İki aşık arkeolog!

  • GİRİŞ11.08.2012 09:01
  • GÜNCELLEME11.08.2012 09:01

Türkiye gibi; gündemi kaynar kazana, toprakları kan ve kin gölü haline getirilmiş, tarihin karanlık ve aydınlık çağlarının kilit ülkelerinden Mısır'dan, yoğun gündem yoğunluğu içinde kan ve gözyaşı damlayan haberlerin arasında doğal olarak, dikkat çekmeyen önemli bir sergi haberi geçti Anadolu Ajansı.

Habere göre;  İskenderiye Kütüphanesi Tarihi Eserler Müzesi ile İtalya Kıpti Medeniyeti ve Mısır Araştırmaları Merkezi ortaklaşa, 17-31 Ekim tarihlerinde İskenderiye’de Fransız arkeolog Jean-François Champollion’un hayatını ve arkeolojiye katkılarını ele alan fotoğrafların yer alacağı, “Champollion’un arkeolojiye katkıları ve Nil vadisi deneyimleri” (Ayrıntılı bilgi için bknz: http://www.arkeolojikhaber.com/?p=747) adlı bir sergi düzenleyecek.

"Mısır Aşığı", Fransız arkeolog Champollion, Mısırbilim  (Egyptoloji)'nin mimari olmasını sağlayan başarıyla  hiyerogliflerin anahtarı sayılan (Bugün British Müzesinde sergilenen) adını buluduğu şehirden almış Reşit Taşı (Rosetta Taşı) adlı meşhur kitabeyi çözmüş ve eski Mısır medeniyetine dair bilgilerin ortaya çıkmasını sağlamıştı.

Reşid Taşı'nın Napolyon'un Mısır Seferi yıllarında  kale yapımı için yapılan kazılar sırasında rastlantı eseri bir Fransız askeri tarafından bulunması ve Mısır'da Fransızlar tarafından kurulmuş Enstitüye gönderilmesiyle, Fransız arkeolog Jean-François Champollion'un çocukluk yıllarından itibaren düşlerini Antik Mısır Medeniyetinin süslemesi arasında ne kadar bağlantı vardı bilinmez  ama Mısır'a onun ordusuyla gelmesi düşünün gerçekleşmesiyle doğrudan bağlantı olduğunu yeterince kanıtlıyor.

Öyle ya da böyle Champollion’un yaptığı keşfin Mısır Tarihi açısından önemi ve açtığı çığır reddedilemez...

Serginin rejim değişikliği hararetinde bazı odakların piramitleri dahi put statüsünde görerek yıkmayı teklif edecek kadar kendilerini siyasi rüzgarlara kaptırdığının iddia edildiği dönemde düzenleniyor olması da kayda değer. .

Mısır'ın sergiyle imtihanını ilerleyen günlerde yine kan ve gözyaşı yoğunluklu haberler arasında ne kadar izleriz bilemiyorum ama geçtimiz hafta şehit haberleri başta olmak üzere kan ve gözyaşı dolu haberlere boğulmuş Türkiye'de doğal olarak gözden kaçan önemi bir arkeooji haberiyle devam edelim biz.

"Anadolu Aşığı", Bereketli Hilal yani Mezopotamya dışında ilk kez Anadolu’da Neolitik Kültür’ün izlerini bulmuş ve 1960’lı yıllarda Anadolu’da Neolitik Devrimi başlatmış, Çatalhöyük’ün kaşifi, Arkeolog James Mellaart vefat etti.  (Ayrıntılı bilgi için bakınız: http://www.arkeolojikhaber.com/?p=565) Mellaart'ın başlatığı devrimin ardından önemli yeni bulgular da çıktı ve Mezopotamya'nın arkeoloji sahnesindeki rolü ikinci plana düşmeye başladı.  

Ancak bu önemli başarısına rağmen İngiliz Arkeolog James Mellaart'ın kariyeri  Champollion'dan daha uzun ömür sürmesine rağmen onun kadar parlak olamadı.  "Dorak Hazinesi" hayalleri yüzünden kaşifi olduğu Çatalhöyük kazılarından 4 sezon uzaklaştırıldı. Öngörüleri zayıftı ve dogmatik fikirleri gerçekleri görmesini engellediği için kitleleri etkileyen tezleri de önemli yaralar aldı.

Örneğin “Ana Tanrıça” tahmini geniş çevrelerce benimsenmişti ama uzun yıllar sonra Mellaart’in Ana Tanrıça olarak kabul ettiği figürlerden birinin aslında bir ayı tasviri olduğu ortaya çıktı!

Mellaart Çatalhöyük'teki bazı evleri ‘tapınak’ olarak tanımlamıştı.  Gerek figürlü gerekse insan, vahşi hayvan ve yırtıcı kuşlardan bir “öykü” oluşturan çeşitli duvar resimlerinin ve kabartmaların bu tapınakların en önemli simgesi olduğunu savunmuştu. Bu dekorasyon unsurları, Mellaart’a göre, ‘dini ve törensel’ öneme sahipti ve tanrıları temsil ediyordu.

Ancak kendisinden sonraki kazı başkanı Prof.Dr. Ian Hodder, “tapınak”  diye tanımalanan mekanları ‘tarih evleri' olarak tashih etmişti....

"Anadolu Aşığı" İngiliz Arkeolog  James Mellaart'ın bir talihsizliği de üzerinde çalıştığı "Mısır Aşığı", Fransız arkeolog Champollion gibi çözebileceği yazıya sahip olmamasıydı.

"İnsanlar bir milyon yıldan beri doğup ölmekte ama yalnızca altı bin yıldır yazmaktalar" sözüyle insanlığın çözecek yazısının bulunmadığı çağların uzunluğuna dikkat çeken Fransız Filozof Rene Etiemle'nin zaman tahmini antropojik bulgularla ne kadar doğrulanabilir tartışılır ama günümüzden 20 bin yıl önce Lascaux'da bulunan mağara resimlerini baz alırsak insanlığın 17 bin yıllık birikimi yazısız olarak çözülmeyi bekliyor...

Tabi "güncel sorunlarla" kendi neslini vahşi hayvanlardan kat be kat fazla katleterek, o birikimin yaşandığı toprakları kan gölüne çeviren insanoğlularından bazılarının böyle bir şans yakalaması çok zayıf ihtimal. Onların yerine, onların çatışmalarını her gün ekranlardan izleyen bazı, "bölge aşıklarının" şansı doğal olarak daha fazla...

Yaşar İliksiz - Haber 7
@yasariliksiz
www.yasariliksiz.com
yasar@yasariliksiz.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat