Hâlâ İsrail'de mi o Monşer?

  • GİRİŞ13.01.2010 12:05
  • GÜNCELLEME13.01.2010 12:05

Öfke baldan tatlıdır ama onunla kalkan zararla oturur. Öfkenin ölçülü, hedefi belli ve makul olanı makbuldür. 

İş bu nedenle, bu yazıda öfkemi mümkün olduğunca ölçülü, hedefi belli ve makul şekilde kullandığımı bilmenizi isterim.  

Herkes İsrailli diplomatlara kızıyor. Niye? Kendilerince ulusal onurlarını koruma refleksi sergiledikleri ve bunu şeytana külahını ters giydirecek bir şeytanlıkla gerçekleştirdikleri için! Şeytana şeytanlık yaptığı için kızılır mı?

Şimdi İsrail'e olan öfkenizi frenleyin ve beni dinleyin ki kızdığında düşmanın önünü kesen bentleri yıkan sel değil, düşman barikatlarını hak ile yeksan eden güç olabilmenin ip uçlarını yakalayabileyesiniz.  Adına diplomasi denilen ikiyüzlülük tezgahında onuru korumanın inceliklerini fark edebilesiniz..

Görünürde koskoca iki ülke bir olmuş, diziperestlerin rayting avına çıkmış postmodern putunun ekmeğine yağ sürmekle meşgul...

Tabi ki meselenin bu kadar basit olduğunu düşünecek kadar enayi değilim ancak soğuk savaş yapan iki ülkenin bir medya ürününü malzeme olarak kullanmasını utandırıcı buluyorum.  Türklere hakaret edildiği gerekçesi ile beş para etmeyen filmlere savaş açıp onlara prim yaptıran bir ülkenin vatandaşlarının bu ince noktayı kolay kolay algılayabileceğini de hiç sanmıyorum ya neyse...  Meselenin daha vahim boyutu var. 

Oğuz Çelikkol'u şahsen tanımam. Bir kalemde silinip atılacak kadar önemsiz olmadığına eminim. O kadar önemsiz olsa koca ülkenin en hassas elçilik koltuğuna oturulmasına izin verilmezdi. 

İstanbulluymuş...  Vefa Lisesi patentliymiş...  Mülkiye'de tahsil görmüş...  ABD'nin Güney California Üniversitesinde master yapmış...  Mesleği ile 'doğrudan' ilgisi olmasa da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde doktora yapmış.

Kariyeri boyunca ABD ile Ortadoğu arasında mekik dokumuş....

Beyrut'ta adım atmış elçilik koridorlarına.. New York ve Washington'daki görevlerinin ardından Los Angeles'ta başkonsolosluk yapmış.

2000 yılında Şam'da  2004 yılından itibaren ise kilit bir görev olan Ortadoğu Genel Müdürlüğü'nde görüyoruz kendilerini. 

Meslek hayatı boyunca 'şunu başardı' tarzında bir gazete haberine şahit olmadım. Belki vardır ben görmemişimdir ayrı mesele. Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerde başarılı olduğu rivayetler arasında...

Çelikkol denilince aklıma gelen en önemli vaka bana göre önemsiz ama 'pireyi deve yapanlar için önem arzedebilecek bir ayrıntı: Çuval vakası! Vakanın onun görevi sırasında meydana gelmiş olması talihsiz bir rastlantı!

Eski Dışişleri Müsteşarı Büyükelçi Özdem Sanberk, 1991 yılında özel kalem müdürlüğünü yapan Çelikkol için 2006 yılında "Birinci sınıf bir diplomattır. İnisiyatif alabilir, bir konuyu sadece bir boyutuyla değil, tüm boyutlarıyla değerlendirerek karar oluşturur" diyor. Bu sözleri de Milliyet'in kulis köşesine yansıyor.

Çoğunuza önemsiz gelecek ama benim önemsediğim bir ayrıntı var o Sanberk'in sözlerinde: Çelikkol'un pek bilinmeyen bir özelliği, kamu diplomasisine (public diplomacy) önem vermesi. İşbu nedenle Türk toplum fikir sahibi insanların doğru bilgilenmesi için bir çok kez İstanbul'a gelerek üniversitelerde konuşmalar yapıyormuş sayın monşerimiz...

Keşke bu kadar meziyetin yanında bir de tarihi vakalarla güncel siyasi olaylar arasında bilgi transferi yapabilecek basirete de sahip olsaydı.

Örneğin her Türk çocuğunun ilk ve ortaokul eğitimi esnasında nerdeyse ezberlemek zorunda bırakıldığı, hele de elçilik yapan birisinin 'bilmiyorum' deme lüksü bulunmadığı Pembe İncili Kaftan öyküsünü, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon kendisine el uzatmadığı anda hatırlayabilseydi.

İsrail Büyükelçiliğine layık bulunmuş bir diplomat düşünün ki (çok ayrıntılı bir yazı oldu ama İbranice bilmemesi de önemsiz bir ayrıntı)  Davos'da  "one minute" tokatını yediğinin birinci yıldönümünde çağrıldığı resmi makamda başına bir çorap örüldüğünü akıl edemeyecek denli şuursuzca ağzı kulaklarında poz verebiliyor.

