Bir Barbar hikayesi
- GİRİŞ21.01.2009 00:53
- GÜNCELLEME21.01.2009 00:53
Barbarın biri bir gün, medenilerin el üstünde tuttuğu ama içindekilere itibar etmediği bir Kitapla tanıştı
Kitap kendisi aracılığı ile yeryüzüne indirilen Mübarek; “
olanın
olmayana üstünlüğü ancak takva iledir” diyor ve bütün insanları kardeş olmaya çağırıyordu.
O Mübareğin çağırdığı dinde zorlama yoktu; herkesin inancı kendineydi ve kurtuluşun reçetesi de çok açıktı.
Her insanın kurtuluş şansı eşitti. Çünkü her bebek Yaratanın kulu sıfatıyla eşit ve aynı şansa sahip olarak doğuyordu. Zamanla ailesi, çevresi, nefsi, tembelliği ve cehaletinin şekillendirmesiyle, kulluğu reddedebiliyor ve kurtuluş şansına yüz çevirebiliyordu.
Barbar o güne kadar itibar ettiği bütün putlarını kırdı ve Kitabın emirlerine boyun eğmeye karar verdi.
Barbar, tüm dertlerine şifa olacak Kitabı çok sevmiş ama ona teslim olmanın kendisine ne kadar acı verebileceğini hiç hesap edememişti!
Çünkü bir anda milyonlarca kardeşe sahip olmuştu ve her hangi bir tanesinin ayağına diken battığında kendi canı da fena halde yanıyordu. O kitaba meylettiği günden sonra dünyanın neresinde bir mazlum zulüm altında öldürülse onunla birlikte o da can veriyordu...
Acıyı hafifletmenin tek çaresi zalimleri ortadan kaldırmaktı ama yok olan her zalimin yerini bir başkası alıyordu. İşin garibi çoğu zaman bir zalim yok olduğunda yerini ayağına diken battığında onun hesabına ağladığı kardeşlerinden biri de alabiliyordu! Zalimlerle baş etmenin başka bir yolu olmalıydı.
Barbar kitabı bir kez daha dikkatlice okudu. “Hiç akletmez misin?” diye soruyordu kitap ona. Barbar akletti: Zulme neden olan etkenleri ortadan kaldırırsam, zulüm yapılmaz ve zalim sayısı da azalır”
Barbar araştırdı ve zulme putların yol açtığını fark etti. Kah insanın kendi nefsi, kah para, kah makam, kah da Allah’a daha yakın olup kardeşlerinden üstün olma hırsı gibi kırılması elzem olan milyonlarca put keşfetti. Zaten çok sevdiği o kitap da “Eline baltayı al bütün putları kır” diyordu
Barbar, putlarla savaşırken canı çok yanıyordu. Acısını diğer kardeşlerinin duyup, yaralarını sarmak için geleceklerini umut ediyordu. Ama birkaç zayıf ve düşkün kardeşi koştu sadece yardıma. Onların hali aslında Barbar’dan daha beterdi ama dinin emrine uyarak gelmeye mecbur hissetmişlerdi kendilerini. Kimi cebindeki ekmek kırıntılarını, kimi kendi yarasına sürmesi gerekli birkaç sürümlük merhemi paylaştı onunla.
“Diğerleri niye gelmiyor” diye sordu barbar. “Onlar ancak zalimler kapılarına dikilip kendilerini tehdit ettiği ya da yaptıkları yardımları başkalarının görüp, onları alkışlayabileceği zamanlarda meydana çıkıyorlar maalesef” dedi mazlum kardeşleri Barbar’a
“Kahraman olma putu da varmış demek” diye düşündü barbar. “Önce bu putu kıralım arkadaşlar çünkü onlarca yıldır ancak hepimizin bir araya gelerek yenebileceği bir zalimler topluluğu hemen yanı başlarındaki kardeşlerimizi gece gündüz demeden insanlık dışı yöntemlerle eziyor, yok ediyor...” dedi. Kardeşleri ona “Bilmiyorlar mı sanıyorsun?” diye cevap verdi. Barbar, “Bilmiyorlardır. Belki de duyu organları sizin kadar hassas değildir
” dedi.
Mazlum kardeşleri Barbar’a hak verdiler. Gidip sıcak yataklarında uyumakta olan diğer kardeşlerine haber verdiler. Ama her birinin gelmemek için başka bir mazereti vardı
Barbar çok üzüldü ve belki uyanırlar diye eline aldığı taşı kardeşlerine fırlattı. O taşı da görmezden geldi kardeşleri
. Sadece zaten aynı acıyı paylaşmakta olan birkaç mazlum kardeşi etkilendi.
Barbar ve arkadaşları ümitsizce savaşı sürdürürken zalimler ordusu her özel günde olduğu gibi saldırılarının şiddetini bir kez daha artırarak gövde gösterisi yaptı.
Uyuyanlar ve çağrılara cevap vermeyenler için böyle günler büyük fırsattı. Bir anda herkese kahraman olma şansı doğmuştu ve yaptıkları her yardımı herkes görüyordu.
“Buna da şükür” dedi Barbar. Bütün hesapların üstündeki hesabın nasıl tecelli edeceğini kuşkusuz sadece O bilirdi. Ama sevinci uzun sürmedi çünkü cephedeki zalimlerin elinde can veren ve ezilen kardeşlerinin acısı azalmadığı gibi yeni acılar, yeni feryatlar da duymuştu.
Barbar geriye dönüp baktığında kardeşlerinin öfkeden gözlerinin döndüğünü, cephedeki zalim ile gariban ve fukara akrabalarının karıştırıldığını fark etti...
.
Barbar geriye dönüp kardeşlerini uyardığında taş yağmuru altında kaldı
Attığı taşı bile hissetmeyenler her nasılsa bu itirazını işitmiş ve nedense 'zulmetmeyin' çağrısına çok öfkelenmişlerdi. Elindeki baltayı görmezden gelen kardeşleri, “zalimleri yok etmeye giderken bize engel olan da onlardandır” diyerek Barbar'ın üstüne geliyordu
.
"Akletmiyorlar Allah'ım" diyerek dizleri üstüne çöktü Barbar ve “Vel asr, innel insani lefi husr” diye mırıldandı. Sonra "Acaba zararda olan ben miyim?" diye düşündü ve ürperdi.
.
Sağ elini sol göğsünün üstüne götürerek bir müddet orada tuttu. Sonra “Elhamdülillah” diyerek doğrulup baltasına yeniden uzandı .
.
Külli amel niyete tabiydi ve herkesin niyeti de zaten kayıt altına alınıyordu...
.
Yaşar İliksiz Haber 7
Yasar.iliksiz@haber7.com
Yorumlar29
-
güzin karaman
16 yıl önce
Şikayet Et
?. islamda ırkçılık, dindarlara karşı kin
yoktur. siyonistler ateisttir ve
dindar museviler tarafından da
sürekli eleştirilmektedir. metin
yazar islamın özünü öğrenmeli
sonra yazmalı.
Beğen
Cevapla
-
güzin karaman
16 yıl önce
Şikayet Et
yoldaş yaşar iliksiz. das kapital sana yolunu göstermiş yoldaş yaşar!
Beğen
Cevapla
-
osman akdeniz
16 yıl önce
Şikayet Et
Aşırı duygusal-duygusuz adam. Yahudi mallarına boykotu içine sindiremeyen yazar efendi, kendisine yapılan eleştirilerden fena halde alınmış. Duygularını açıkça ifade etmek yerine bir takım sembollerle yanlış anlaşıldığını, kendisine haksızlık ve zulüm yapıldığını anlatmaya çalışmış. Kardeşim sen külahımıza anlat. Zulmedip mazlum pozisyonuna bürünenlerin en çok kimler olduğunu o anlayışsız müslümanlar çok iyi bilmektedir.
Beğen
Cevapla
-
Mimiga
16 yıl önce
Şikayet Et
*. Biri daha almıştı o gün o taşı. Taşı almıştı ve sessizce cebine saklamıştı. Çünkü cebine bir şeyler atmak onun en sevdiği huyuydu. Bazen aldığını belirtir not bırakırdı bazen de gizlice yapardı. Sonra onu çok eski bir defterin arasına sıkıştırmıştı. Defter onun kıymetlisiydi. Şimdi bir eli cebindeyken başka taşlar da gelmişti aklına ve söyleniyordu "Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri, başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin"
Beğen
Cevapla
-
İslam Aşığı
16 yıl önce
Şikayet Et
İslam da savaş. İslam'da savaş hukuku çok net bir şekilde Peygamber efendimiz (S.A.V.) tarafından düzenlenmiştir. Saldırana saldırılır.Kadın,çocuk,yaşlı,din adamı ve mabedlere saldırılmaz. Esirlere yapılacaklar bellidir. Birde düşmanın silahına kurşuın doldurması para verilmez. Yazar ilk yazısında yaptığı hataları telafi etmeye çalşıyor. Bizim derdimiz siyonist şirketlere yardım etmemek, sayın yazar siz bunu ırkçılık olarak algılamışsınız. Bu millet Ehl-i Sünnet inancını çok iyi bilir unutmayın.Peygamber (s.a.v.)aşığıdır.
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle