Yılbaşım

  • GİRİŞ31.12.2009 15:53
  • GÜNCELLEME31.12.2009 15:53

Çocuklarla aramızda kuşak çatışması başladığının sinyallerini ilk olarak bir kaç ay önce Barış Manço'nun Dönence parçasını dinlerken hissetmiştim.

Gitar nağmelerini duyan oğlum, "Vay be sizin zamanınızda böyle parçalar besteleniyor muydu" diyerek tepki vermişti. Ben de "ohooo sen daha ne duydun ki diyerek, ona sıkı bir Anadolu Rock konferansı çekmiştim ayak üstü. Onu en kısa zamanda Rock-Pit programının yapımcısı ve sunucusu olan arkadaşım Murat Diksöz ile tanıştırma kararı bile almıştım... Sevgili Diksöz'ün hâlâ şort ve motosikletle dolaşıyor olması, onun oğlu ile arasındaki mesafeyi ne kadar korumasını sağlamıştır bilemiyorum...

Meğer çatışma yeni başlamamış iyiden iyiye derinleşmiş!

Geçenlerde Inna'nın Love adlı parçasını dinlerken sesi biraz fazla açmışım. Kızım ve oğlum iki ayrı odadan fırlayarak aynı anda daldılar kapıdan içeri.  "A, baba sen bunu dinler miydin?" diye baktılar yüzüme imalı imalı...

Çocuklarımın üzerinde nasıl bir imajım olduğunu bilimsel olarak araştırma kararı aldığım an, işte o andı!

Hızla geçiyor yıllar ve büyüyor aramızdaki uçurum...

Bizim onları anlama çabamız, aradaki mesafeyi azaltmak bir yana korumaya bile yetmiyor...

Onların okuduğu kitaplar benim kitaplarımdan çok farklı. Çizgi romanların gücü bile bize aynı kitapları okutmaya yetmiyor artık. Bizim büyük bir iştahla okuduğumuz çizgi romanları bir gün okumaya karar verseler bile, devamı haftaya olan maceraların tadını hiç alamayacaklar...

Bir gün benim gibi Kerbela faciasını, Fuzuli'nin Ermişlerin Bahçesinden okurken oturup ağlarlar mı bilemiyorum ama "Dest-bûsu arzusuyla ölürsem eğer dostlar, Kûze edin toprağım sunun anınla yâre su" beytinden benim aldığım lezzeti alamayacakları kesin. 

Cami avlularında veya yer tezgahlarında satılan Hz. Ali'nin cenk hikayeleri ve Karacoğlan'ın Aşk Maceralarını ancak benim yıllar sonra merak edip kütüphaneden bularak çektirdiğim fotokopilerden okuyabilirler...  

Ansiklopedileri fasikül fasikül biriktirip ciltlettirmek gibi bir hazzı asla yaşayamayacaklar.

"Kabenin yollarını bölük bölüktür" ilahisini, Şükran Ay'ın sesinden dinlediğimiz gibi kına havası olarak dinleme şansları da yok...

Sinemaya gittiklerini benden gizlemeye gerek yok ama seyrettikleri filmin yarısında elektrik kesilmeyecek. jeneratör olmadığı için bilet parasını bile alamadan sinema salonundan buruk çıkma hüznü yaşayamayacaklar.. 

Her yeni yıl aramızdaki mesafeyi biraz daha açıyor.

Doğanın kanunu böyle yazılmış sanırım. Bizim mutlu bir aile olmamız, birbirimizi anlayıp, her şeyi paylaşmaya gayret etme çabalarımız bile engel olamıyor çünkü buna...

Bu gece bir yılı daha geride bırakıyoruz ve ben bunları düşünerek yad ediyorum kah özlemle, kah şükrederek geride bıraktığım yılları....  

Tanrı izin verirse muhtelemen yeni bir yılın gelişini sevinç içinde,  televizyon karşısında meyve soyup, çekirdek çıtlatarak geçireceğiz aile boyu.

Sevinç içinde olacağız çünkü her gelen yıla yeni bir dert olarak bakma hastalığımız yok. Her gelen yılın taze bir başlangıç olduğuna inananlardanız...

Muhtemelen en küçüğümüz biraz önce seccadenin üstüne yüzükoyun yatarak namazını kılmış olduğunu sanmanın mutluğu içinde yap bozuyla boğuşurken, biz scrable oynuyor oluruz...

Ve ben reklam aralarında mutlaka girerim devreye.

Önce Cemil Meriç'in yılbaşını nasıl bir ruh hali içinde geçirdiğini hissettiren şiirini okurum onlara:

"Yine cazlar
      okyonuslar gibi
      köpüklü şarkılar çalacak
yine sarhoş çiftler kıracak şampanya bardaklarını.
    mermer döşemelerinde salonların
        ve milyonların alın teri
yeşil örtülü masalarda
      bir cepten bir cebe akacak
oysaki cephelerde
       çelik ağzı yine konuşacak yine tankların
       sarhoş çiftlerin salonlarında
        hora teptiği saat
             aç coçuklarla aç analar 
             karanlıklarda yumruk sıkacak...

Sarhoş çiftlerin
salonlarında hora teptiği saat
Biz de şarkılar söyleyip
dostlarla bir ağızdan
kafa tasımızın gergefinde
    aç çocuklarla aç analara

yeni nağmeler dokuyacağız,
           sarhoş çiftlerin salonlarında
             hora teptiği saat,
Biz soğuk odamızda
Diyalektik okuyacağız...." diyen ustanın çektiği acıları unutturmam cinayet olur bu kesin.

Bir sonraki reklam arasında Mahmut Toptaş Hoca'nın bugün beni mest eden, onların da kulaklarına küpe olmasını arzuladığım şu satırlarını okurum onlara:    

"Aralığın on sekizi, 01 Muharrem 1431 Hicri yılbaşı idi. Hicri yılbaşı ile Miladi yılbaşı ikisi birden bizim yolumuzu ana vatanımıza yaklaştırmaktadır. Dünyada ev, eş, araba, makam, servet, şöhret kazandığımız gibi sonu gelmez senelerde kalacağımız yerin düzenlemesini de yapmamız gerekir.

Onun için eşkıya değil etkıya olmalıyız.

Eşkıya, "Dünyanın tamamı benim olsun" der.

Topladığını dağıtmaz. Hak söze kulak vermez.

Malı, kendisiyle Rabbi arasında perde olur.

Güzel sözü yalanlar.

İnsanlığını yitirir. Hayvanlık seviyesinde de kalamaz.

Çünkü canavarlar karnı doyunca durur.

Cehennem yoluna kırmızı halı döşeyenler, ancak sırtına kefen giyince, Cehenneme yaslanınca durur.

Etkıyâ/Muttakiler, Kazandığını başta insan olmak üzere ciğer taşıyan her canlıyla paylaşan, içini Hak için, dışını halk için süsleyen, her sözü duyan, en güzeline uyan, sözlerin en güzeli olarak bütün güzelleri ve güzellikleri yaratan Allah sözü olduğunu bilen insandır. Allah, onun işini, içini ve dışını kolaylaştırmıştır..."

Kızım bu sene inatla saatin 12'yi göstermesini bekler mi bilmiyorum.  Valide milli piyango biletine amorti çıkıp çıkmadığını illa ki merak eder.  Ama en azından ben o dakika geldiğinde muhtelemen ilk rüyamı görüyor olurum...

Türkiye'de yılbaşını bizim gibi 'garip' şekilde geçiren kaç aile yaşıyor bilemem. Ama biz böyleyiz. 

Herkes gelip bu garip mutluluğumuza ortak olsun isteriz tabi.

Ama hiç kimsenin gelip bize nasıl yaşamamız gerektiği konusunda vaaz ya da emir vermesine tahammülümüz yok!

Herkesin yeni yılını kutluyor, 2010'un herkes için mutlu yıllara açılan bir kapı olmasını diliyorum...

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com

Yorumlar2

  • Mimiga 15 yıl önce Şikayet Et
    Rüya. Geçenlerde Yaşar Abiyi rüyamda gördüm. Çok kalabalık bir topluluğun önündeydi ve hepsi çok büyük bir yemekhanede yemek yiyeceklerdi. Ben yemekhanenin pis olduğunu düşünüp orada yemelerine engel olmak istiyordum. Elime sürahileri alıp bütün masalara su döktüm oturmamaları için. Buarada hiç haz etmediğim iki kişi yanıma gelip bana engel olmak istedi. Ama ben onları dinlemeyip her yeri ıslatmaya devam ettim. Ve onlar yemek yemekten vazgeçtiler. Hayır olsun.
    Cevapla
  • Mimiga 15 yıl önce Şikayet Et
    Ömrümden bir yıl daha gitti neye nasıl sevineyim, neyi kutlayayım :(. Takvimlere her baktığımda daha da hüzünleniyorum artık. Kendimle daha çok konuşuyor,ayrıntıları daha da çok önemsiyorum. Yaşlılara yardım ettiğimde aldığım duanın karşısında "ne kadar çok büyüttü, sadece elinden tuttum" demiyorum, bir yaşlı gözüyle dünyaya daha çok bakabiliyorum artık. En saçma sapan şeylere bile gözlerim daha çok doluyor artık. Sessizce alınmak daha fazla. Doğum günümde aranmak, hediye almak "dostum hüznüne ben de ortağım" demek artık. Aralık daha karanlık yılın son günü hepten hüzün artk
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat