Çorba
- GİRİŞ10.09.2009 13:43
- GÜNCELLEME10.09.2009 13:43
İbrahim'in hikayesinden çok etkilendiğini belirten iyiliksever bir dostum ile merhamet üzerine söyleştik. Kendi çapında yarasını saracak bir ibrahim ararken, başından geçen ilginç olayı anlattı.
Sözü arkadaşıma bırakıyorum:
"Cağaloğlu'nda iftar davetine giderken bir delikanlı yanaştı ve bir ricası olduğunu söyledi. Yolda kalıp bilet parası ya da bir lira isteyeceklerden biri diye düşündüm. Ama adamın talebi farklıydı, İstanbul'da parasız kaldığını, oruç tuttuğunu ama iftar edecek parası olmadığını söylüyor ve kendisine bir çorba ısmarlamamı rica ediyordu.
Saate baktım, iftara 20 dakika vardı. "Tamam gel seni bir lokantaya götüreyim" dedim. Delikanlı bu kez, "bir arkadaşı olduğunu, ondan ayrılamayacağını ve onun da aç olduğunu" söyledi. Gerçek mi söylüyordu, yoksa insanı ayakta uyutan uyanıklardan mıydı karar veremedim.
"Ya gerçekten doğru söylüyorsa ve şu mübarek günde ben dolandırıcılara kızıp, masum insanları aç bırakıyorsam" diye vicdanımın sesini dinledim. Ama ömür boyu saflığım nedeniyle pek çok kazık yemiştim. Dilencilere kızıp aç bırakmayım diye sadaka verdiğim dilencileri lüks mekanlarda görme hezimetini yaşamıştım. Açlıktan ölmesinler diye para verdiğim tinerci çocukların başkalarının yolunu keserek, bıçakla tehdit ederek haraç aldığına şahit olmuştum. Ki o kadar darbeden sonra bu yöntemle dolandırılmış olmayı kendime yediremezdim.
Bunun üzerine arkadaşının da gelmesini söyledim. Bir iki lokantaya baktım, masalar tamamen doluydu. Lüks bir lokantada boş masa vardı ama fiyatı benim bütçemi aşardı. Gezinirken, oturulup ekmek arası şeyler yenilebilecek, fast food tarzı yiyecek sunan bir büfenin bomboş müşteri beklediğini gördüm. "Hem büfeci de rızıklanır" diyerek iki arkadaşı oraya götürdüm.
Büfeciye 50 TL verip, "bu iki arkadaşımızın karnını istedikleri gibi doyur. Ama bir ricam var, kendilerine kesinlikle parayı kendilerine verme" dedim.
Büfeci de sağolsun, "Merak etme abi sen bunu yaptıktan sonra biz de elimizden geleni yaparız, paranın tutarından fazlasını ikram eder, arkadaşların bir dediğini iki etmeyiz" diyerek delikanlıları içeri buyur ettiler.
Büfeden ayrılmadan önce, iki arkadaşa dönüp, "Buradan yiyin, için hatta gerekirse sigara ihtiyacınız varsa onu da temin edeyim. Elimden gelen budur, Allah orucunuzu kabul etsin" diyerek vedalaşmak istedim. Ama delikanlı beni dışarı çekerek, "Abi Allah razı olsun da bize burada bırakmasan da sıcak çorba içebileceğiniz bir yere götürsen daha çok seveba geçeceksin. Kaç gündür boğazımızdan sıcak bir çorba geçmedi. Sahursuz, aç aç oruç tutuyoruz" dedi.
Kendisine masalarda boş yer bulamadığımızı gördüğünü hatırlatıp, elimden gelenin bu kadar olduğunu belirttim. Bunun üzerine "bari parayı bize ver" dedi. Kendilerine kesinlikle para vermeyeceğimi ama büfede istedikleri gibi yiyip içebileceklerini söyledim.
Bu sözlerim üzerine adam celallendi ve "ya bu nasıl iyilik hem sen götürdün bizi adamlara rezil ettin, onlara yemek ısmarlıyorum diye gösteriş yaparak bizim yüzümüzü kızarttın, hem de bu utançla orada nasıl oturup, rahatlıkla yemek yiyebileceğimizi sanıyorsun" diye çıkıştı.
Şoke olmuştum. Adam döktürüyordu: "Tamam kalsın, senin paranı da istemiyoruz, yemeğini de. Bizim onurumuz ve gurumuz var"
Büfeciye gittim. Verdiğim parayı geri istedim. "Kusura bakmayın, kısmetiniz değilmiş" dedim. Adam da, "Estağfurullah abi, ne demek, sen en iyisini yaptın ve bunların sahtekar olduğunu ortaya çıkarttın" diyerek paramı iade etti.
İki arkadaş bir süre daha arkamdan gelip, hiç değilse bir sigara parası kopartmak için dil döktüler ama benim nazarımda bu iyilik macerası büfeden parayı aldığım anda bitmişti.
Davet edildiğim mekanda karşılaştığım bir dostla aynı masada oturduk. Çorbalarımızı içerken dostum, "Buraya gelirken çorba parası isteyen bir genç gördüm. Neden belediyelerin çadırında yemediklerini sordum. Çok kalabalık olduğunu söyledi. Bunun üzerine kendisini buraya davet ettim. Gelirse bu davete birlikte gidip, mis gibi çorba içebileceğimizi bunun yanında diğer yemeklerden ve tatlılardan da tadabileceğimizi söyledim. Arkadaşı olduğunu söyledi. O da gelsin, dediğimde teklifi reddetti ve arkadam gelen bir adamın yakasına yapıştılar" diyerek bizim ikiliyi tarif etti.
Çorbanın tadına baktım. Gayet lezizdi. Dışarıya baktım. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Benim gibi bir ahmağın akılını başına anca böyle bir yağmur getirir diye düşündüm..."
Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com
Yorumlar2