Temel atmama töreni öyle mi?

  • GİRİŞ07.06.2021 11:36
  • GÜNCELLEME07.06.2021 11:36

Marmara Denizini kaplayan müsilaj yani deniz salyası bize gösterdi ki, tabiatın şakaya gelir tarafı yok. Bugün yüz yüze olduğumuz doğal felaketin bir tek nedene indirgenmesi elbette doğru değil.

Tükenmez sayılan doğal hayatın da bir sınırı olduğunu görüyoruz. Kritik eşik aşılıp ağır tahribat başlayınca da her şeyi eskisine döndürmek için aldıklarınızın tamamını geriye vermek yetmiyor.

Türkiye’nin gündemine çevre politikalarını getiren AK Parti’dir. Dünyada çevre bilincinin geç oluşmasının da etkisi vardır ama bundan otuz yıl önce politikanın öncelikleri arasında çevre kavramı var mıydı?

Dünya son iki yüz yılda doğal kaynakları çok büyük bir talana dönüştürerek tüketti. Büyük talana bir takım itirazlar var ama doğanın korunması halen de gündemin ön sıralarında değil. 

Türkiye’de her şey güllük gülistanlık diyemeyiz. Ancak çevre bilincinin yerleşmesi ve doğa koruma mevzuatının geliştirilmesinde AK Parti dönemleri milat sayılacak kadar önemli ilerlemelerin yaşandığı dönemlerdir.

Kalkınma ile çevre duyarlılığı arasından içinden çıkılmaz bir çatışma olduğu düşüncesinde değilim. Nitekim kalkınma öncelikleri ile birlikte çevre duyarlılığını da gözeten çok ciddi kurallar getirildi. Bu kuralların doğru uygulanıp uygulanmadığı konusunda yapılan itirazlar olabilir. Bu itirazlar kurulan düzenin değerini azaltmaz.

AK Partiye yönelik çevre eksenli itirazların birçoğu ideolojik karşıtlığın sonucu olan ve hiçbir nesnel temeli bulunmayan itirazlar. Elbette çok büyük bir coğrafyada çevre mevzuatının eksiksiz uygulanabilmesi mümkün değil ama genel durumun benzersiz derecede doğal hayatın gereklerine uygun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Şunu da söyleyebiliriz ki, Türkiye eğer son yirmi yılda çevre ve doğal hayatın korunması ile ilgili adımları atmasaydı, bugün aklımızın almayacağı bir çevre ve gıda felaketi ile yüz yüze olabilirdik.

Dahası da yapılabilir miydi? Elbette yapılabilirdi. Ancak yapılanların Türkiye’nin tarihinin toplamından çok daha ileri ve benzersiz olduğunun da altını çizmek lazım.

Bugün Marmara’yı konuşuyoruz. 1994 yılında Haliç’i neredeyse üzerinden yürüyerek geçilecek bataklığa döndüren politikalar devam etseydi, sizce bugün Marmara diye bir denize artık deniz diyebilir miydiniz? 

Şimdi Marmara’da her şeyin eskiye dönmesi için yapılması gereken ne? İleri derece atık arıtma sistemleri değil mi? Peki hatırlıyor musunuz Ekrem İmamoğlu’nun TEMEL ATMAMA TÖRENİ’ni. AK Parti döneminde bütün hazırlıkları tamamlanmış bir projeden vazgeçildi. Silahtarağa İleri Biyolojik Atık Sun Arıtma Tesisi yatırımı iptal edildi. Bugün Marmara’nın yeniden hayata döndürülmesi için birinci koşul olan İLERİ BİYOLOJİK ATIK SU ARITMA TESİSİ yapımının iptal edilmesi karşısında çevreci bir örgütün tepkisini duydunuz mu?

Niye? Çünkü bu sol örgütler için insani değerler birer istismar aracı. Ne şiddet karşıtlığının sözcüsü gerçekten şiddete karşı, anti empeyalist slogan atanları ABD üniforması ile geziyor, savaş karşıtı slogan atanların büyük çoğunluğu terörist, kadın hakları savunucusu geçinenlerin bazıları tecavüzcü, daha listeyi uzatır gidersiniz.

Şimdi şöyle bir düşünün bakalım. Yaklaşık bir buçuk yıl önce AK Partili bir belediye, İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi yatırımını iptal etseydi de, bir buçuk yıl sonra Marmara Denizinde bir çevre felaketi başlasa ve tek çözümünün de İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi olduğu anlaşılsaydı şimdi Türkiye’de neler konuşuyor olurduk?

Bir söyleşide Veysel Eroğlu’nu dinledim. Nerdeyse köylere kadar iklim ve çevre konularında yapılanları takip ediyor. Listelesek gazetenin sayfaları sığmaz.

Ama söz konusu çevre olunca hayatı boyunca ağaç dikmemiş, bırakın ağacı sebze ekmemiş olanlardan hiç kimseye söz sırası gelmiyor.

Bu olaylar bize gösteriyor ki; AK Parti çok büyük işler yapıyor ama işlerden zaman bulup bunun propagandasını bir türlü yapamıyor.  

Yeni Akit Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat