Bir davayı anlamak için hikaye kitabına değil dava dosyasına bakmak gerekir

  • GİRİŞ23.11.2020 11:47
  • GÜNCELLEME23.11.2020 12:55

Yargı bir türlü gündemimizden inmiyor. Kusura bakmayın ama yargı ile ilgili tutarlı davranan sayısı da çok az.

 

 

Olumlu konuşanların da olumsuz konuşanların da ağırlığı, yargı uygulamalarının sonuçları üzerinden yorum yapıyor. Yargı uygulamasının konusunu oluşturan somut olayın ne olduğu ile ilgilenen nedense çok az.

Oysa sonuçlar üzerinden genellemeler bizi hiçbir zaman doğru bir noktaya götüremez.

 

 

Bu ülkede meclis başkanlığı yapmış, başbakan yardımcılığı yapmış, uzun süre avukatlık yapmış Bülent Arınç’ın son açıklamalarına bakın. Selahattin Demirtaş ile ilgili düşüncelerini, Demirtaş tarafından yazılan bir hikaye kitabına dayandırıyor ve tahliyesini tavsiye ediyor. 

Yahu bir dava ile ilgili hukuki görüş, sanığın yazdığı hikaye kitabına bakarak mı oluşur? Merak ediyorsan, dava dosyaları aleni. Git, bak incele görüşünü açıkla. Mesele dava ile ilgili görüşlerin doğru veya yanlış olması değil daha da daha vahim. Yargının, siyasal sonuçlar üzerinden hareket ederek sonuca varması talebi var açıkça.

Siyasal sonuçlarından hareketle bir adli sürecin değiştirilmesi talepleri samimi talepler olabilir mi?

Dava dosyasını hiç incelemeden, sanığın yazdığı hikaye kitabına bakarak kamu görevlilerini tehdit de ne oluyor? Hakimler ve savcılar önlerine bir dosya geldiğinde, dosyaya ve delillere değil de adli sürecin oluşturacağı siyasal sonuçlara mı bakacaklar? 

Bu ülkenin en temel sorunu işte budur. Özellikle de yargı alanında, hiçbir nesnel temele dayanmayan genellemeler ile işini iyi yapanla yanlış yapan aynı torbaya dolduruluyor ve her şeyin bir birine karıştırılması işini yanlış yapanlara sığınacak alan açıyor. 

Osman Kavala konusu da böyle. Soros’un çocuklarından Osman Kavala ile ilgili ağıtlar yakanlara sorun bakalım, kaç tanesi dava dosyasını okumuş.

Herkes dava dosyasını okumak zorunda değil elbette. Ancak dava dosyasını okumayanın da, dava dosyası hakkında konuşma hakkı yok.

Türkiye’nin yargı sisteminde, üç dereceli bir yargısal denetim yolu ve ayrıca hakim ve savcılar ile ilgili disiplin denetim yolları var. Bu denetim yollarının etkili bir şekilde işlemediği olaylar da vardır ama çok büyük bir çoğunlukla Türk Yargı sistemi dünyanın en iyi işleyen sistemidir.

Dünyanın iyi işleyen sistemlerinde de hatalı uygulamalar ve suiistimalller olabilir. Hatalı uygulamalar ve suiistimallere odaklanarak ortadan kaldırılması yerine, olayları genelleyen yaklaşımlar hiçbir zaman sorunu çözemiyor.

Türkiye’nin yargı alanındaki sorunlarını Demirtaş ve Kavala dosyaları üzerinden okumaya çalışmanın samimiyetine de beni hiç kimse inandıramaz.

Türkiye travmatik süreçler yaşadı ve büyük bir dayanıklılık gösterdi. Kamu düzenine yönelik eylemlerin ağırlığı ile orantılı meşru müdafa hakkına sahip. Toplumlar da insanlar gibi, maruz kaldıkları tehlike ile orantılı ve bu tehlikeyi ortadan kaldırma amacına yönelik karşılık verme hakkına sahiptir.

Türkiye üst üste gelen darbe girişimlerine, içerden ve dışardan gelen saldırılara karşı, kamu düzenini, devlet otoritesini, hukuk sistemini ayakta tuttu ve çok küçük istisnalar dışında hukuk devleri sınırları içinde kalmayı başardı.

Bu küçük bir başarı değildir. Maruz kaldığımız saldırıların çok daha azına maruz kalan ülkeleri görüyoruz. Yargı, hukuk gibi kavramlardan söz edilecek bir ortam var mı?

Türkiye’nin normale dönme girişimlerini provoke etmek doğru değil. Türkiye büyük bir devlet olarak, doğru bir çizgide ilerliyor. Bunu görmek ve destek olmak gerekiyor.

Av. Yaşar Baş - Yeni Akit

Yorumlar1

  • Emine 3 yıl önce Şikayet Et
    Kesinlikle katılıyorum nokta.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat