını zannetmek; akıllıca mıdır?

Kıssadan hisse olarak şunu söyleyelim ki; bu dünya geçici bir hayattır. Asıl hayat sonsuz olan ahiret hayatıdır. Burada yapılan işlere göre ebedi alemde ya mükafat ya da ceza göreceğiz. O halde kul hakkı ile Rabbimizin huzuruna çıkmaktan korkmalı ve buna göre hareket etmeliyiz, vesselam… 

YENİ AKİT

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat