Hüzne gerek yok

  • GİRİŞ14.05.2021 09:05
  • GÜNCELLEME14.05.2021 09:05

Tarihin en büyük salgın hastalığı nedeniyle evlerimize hapsolduk. İnsanlığın namusu Aksa Mescidi Siyonist saldırı altında. Açık cezaevi olan Filistin topraklarında insanların, malı, canı ve onuru çiğneniyor. 

Hüzünlü bayram mesajlarının zamanındayız. Ancak hüzne gerek yok. Tarihte ilk kez insanlığımız sınanıyor değil. İlk salgın hastalık karantinasını mı yaşıyoruz? İlk defa mı ziyaretlere kısıtlama yaşanıyor bu dünyada? Şimdi anlıyor musunuz Filistinliler için hayat biçimi haline gelen cezaevinde yaşamak nedir? 

İnsanlık farkında değil ama insanın ölmesine sessiz kalarak insanlığı öldürüyor.

İnsani değerler ölürse, bu dünya hiç kimse için yaşanacak yer olmaz.

Dünya tarihi büyük soykırımlara tanıklık etti. O zalimlerin de diz çökeceği zaman mutlaka geldi. En sonunda galip gelen yine insanlık oldu. İnsanlığın değerlerinin galip geleceğini vaad eden bir yaradan var. O yanımızdaysa hiç hüzne gerek yok.

Her şeyden ibaret saydığımız dünyanın, bilinen evren karşısındaki büyüklüğü okyanuslardaki kumlardan biri kadar. Bilinen evrenin de sonsuzluk karşısındaki büyüklüğü bundan çok çok çok daha küçük. Hatta ihmal etsen yani yok saysan farkına bile varılmaz. Matematikte bu kadar küçük hale gelen veriler yok sayılmazsa işleme devam edemiyorsunuz. O nedenle bir limitten sonrasını artık yok kabul etseniz de oluyor yani.

Bu dünya kendi ekseni etrafında saatte yaklaşık bin sekiz yüz kilometre hızla dönüyor. Yani sesten çok daha hızlı. Dünya biraz da yamuk bir eksene sahip. Bu yamuk eksende sesten çok daha hızlı bir şekilde dönen dünyanın bir de güneş etrafından dönüş hareketi var. Dünya milyar yıllardan bu yana, güneş etrafından ortalama saatte yüz otuz bin kilometre hızla dönüyor. Yüz otuz bin kilometre hıza ulaşabilen insan eliyle yapılmış herhangi bir şey yok.

Denizlerdeki kumların sayısından çok daha fazla gök cismi, hesaplanabilen on milyar yıldan bu yana hiçbir sapma olmadan hem kendi ekseni etrafında, hem de merkez kabul ettikleri bir başka gök cismi etrafında dönüyor. Örneğin dünyanın dönüş hareketinin yani yörüngesinin merkezi kabul ettiğimiz güneş, kendi etrafında dönen gezegenlerle birlikte, aynı zamanda Samanyolu Galaksisinin merkezini temel alan bir yörünge etrafında dönüyor. Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında milyarlarca gök cismi dolaşırken, samanyolu galaksisi de bir başka galaksinin merkezi etrafında toplu olarak dönüyor. O galaksi de bir başkasının içindeki milyarlarca galaksiden biri. Rakamları bilgisayarlara bile sığdırmak mümkün değil.

Her bir gök cisminin kütlesinin bir çekim kuvveti var. Bir de karma karışık dönüş hareketinin oluşturduğu ters yöndeki kuvvet. Bunların arasındaki dengeden bizim ağırlığımız oluşuyor.

O kadar muazzam bir kuvvetten söz ediyoruz ki, bu kuvveti bizim bildiğimiz rakamların tamamını bir araya getirerek tarif etmemiz mümkün değil. Üstelik bu bahsettiklerimiz sadece tespit edebildiklerimiz.

Bu kadar muazzam bir kuvvetin sahibi gibi davranan insanoğlunun küstahlığı, bir noktanın milyonlarca kat küçüğü olan bir virüsün karşısında diz çöküyor. Eve kapanıyor, sokağa çıkamıyor ve dünyanın süper güçleri acziyet içinde.

Gözle göremeyeceğimiz kadar küçük yapıların içinde, gözümüzün erişeceği sınırlara sığdıramayacağımız büyüklükteki yapılar aynen kopyalanmış gibi.

Dünya güneşin etrafında saatte yüz otuz bin kilometre hızla milyarlarca yıldan bu yana milim sapmadan dönerken, insanlık saatteki hızı sadece yüz kilometreyi aşan rüzgârlar nedeniyle bir felaket psikolojisine giriyor.

Yüzleştiğimiz ve adına felaket dediğimiz gerçekler, bir büyük gücün kontrolünde ve aslında her an hayatımızın bir parçası olan veya bizim parçası olduğumuz tablonun yanında denizlerdeki kumların tanelerinden biri bile değil.

Hüzünlenecek hiçbir şey yok.

İnsan, yüzleştiği karşısında tutumu üzerinden sorgulanacak. Neyle yüzleşeceğimizi seçme şansımız zaten hiçbir zaman olmadı ve olamaz. 

İnsanlık tarihi çok daha büyük imtihanlara sahne oldu. Bu imtihanlardan birindeyiz. Bu imtihan olmasaydı bir başka imtihan olacaktı. Hayatın kendisi bir imtihan. Erdem Bayazıt’ın tabiriyle şimdi imtihan içinde bir imtihandayız. Soruları biz sormuyoruz. Her birimiz de verdiğimiz cevaplardan hesaba çekileceğiz

İnsanoğlu tüm gücünü birleştirse, kâinatın işleyişine zerre kadar etki edecek bir gücü bulamaz. İnsanoğlunun ürettiği hiçbir şey, Yaradan’ın değil onun yarattığı kâinatın heybeti karşısında bile deniz kenarındaki kum tanesi kadar değildir.

Hüzünlenmeye hiç gerek yok. Bu kâinatın bir sahibi var ve O’nunla beraber oldukça hüzünlenecek hiçbir şey yok.

YENİAKİT

Yorumlar1

  • Yorumcu 3 yıl önce Şikayet Et
    Kaygısız rahat bir yazı olmuş. Tohumun suyla ve toprakla buluşması, fide olması için bir duadır, yaradan bu şartlar bir araya gelmezse adetullah gereği duayı kabul etmez. Siz oturduğunuz yerden elinizdeki imkanları kullanmadan, askerinizi müslümana siper etmeden, müslümanlar ölmesin diye dua etseniz de boş. Boş bir yazı olmuş çok boş
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat