Ah bu kısalan günler!

  • GİRİŞ18.09.2012 09:30
  • GÜNCELLEME18.09.2012 09:50

Günlerin kısaldığı doğru da hatırlanan yalnız sonbaharlar değil, ilkbaharlar da var! Yaşandıkları zaman dilimindeki kadar canlı ve renkli değiller orası ayrı.... Belki de hatırlanan her mevsim artık sonbahar hükmünde olduğu için böyle demiştir usta şair, kimbilir?

Yaşarken önemsenen hiç bir tablonun albenisi kalmıyor bugünden geriye baktığınızda... Bazı ayrıntılar ise yaşandığı anda gerçek kıymeti fark edilmemiş hazine olarak öne çıkıyor.

Hatta yıllarca ayrıntı gibi görülen bazı noktaların aslında hayatımızı yönlendiren önemli kırılma noktaları olduğunu bile fark edebiliyorsunuz! Tıpkı, bir imam kızının tüm hayatımı şekillendiren önemli bir yapboz parçası olduğunu fark ettiğim an gibi.

13-15 yaşlarında gıpta ettiğim, hayallerime girmeyi başaran üç kızından biriydi.

Hayallerinde ilk sıralara yerleşen iki kızdan birisi fiziken çok güzeldi, diğeri ise fiziğinin yanı sıra sempatik hareketleriyle gönül çelendi. İtiraf etmem gerekir ki şirin ikili yalnız benim değil, yaşıtımız olan tüm erkeklerin hayallerini işgal ediyordu.

O günlerde onların yeri hayallerimdeki diğer kızdan çok daha fazlaydı! Hatta onları gördüğümde diğer kız aklıma bile gelmezdi!

Bugünse şaşılacak şekilde pek fazla canlandıramıyorum hayalimde o ikiliyi! O gün bütün yaşıtlarımı peşlerinden koşturan fettan tavırları ve Allah vergisi güzelliklerini zihnimde canlandırabilmekte zorlanıyorum... Onlardan geriye kalan, bir iki şuh kahkaha ve dalgalanan güzel saçlardan esem rüzgar serpintisi!

Oysa diğer kız; kalın yuvarlak çerçeveli gözlükleri, çilli tombul yüzü ve ortadan ikiye ayrılmış ensesine kadar uzanan ve yanaklarını örten saçları, zayıf çırpı bacaklarına kadar tüm ayrıntılarıyla hayal dünyamdaki yerini korumayı başarmış...

Cesareti geliyor aklıma önce! Mikroskopta incelemek için gerekli bir damla kanı çıkartacak iğneyi parmağına batırmaktan korkan erkeklere kızıp, iğneyi elimizden alarak, sağ elinin şahadet parmağını delerek bizi utandırışı!

Sonra bir piknik gezisinde, darbukayla ritm tutturmayı başaran ilk isim olarak canlanıyor zihnimde. Ardından futbol maçında erkeklere attığı çalımlar ve Hasan Kaçan'ın tabiriyle "zıbam!" diye ses çıkartan sert şutları! O çırpı gibi bacaklarla, o kadar sert şut çekebildiğine şaşmamak mümkün değildi!

Gazi'nin palabıyıklı, yeniçeri kıyafetli resmini severken konuştuklarımızı hatırlıyorum: Atatük'ü "bugünümüzü sağlayan" tanrı olarak pazarlayanlar ve "kafir" görüp büstlerine saldıracak kadar nefret duyan yobazlara karşı duyduğumuz öfkeyi paylaşmıştık, fısır fısır!

Edebiyat ve şiir sevgimiz ortak noktalarımızdandı. Ancak çizgi roman hayranlığımız dillere destan dostum Bülent Otyakmaz ile ortak roman denememizde kahramanlarımızın Amerikalılar olmasından dolayı bize hatır sayılır fırça atmış ve "neden bu ülkenin insanları dururken onların hikayelerini yazıyorsunuz?" diye sormuştu..

O yıllarda farkında olmaksızın benliğimizde filizlenen yabancı hayranlığını kazıyan hamleydi o sözler...

Haklıydı! Bu ülkenin insanlarının anlatılacak o kadar çok hikayesi vardı ki!

Yaratan onun hikayesini nasıl şekillendirdi bilmiyorum ama benim hikayemi şekillendirirken ona bu kadar önemli rol verdiğini yeni fark ediyorum!

En son camiden çıkan imam babası ve annesinin elinden tutarak şen şakrak Karaköy rıhtımına doğru inerlerken bakmıştım arkasından... O bana selam vermişti geçerken, ben üstü başı kir pas içinde, kucağında bir sandık bakır hurdayı taşımaya çalışırken almıştım selamını. Cem Karaca'nın "İşçisin sen işçi kal" denilen çırağının ruh haliyle akşam etmiştim... Sonra unutmuştum.

Meğer unuttuğumu sanmışım!

Ah bu kısalan günler! Bakalım bize daha neler hatırlatacaklar!

Yaşar İliksiz - Haber 7
@yasariliksiz
www.yasariliksiz.com
yasar@yasariliksiz.com

Yorumlar1

  • Abdullah 13 yıl önce Şikayet Et
    güzel.... hikaye yazmayı deneseniz iyi olur derim. romana giden yolda ilk basamaklardır hikaye.. neden daha sonra roman da olmasın...belki de vardır da ben bilmiyorum. selamlar.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat