Dostum tut elimi, eller ne derse desin!

  • GİRİŞ11.12.2009 17:47
  • GÜNCELLEME11.12.2009 17:47

Anadolu'da iki erkeğin elele dolaşması, bundan 15-25 yıl öncesine kadar yadırganmazdı. Dostluk ve samimiyet göstergesiydi çünkü. Şimdi ne dolaşmaya cesaret eden var, ne de hoş görecek insan kaldı. 

Sevgili İhsan Toy, ilginç buluyor konuyu ve sosyal değişimleri, nelerin etkilediğine dair tez konusu olabileceğini belirtiyor. İşin o kısmını sosyologlara bırakıyorum. Fakat 'değişen' Türkiye'nin kaybolan sosyal davranışları arasında içimi en çok acıtanlanlarından biridir bu konu...

Çok şey var değişime uğrayan ve sosyologların hiç değilse araştırmaları ile 'tarihte böyle bir şey vardı' diye nakşetmesi gereken. Örneğin, Osmanlı döneminde, mezhep savaşı kılıfına sokulmuş iktidar mücadeleleri sırasında, sarp dağların zirvelerine sığınıp ancak orada yaşayabilme şansı bulabilmiş Alevi köyleri kadınlarının 30 sene önceki ve bugünkü halleri gibi... Geleneksel üç peşli, fistan, gazeke mintan ve fes giyerdi çok kısa zaman öncesine kadar o kadınlar. Gelinlik kızlar arkalarına püskül takarlardı... Ve 'Yezit' derlerdi kendilerinden olmayanlara. Ve köye bir 'yezit' girdiğinde fesin altından sarkan yazmalarla yüzlerini gizlerlerdi. Kısa kollu 'göynek' gimek ayıptı. Şimdi her hangi bir şehir kızı gibi kot - tişörtle geziyor o köylü kadınları ve yüzlerini kameralara göstermek için birbiriyle yarışıyorlar... Öte yanda onları Cumhuriyet'in bekçisi görenlerle, 'kestikleri yenir mi' diye birbirleriyle iktidar didişmesi verenlerin tartışmaları...

Mardinde artık parmakla sayılacak kadar azalan Yezidilerin o kavramla bir alakası yok. Ama Yezitlik de başlı başına sorgulanması gereken tarihi ve sosyal bir kavram.

Alakası nedir bilmiyorum ama bunları çağrıştırdı, Mardin'in şu anki hali bana. Belki Yezitlikte sınır tanımayanların döktüğü kanlardan aldığım ilhamdandır, belki dillendirilmese de içten içten içe süren 'bu kent kimin' sorgularının kokusunu aldığımdan...

Oysa kimsenin olmasına gerek yok bu kentin, tıpkı Anadolu gibi. Herkes bu kentin çocuğu... Neden çocukları ona ana gibi hürmet edilip, eteğinde toplanıp ekmeğini paylaşmak yerine, onu nikahına alıp, börek çörekle beslemek istiyor? Anlamak mümkün mü?

Böylesi değişik duygular içinde geziyorum Mardin'in taşlara yüreklerdeki sevdaların ve özlemlerin milim milim nakşedildiği sokaklarını...

İçimde hâlâ kanayan taze şehitlerin yarası. Kabuk bağlamış diğer şehit yaralarının acısını da tazeleniyor. Kanamasın istediğimiz ama ısrarla kanatılmakta direnilen yaralar. 'Düşman' acıların doğurduğu bilinçsizlikle saldırmamızı istiyor üstüne ki bizim de kendisi kadar canavarlaşabileceğimizi ispatlasın...

Kim görecek zararı. Kurtaracağını vaat ettiği halk. Umurlarında mı? Umurlarında aslına çünkü sadece çaresiz kalırsa ve acı çekerse destekliyor kitleler onları...

Yani iktidarı kaybetmemek adına insanı hiçe sayma bakımından devletten bir farkları yok onların...

Öte yandan, sevgili İsmail Buluş facebookta ilginç bir görüntüyü paylaşıma sunmuş. Ermenice Turnam gidersen Mardin'e türküsü kanayan yaralarımın üstüne düşen göz yaşlarına yeni damlalar ekliyor... Çünkü bu acılı ezgi eşliğinde polislerle göstericiler arasında geçmişte yaşanan ve Filistin'deki vahşeti andıran çirkinlikleri seyrediyorum... Tam da körpecik kuzuları şehit edenlerin yeniden yaşanmasını istediği manzaralar. Kanayan yara bir değil ki...

Ve artık 85 Süryani ailesi kalmış bu şehirde. Parası olan malı mülkü sırtlanmış gitmiş. Kalanlar yoksullukla boğuşuyor ve turistlere satmayı umdukları ev yapımı şaraolara bağlamış yaşama tutunabilme umutlarını...

Hemen o evlerin altında işsizlikten kırılan ve kırık dökük dükkanında boynu bükük müşteri bekleyen bir Müslüman zanatkar... Bugün dünden beter diyor, yarına Allah Kerim...

Ama başkası değil yine biziz bu tabloyu değiştirebilecek olan. Birbirlerinden farkları olmayanların iktidar kavgasını durdurabilirsek, ancak biz durdurabiliriz...

Elele vererek. İki cepheden gelen kurşunlara göğüslerimizi gererek...Beraber yanyana ölerek... Tıpkı yoksulluğu beraber yaşadığımız gibi ölümü de beraber tadarak. Beraber ölekim ki beraber dirilebilelim.

Ölümler yıkmaz bizi, bin ölüp bin dirilmiş halklarız. Yıkarsa ayrılık yıkar!

Ayrı ayrı dirilmek ölümden beter değil mi hey aynı türkülerle ağlayan yürekler...

Haydi dostum, uzat elini bana.

Beraber el ele dolaşalım Anadolu'nun sokaklarında üstümüze çevrilmiş namlulara inat... Eller ne dersin, gel beraber ölelim. Beraber ölelim ki bitsin kanlı zalimlerin hakimiyeti...

Gün Gandileşme günüdür... Baktığım her yerde bir Gandi görmek istiyorum...

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com

Yorumlar3

  • Ahmet DAĞ 16 yıl önce Şikayet Et
    merdümgirize.... yazılarınızda olduğu gibi türk kardeşlerimizin ! bize her kardeş demelerinin sonunda açık veya gizli ünlemler olduğu müddetçe dediğinize aynen katılıyorum. ne barış olur ne de bu kan durur... ne tuhaftır biri kürt olduğumu öğrendiğinde &quotOlsun.. hepimiz kardeşiz" demesinde bile bi incitme var. ne demek OLSUN... e olmasa ne olur. türklerin en ümmetçilerinde bile bu ırkçılığa rastlamak, (şahit olduklarım içerisinde tabi ki ) beni fazlasıyla İN-Cİ-Tİ-YOR. Allah hepimize dönüp kalbini yoklayabilmeyi nasip etsin
    Cevapla
  • Merdümgiriz 16 yıl önce Şikayet Et
    Tam Anlayamadım. Yaşar Bey, yazılarınızı zevkle takip eden ve çoğu kez en gizli meramınızı bile deşifre ettiğini düşünen bir okurunuz olarak bu yazınızı tam manasıyla anlayamadım. Bu soyut ifadelerden muradınız nedir? Doğuda ve Batıda barışçı, şiddet-karşıtı oluşumların kurulmasını mı tavsiye ediyorsunuz? Bence sanki biraz ütopik kaçmış. Baksanıza, "Doğudaki kardeşlerimiz (!)" asmaktan kesmekten ve tehditten başka laf almıyorlar ağızlarına. Nasıl olacak bu işler, anlamak zor doğrusu.
    Cevapla
  • ALAİ KOC 16 yıl önce Şikayet Et
    DOĞUYA GİT DE GÖR GANDİYİ...... Git bakalım esnaf olarak bir dükkan açbir işletme kur bakalım.O zaman görürsünüz gandiyi. 2 günde çatır çatır yakarlar yaptıklarınızı.yakılan yıkılan terle bir edilen yerlerin haddi hesabı yok.Artık karakollara skeri lojmanlra orduevlerine bile saldıracak kadar kudurdular.siz halen de kardeşlik edebiyatı ile avunun.Ama bundan farklı düşünen kürt kardeşlerimiz de çok tabii ki...ama onlar da sessizliği tercih ediyorlar Nedense?
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat