Biliyorum,  hangi adayların ne haltlar karıştırdığını görebilmek ve hatta uyuz olduğunuz adaylarla ilgili iddialar görmek umuduyla büyük bir heyecanla tıkladınız bu başlığı! Ama ne yazık ki öyle bir belgem yok...

Zaten olsa da hiç bir şey değişmeyecek  ve belgeler burada yayınlandığı ile kalacaktı.

Bu yazı da sonuçta bir şeyi değiştirecek değil. Okuduğunuzla kalacaksınız o kadar... Ama yine de bir parçacık olsun 'neden bir şeyler değişmiyor' diye merak ediyorsanız, sonuna kadar okumanızı öneririm... (Yazıyı burada okumayı bırakıp, yorum kısmına dalacak olanlara her ne yazacaklarsa ben şimdiden iki katını iade ediyorum... Buraya kadar bile okuma zahmetine katlanmadan oraya dalmış olanlara sözüm yok, onlara Allah yeterince ceza vermiş zaten...) 

Zaten öyle olmuyor mu? Son bir haftanın yayınlarını tarayın; bakın, kimler aleyhine ne iddialar yapılmış, ne belgeler yayınlanmış...  Ne değişti? Belgelerden dolayı savcılar,  "Aaa yolsuzluk varmış" diye bir dava mı açtı?

Belgeyi görenler, eğer iddiaların hedefinde olanların karşı safında ise , "vay puşt, bunu da yapmış", eğer aynı safta ise "yine yıpratmak için ellerinden gelen puştluğu yapıyorlar" demenin ötesinde ne yaptı?

Kanunun bile dönüp yüzüne bakmadığı yayınlanan belgeler, açılan dosyalar neyi değiştirdi? Sadece gündem peşinde konuşmaya meraklı Türk vatandaşlarının günlük esprilerini... O kadar... Onun dışında değişen bir şey yok.

Aslında ne belge yayınlatan kanadın oyları artıyor, ne de aleyhine belge yayınlanan başkan adayının oy sayısında bir azalma oluyor... Bu yıllardır böyle gelmiş böyle gidiyor malesef.  Kanun maddesine bakarsanız,  Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Cumhuriyeti. Ama bu ilkenin uygulanma safhasında ciddi bir  arıza olduğu tartışılmaz...

Bir kere, madem ortada medyaya malzeme teşkil edecek bir yolsuzluk ve ayıplı hal varsa neden bunlar hep seçime bir kaç hafta kala ortaya çıkar? Niye sıcağı sıcağına gündeme gelmezler ve medyaya yansımazlar? Belgelerle ortaya çıkanların kafadan bu noktada Ahlak duvarına toslaması, niye etkisiz olduklarının da izahı aslında.

İkincisi, bu bilgi ve belgeler gerçekse niye savcıların ilgisini çekmez? Belge gerçekse muhatabı aleyhine, değilse belgeyi ortaya atanlar aleyhine bir dava açılması gerekmez mi?

Belgeymiş, iddiaymış, namusmuş, namussuzlukmuş geçin bunları....

Türkiye'de tek bir şey var onlarca yıldır  değişmeyen: Seçimde bir grubun diğer grubu alt etmek için, gerekirse kanunları bile hiçe sayıp, bel altı vururak sandıktan silme kavgası...  Bu ister siyasi, ister çıkar, ister dinsel motifli gruplar olsun kavganın şekli değişmiyor. Değişen tek şey isimler...

Aslımda isimlerin de çok büyük önemi yok. Onlar da çoğunlukla büyük çarkın altında ezilmemek için döndüğü yönde hareket etmeye mecbur organizmaların çağrılması için kullanılan sıfatlar....

Türkiye'de insanlar malesef tüm yaşananlara rağmen hâlâ plana, projeye, ismin ahlakllığına ve kabiliyetine bakmıyor. Bu yüzden de ortaya atılan hiç belge sapına kadar gerçek de olsa, hiç bir şekilde sonucu etkilemiyor... Yani gazeteciler kendi çalıp, kendi oynuyor ve birileri "Afferim koçum, nasıl geçirdin ama adamım" diye sırtını okşayınca ruhsal bir tatmin yaşıyor o kadar..

"Bu kadar cahil olma bu medya değil mi darbe yaptıran, hükümet değiştiren, kompradorların bitini kanlandıran..." diyeceksiniz. O başka bir konu. Ben size medya demedim zaten, gazeteciler (bir grubun parçası olsun ya da olmasın, ahlaki bulduğu doğrular çerçevesinde bir şeyleri değiştireceğini sanan zavallı namuslu arkadaşlarımı kast ederek) dedim... Diğerleri bizi bir kaşık suda boğmaya dünden hazır zaten...

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com