Saatlerce kapıda bekletildikten sonra kendisine el uzatılmamasını önemsemiyor. Buyur edildiği koltuğun karşısındaki koltuktan daha alçak olduğunun farkında bile değil.

Ağzı kulaklarında dinliyor monşer kendisinin anlamadığı bir dilde kendisine atılan fırçayı. Ve hiç bir şey olmamış gibi çıkıyor o kapıdan.

Dışişlerine Bakanlığı'na o görüşme sonrası nasıl bir rapor verdi bilemiyorum. Ama skandalı biz İsrail'in ertesi gün basına sunduğu 'görüşme' fotoğrafından öğreniyoruz....

Ve kızıyoruz İsrail'e, bu 'alçak' görüşmeden dolayı!  Yahu İsrailli bürokratlara kızacağına seninkini madara ettikleri için tebrik etsene. Senin asıl kızman gereken böyle alçak  tuzağa düşecek kadar gafil olan elçin. 

Hadi o elçi Ömer Seyfettin'in bir hikayesini okumamış ya da o anda aklına getirememiş diyelim. Siz böyle durumlarda öve öve bitiremediğiniz şanlı ecdadınızın ünlü padişahlarının kime kızdığını bir hatırlayıverin. 

Söyleyecek çok şey var ama ben birini söylemekle yetineyim: Bana bırakın, tüm monşerlere ibret olsun diye, Pembe İncili Kaftan kitabını sayfa sayfa yedireyim o elçiye.

Siz İsrail'e esip gürleyin ve bundan sonra neler olabileceğini tartışadurun. Türkiye'nin İsrail büyükelçiliği'nin akibetini tartışmakla vakit geçirin...  

Ben tek bir soruya cevap istiyorum: Hâlâ İsrail'de mi o Monşer?

Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar. iliksiz@haber7.com

Yorumlar23

  • darbeleredurde 15 yıl önce Şikayet Et
    oflunun biri birgün :). güzel kardeşim önce yazıyı oku sonra yorum yap !yorum yazarkende öyle kocaman,kocaman kelimeler etmeye kalkma ! pişmiş kelle benzetmesi benim benzetmem sn iliksizin yazısında öyle bir cümle yok ! hadi baştan sona oku ,sonrada özür dile, emi ..
    Cevapla
  • Oflu 15 yıl önce Şikayet Et
    SAYIN YAŞAR İLKESİZ BEY. Her ne şekilde olursa olsun siz bir TC Devleti büyükelçisine pişmiş kelle gibi sırıtma şeklinde iğrenç bir ifade kullanamazsınız.Velevki o büyükelçi görevi esnasında böyle bir hataya düşmüş olsun. Ayrıca olayda büyükelçi hatalı olmadığı ve olayın başından beri taammüden bir tuzak olduğu sonradan ortayada çıktı.Sizin dediğiniz şekilde bir dik duruş olayı olsaydı,zaten iyice gelişmiş olan gerginlik tamamen kopma noktasına gelse bu işin de büyükelçiye ihale edileceğini bile anlamaktan acizsin.
    Cevapla
  • Cevahir Derzah 15 yıl önce Şikayet Et
    Içeriğe katılmamak mümkün değil... Yazar her ne kadar Feridenin erkek versiyonunu andırıyorsada (kibirle karişik akıl) içerik açısından tümüyle katiliyorum. Yorumcularin canını sıkan sanırım bu üslub olsa gerek. Yoksa yazar haklı, sorulması gereken bir soru var: O monşer hala ordamı? Kimse kusura bakmasın, bu ahmaklıkla nasıl elçi olmak mümkün? Birde kendisi Ankaraya nasıl bir mesaj iletti, bunu bilmek isteriz. İşte o mesajın içeriginden kendisinin niyetini anlamak mümkün olabilir. Şu pişkin sırıtmayada bir anlam vermek pek güç.
    Cevapla
  • Sait Ünlü 15 yıl önce Şikayet Et
    O monşer oraya layık değil.. derhal merkeze..!!!. Davosda "one minute" tokatını yediğinin birinci yıldönümünde çağrıldığı resmi makamda başına bir çorap örüldüğünü akıl edemeyecek denli şuursuzca ağzı kulaklarında poz verebiliyor. Saatlerce kapıda bekletildikten sonra kendisine el uzatılmamasını önemsemiyor. Buyur edildiği koltuğun karşısındaki koltuktan daha alçak olduğunun farkında bile değil. Ağzı kulaklarında dinliyor monşer kendisinin anlamadığı bir dilde kendisine atılan fırçayı. Ve hiç bir şey olmamış gibi çıkıyor o kapıdan.
    Cevapla
  • darbeleredurde 15 yıl önce Şikayet Et
    sn iliksize çağrı. haddimi aşmıyorum umarım,aramız pek iyi olmasada yiğidi öldürüp hakkını inkar etmeyenlerdenim.isterseniz güzel şeyler yazabiliyorsunuz,tarzınızı kontrol ederek bu yazıda olduğu gibi daha verimli olabilirsiniz.ben şahsım adına sonraki yazılarınızı dört gözle bekliyor olacağım.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat