Körlüğün alacakaranlığında

  • GİRİŞ28.07.2009 13:27
  • GÜNCELLEME28.07.2009 13:27

Uçamaz tek kanatlı kuş. Bu yüzden enginlerde süzülen en güçlü kuşun bile tek sapan taşı ile tek kanadını kırmak yeterlidir yerde sürünmesi için. Kuş farkında değildir uçarken iki kanadından birine halel gelirse uçamayacağının. Ama anlayacak kadar akıllıdır hayatın acı gerçeğini bir kanadı kırılıp yere düşünce.

Onu taklit ederek uçmayı becerebilen insan ise peşinen farkında olmalıdır bunun. Çünkü uçma sırasında vücudunun sürtünmeyi en aza indirecek şekli almasından, rüzgara göre seçilecek açılara kadar her şey hesap kitap işidir.

Ve uzun mesafeli uçmayı hayal edenlerin arka kaslarının ön kaslarından güçlü olması gerekir. Oysa ön kaslar daha cazip gelir çoğu insanın nefsine ve peşinen uzun soluklu uçmamaya razı olur.

Ön kaslar daha da güçlendikçe bırakın arka kasları, tek kanadı ile de uçabileceğine dahi inanmaya başlar insan.

Ve sapan taşı aramaya bile gerek görmez akıllı düşmanları, hasımlarının ön kasları yeterince güçlendiğinde. Sağ kanadının sol kanadı yüzünden yeterince özgür davranamadığını iddia eder, çıkar işin içinden.

Uçmanın ne büyük nimet olduğunu fark edip de dünyada tek kanadı ile uçabileceğini hayal eden insandan daha aptal bir insan varsa o da tek kanadını, diğer kanadının hakimiyetini perçinlemek için kıran insandır.

Mamafih, arka kaslarını güçlü tutup, her iki kanadını eşit beslemekte direnen insan, sağ kanadı için sol kanadını kırmadıkça açlıktan ölmekle tehdit edilebiliyor buna rağmen.

"Kafan karışmış yine senin" diyenler olacak şüphesiz. Haklılar,  epeydir karışık aslında.

İçinde, 'aklı olmayanın dini de yoktur' ayetinin bulunduğunu bile bile ellerindeki Kuran'ı Kerimleri birer balta gibi sallayıp, "Bu, varsa akla gerek yok" diye bağıranların, üstüne üstlük bir de "ulan sen Kuran'ı Kerim'e balta demeye nasıl cesaret edersin" diye gırtlağına sarılabildiği çağda insanın aklı sağlığı karışmaz mı a dostlar?

Sizi bilemem ama benim tek tesellim ve tek ilacım sımsıkı sarıldığım ip.  Bir de sürgünde zamanın akışını yumuşatmak için okuduğum kitaplar var. 

Dönüp dolaşıp, tekrar tekrar okuma ihtiyacı duyduğu yazarlar vardır her insanın. Lakabı üniversite yıllarında 'kör' olan birisi olarak benim dönüp dolaştığım yazarlardan birisinin Borges olması da oldukça ironik duruyor...  Ama bu kez kör bilgenin eski kitaplarından birine sarılmak yerine yeni çıkmış bir kitabının tadını çıkartıyorum.

Tüm kitapları gibi Borges'in son kitabı da iletişim yayınlarından çıkmış, Şifre adını taşıyan kitaptaki şiirleri Yıldız Ersoy Canbolat Türkçeleştirmiş. Emeği geçenlerin eline sağlık. Yayınevinin affına sığınarak kitabın ilk şiiri olan Ronda'yı sizlerle paylaşmak istedim.

Ronda, İspanya'da Endülüs bölgesinde şimdiki adı Malaga olan kent. Emevi Araplarının burada kurduğu uygarlık döneminden kalma tarihi bir cami var. Borges, muhtemelen o caminin görüşünden ilham alarak söylemiştir bu şiiri diye düşündüm ve sizler için o caminin resmini de buldum.  (Endurocu.com sitesinde yayınlanan bu fotoğrafı yayınlamama izin veren Şenol Sel'e teşekkür ediyorum)

İslam, batıyı ve doğuyu, yıldıran kılıçlardı
ve yeryüzündeki orduların en görkemlisi
ve bir tanrısal yazgı ve disiplindi
ve putların yok olması
ve her şeyin dönüşmesi
tek yüce Tanrı'ya,
ve gülü ve şarabıydı sufinin
ve Kur'an'ın şiirsel düzyazısı
ve minareleri yineleyen ırmaklardı
ve kumun sonsuz dili
ve o öteki dil, cebir dili,
ve o geniş bahçe, Binbir Gece,
ve Aristo'yu yorumlayan insanlardı
ve şimdi adı sanı kalmamış hanedanlar
ve yakıp yıkan Timurlenk ve Ömer,
buradadır, Ronda'da,
körlüğün alacakaranlığında,
bir içbükey avlu sessizliği,
bir yasemin tembelliğinde
ve çöllerin anılarına karışmış
hoş bir su sesiydi İslâm.

(Jorge Luis Borges - Şifre'den)

Bir Müslüman değil maselef bu şiiri yazan ve malesef adı Müslüman, "BİZİM yazdıklarımıza dönüp bakmıyorsunuz ama Allahsızların şiirlerini öve öve bitiremiyorsunuz" diye gırtlağıma sarılan körlüğün alacakaranlığındaki baykuşlar...

Oysa gerek yok bunca patırtıya: Çünkü hâlâ sesini her duyanın, "bir de beni serinletse" diye koşa koşa gelmesi gereken su sesidir İslam.

Ve o sesin duyulabilmesi için gürültüyü kesin diye yalvaran müminin feryadıdır,  bu köşeye yazılan her kelam.

Körlüğün alacakaranlığında olmadığı sanılan orta yolda daha ne kadar tek başıma kanat çırpacağım ise belirsiz.

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com

Yorumlar2

  • Mimiga 16 yıl önce Şikayet Et
    *. Yazar o dönemde yaşasaymış bence Müslüman olurmuş. Bir de bizim yazarımız var; zaman zaman kullandığı "a dostlar"ı, çoğu zaman kullandığı "alacakarlık baykuşları"ndan daha çok sevilen. Kelam sahibi ve baykuşlar arasındaki bitmeyen kavga, o naif satırları gölgede bırakıyor aslında.
    Cevapla
  • Hasan Seyre 16 yıl önce Şikayet Et
    Karanlık gecelerin... İslam yeryüzüne ait vicdanda bir su sesimidir yoksa, Allahın hükmünü uygulamayan tağutların başını kesmek için bekleyen bir kılıçmıdır. İslam yeryüzüne barış ve huzur getirmek içinmi yayılır yoksa Allahın hükmünü yedi kıtada yedi denizde icra etmeyen darül küfür diyarına bir sefermidir. İslam bir gönül aşkımıdır yoksa Viyana kapılarına dayanmış ordunun Allahu Ekberlerini korku ile bekleyenlerin Kiliseleriniz camiye çevrilecektir endişesiyle kıvrananlara bir tesellimidir.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat