Karıştırma!
- GİRİŞ15.11.2010 15:41
- GÜNCELLEME15.11.2010 15:41
“Hak yoluna girenlerin
Asâ olsam ellerine
Er pir vasfın edenlerin
kurban olsam dillerine” diyerek Seyranice girelim söze. Menzili belli olan için kurban olmak her çağda olduğu gibi bu çağda da kolay… Gözünü kapatırsın İsmailce uzatırsın boynunu bıçağın önüne, biter iş...
Bilirim ki "Can tatlı, canan aciz" diyen dünya ehli zorlanır bu mantığı algılayabilmekte. Ben onlardan çok, konuyu algıladığını sanıp, aldananların haline yanarım.
Çünkü esasında dünya ehli için de kolaylıklar çağı bu çağ. Dünyada makam ve şöhret peşinde olanların, artık “Zemzem kuyusuna çöğdürmek” gibi riskli eylemler peşinde koşmasına gerek yok. Ekrana çıkıp aynı işi yapmaları kâfidir. Elinde bezle koşan düzinelerce yağdanlık varken, kokar kaygısına da gerek yok!
Gözüne kestirdiğin birini kurban etmek (ya da tersinden bakışla keyfini kaçırdığın biri tarafından kurban edilmek) hiç bir çağda bu kadar k(olay) olmamıştı. Bir ses kaydı, bir asılsız haber, bir kaç video kaseti, bir kaç her halttan anlayan uzman, işlem tamam...
Uzman dedim de aklıma Neyzen'in şu uzman raporu geldi:
Ser tabibin bilirim kudreti ilmiyesini.
Kimi hakkında şöyle, kimi böyle dedi.
Miri'den çalma, rüşvet olarak Pendik'ten
Mazhar Osman tam beş araba gübre yedi.
Ünlü Mazhar Osman Hastanesi'nin kurucusu Ruh Ve Sinir hastalıkları uzmanı Başhekim Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman'ın evinin bahçesine, kardeşinin müdür olduğu Pendik Bakteriyoloji Enstitüsü'nden beş araba gübre gönderilmesi üzerine kaleme almış bu satırları üstat. Şimdi yenenlerin yanında Mazhar Osman efendinin yediği 5 kamyon gübrenin lafı bile edilmez ama ne çare ki elimizde onlara dokunduğunda ağzına edilmeyecek raporlu tek “deli” yok!
Onca deliğine rağmen bakın “bilir” şiirinde bilinmesini gerekeni nasıl tarif ediyor Neyzen:
Hakikat çıkmazı şu kahpe dünya,
Bu yoldan zararla dönenler bilir.
Bu yolun sırrıdır fırsatla sevda,
Tutuşup, parlayıp, sönenler bilir
Aldana aldana ..ildi dinim
Kalmadı düşmana, feleğe kinim
Doğruyu söylersem çarpar yeminim
Bu cengi pusuya sinenler bilir
Durma sor halini hastanın sağın,
Tabi ki solacak gülleri bağın,
Hayatın içini kara toprağın
Üstünden altına inenler bilir
Geniştir ölçülmez hayalin çölü
Karşımda, her diri söylenen ölü
Çok güçtür geçmesi, bu sakar çölü
Dümensiz gemiye binenler bilir
Neyse karıştırmayalım kokmasın. Arif olana tarif gerekmez. Arif doğru yolu da, eğri yolu da iyi bilir. “Siyasi meselelere girmek istemiyorum. Çünkü siyaset arenasına girdiğimizde orada ne insaf bulursunuz, ne din, ne de Kuran…” diyor Mehmet Ali Bulut son kitabında. Hele bir de siyasetin rabbini tarif edişi var ki hiç karıştırmayalım…
Her ne kadar Seyrani’nin, yazının girizgâhına yerleştirdiğimiz “Hak yoluna girenlerin / Asa olsam ellerine” sözü kulağa hoş, dile kolay gelse de Neyzen’in “aldana aldana” mısrası eline asa, diline kurban olunacak zatları ayırabilmenin güçlüğünü ve ehemmiyetini göstermeye yetiyor.
Din ve dünya işlerini karıştırmamak ne kadar güçse karıştırmak aynı oranda kolaydır. Osmanlı Padişahı III. Selim ile Şeyh Galip arasındaki sohbetin içeriği arif olana hâli anlatmaya kâfidir:
III. Selim bir gün Şeyh Galip’e sorar: “Şeyhim, hesap ettin mi, bir kalbe kaç canan sığabilir?”
“Bir cisme bir can sığdığı gibi, bir kalbe de ancak bir canan sığabilir haşmetlûm” cevabını verir Şeyh Galip.
Sultan Selim, hoşuna gitmeyen cevaba itiraz eder: “Nasıl olur Şeyh efendi? Benim kalbimde nice canlar vardır ve hepsi birbiriyle rekabet halindedir…”
Şeyh Galip’in cevabı çok açık olur: “Zat-ı şahaneniz, kalbi hümayununuzla Harem dairenizi birbirine karıştırırsınız Padişahım!”
Bakın Aşık Turabî bu sohbeti andıran ünlü deyişinde konuyu ozanca nasıl özetliyor:
Gönül gel varalım gülşen bağına
Meramın yar ise bir tane yeter
Dünya fani değil hikmetine bak
Hava-i cehline efsane yeter
Boğa fiyatına cılız koyun satılan şu çağda kurban kesebilmek hiç de kolay değil. “Gübre yemeden” kurban kesebilecek meziyetlere sahip olabilmek marifettir.
Kurban kesmek marifettir marifet olmasına da daha büyük marifet var: O kurbanın seni beklediği yere ulaşabilmek.
Akıl ehli tüm okurlarımla o mekânda buluşmak nasip olur inşallah.
Geçtiğimiz Şeker Bayramı dönüşümde acı haberi ile ağzımızın tadını kaçıran merhum Şair Olcay Yazıcı’nın da o mekânda bizi bekliyor olmasını umuyorum.
Yazıcı’nın Mezar Taşı Yazısı’nın son dörtlüğü ile noktalayalım sözü ve aramızdan ayrılmış cümle dostlarımızın ruhuna Fatiha isteyelim.
Hayatın Hikmeti: Ölmeden ölmek
Hüvel-Baki: Öğüt veren hitabe
İnsanın erdemi, kendin bilmek
Maceramız üç satırlık kitabe…
Kurban Bayramınız mübarek olsun…
Yaşar İliksiz - Haber 7
yasar.iliksiz@haber7.com
Yorumlar1