Hayır Şeytan, ben Türküm!

  • GİRİŞ28.10.2012 09:34
  • GÜNCELLEME28.10.2012 09:34

Bayramın ilk günü olsa, "el öpenlere hediye  edilecek mendil ve çorap almayı unutmuş insanlar telafi derdinde der" geçerdim ama bayramın ikinci günü bu kadar çok insanın aynı anda iç çamaşı alımına ihtiyaç duyması bu fakire garip geldi!

Aile boyu bayram ziyareti gerçekleştirdiğimiz günün akşamında, çocukların bayram keyfini katmerlendirmek, büyüklere nostalji yaşatabilmek için girdiğimiz lunaparkta "Türk işi" dizayn edilmiş trombolin alanında minderler sabitlenmediğinden iki de bir kaydığı için ortaya çıkan profil demirleri hayati tehlike arz ettiğinden "çık evladım" diyerek keyfini kaçırdığımız ufaklığın neşesini yerine getirebilmek için oyuncakçı dükkanına mecburi giriş yaptık.

Aile boyu bayram ziyaretine çıktımız günün akşamında en çok dikkatimi çeken şeyi oyuncak satan bir mağazanın erken saatlerde kapanmaya hazırlanıyor olması, en çok şaşırdığım şey ise o mağazada sadece bir iki müşteri bulunmasaydı!

Bir bayram günü iç çamaşırı satan bir mağaza kadar rağbet görmeyen oyuncakçı dükkanında alış veriş yapmak insanın kendisini tuhaf hissetmesine yol açıyor....

***

O tuhaf duyguları yaşatan unsurları düşünerek döndüğümüz evde, aldığımız oyuncak paketinin içinden satın almadığımız bir cüzdan çıkması yeni bir şaşkınlık yaşamamıza neden oldu.

13 küsur TL'lik para cüzdanını bizim satın almış olma olasılığımızı tüm aile fertleri birbirine sordu. Kimsenin haberi yoktu! Cebimden fişi çıkartıp baktım. Fişte de cüzdanın parası ödenmemiş görünüyordu...

"İade edeceğiz" dedim....

Cüzdanın fiyatının küçüklüğünü, yol parası maliyetini, aradaki yolun uzunluğunu, yaşanacak zaman kaybını düşünmeden edemedim!

Günün son saatlerinde şeytanın mesai başında oluşuna şaşırmadım tabi!

O an; Peyami Safa'nın 1956 yılında Milliyet gazetesinde "Gerçek bir hikaye" başlığıyla okurlarına aktardığı kaydedilen olayı hatırladım:

"Fransa'da 1938'de Casino de Paris''in vestiyerinde görevli kadın temsil sonrasında, Amerikalı müşterilerden birine pardesüsünü giydirir. Müşteri pardesüyü hemen çıkarır ve "bu benim değil" der. Vestiyer, Amerikalının trençkotunu arar fakat bulamaz. Yanlışlıkla bir başka müşteriye giydirdiğini anlar, hatta onun yüzünü dahi hatırlar.

Amerikalı'nın trençkotunun cebinde 150 dolar para ve Amerikan sigarası vardır. Vestiyer göevlisi kadın, trençkot fiyatı dahil, cebindekilerin bedelini ödemek zorunda olduğu gibi, tiyatro ile arasındaki mukavele de bozulacaktır. Telaş içindedir. Amerikalıdan ertesi güne kadar mühlet ister. O geceyi uykusuz geçirir ve düşünür: "Yanlışlıkla bu treckotu giyip giden müşteri, şayet Fransızsa geri getireceği şüphelidir, İngiliz ise geri getireceği muhakkaktır!" Böylece o gece bütün milletlere göre birer ahlak notu verir.

Ertesi gün, sabahtan itibaren, gözleri kapıda bekler...  Öğleye doğru, zayıf, gözlüklü, orta yaşlı ve orta boylu bir adam çıkagelir. Trençkotu ceplerindeki dolarlar ve sigaralarla vestiyere
teslim eder. Kadın sevinçten deli gibidir. Namuslu müşteriye bir çift orkestra bileti hediye etmek ister, kabul ettiremez.

Sorar:

Fransız mısınız?

Hayır madam!

İngiliz misiniz?

Hayır madam!

İtalyan mısınız?

Hayır madam, ben Türküm!

Kadın gece düşündüklerini anlattıktan sonra Türklerin hiç hatırıma gelmediğini itiraf edip, alel acele çiçekçiden Türk bayrağının renklerinden oluşan, kırmızı ve beyaz güllerden bir demet oluşturup adama hediye eder...

Doğrudur, yanlıştır bilemem.... Ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde, masa üstünde sahibine dönmeyi bekleyen cüzdanı her nasılsa yanlışlıkla aldığım oyuncaklar arasına karıştırmış dükkan çalışanlarına minnettarım...

Yaşar İliksiz - Haber 7
@yasariliksiz
www.yasariliksiz.com
yasar@yasariliksiz.com

Yorumlar2

  • Ahmet Geldi 11 yıl önce Şikayet Et
    yaşanmış hikâye. "öğleye doğru, zayıf, gözlüklü, orta yaşlı ve orta boylu bir adam çıkagelir. " cümlesi büyük ihtimalle gelenin peyami safa olduğunu söylüyor.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • İbrahim Dursun 11 yıl önce Şikayet Et
    bayram hediyesi..ahlaksızlığın ayyuka çıktığı karanlık ortaçağ avrupasından gelen seyyahların/elçilerin... ahlaksızlığın ayyuka çıktığı karanlık ortaçağ avrupasından,ülkemize gelen seyyahların/elçilerin çokça överek anlattıkları hikayelere benzeyen bir olay....eskiden daha güvenilir miydik?!....:):)...vesselam
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat