YÖK gitsin derken YÖK'çükler mi geliyor?

  • GİRİŞ11.12.2012 09:30
  • GÜNCELLEME11.12.2012 09:30

Fakültede yaşanan meslek bilinci ve eğitim mantığı değişimini adım adım takip etme şansı bulan şahitler arasındayım.

Dün övüle övüle bitirilemeyen, iki masa ve bilgisayardan müteşekkil, bir kaç öğrencinin yazdığı metinler üretmeye çalıştığı  "Marmara Haber Merkezi" şimdi televizyonu, radyosu, internet haber portalı ile neredeyse medya kuluşlarına rekabet edecek potansiyel, stüdyolar ve salonlara sahip.

Dün öğrencilerin kamera görmeden mezun olduğu fakültede bugün yeni imkanlar ve "Marmara Medya Merkezi" yapılaşması sayesinde onlarca öğrenci karınca gibi haber üretmek için koşturuyor. Üstelik mekanlar hemen her hafta bir kaç ünlü ismi ağırlıyor. 

Değişimin ardındaki en büyük pay hiç kuşkusuz Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran'ın.

Ancak meyve veren ağaç taşlanır misali, Prof. Devran başarılı icraatlar sergiledikçe başından dert eksik olmuyor. Okuyorsunuzdur, neredeyse her hafta, aleyhinde haberler medyada cirit atıyor. Üstelik her haber hemen akabinde tekzip ediliyor,  yalan olduğu itiraf edilip, özür dileniyor!

Devran'ın çarkına çomak soktuğu çevrelerin attığı taşları anlamak mümkün ama icraatları sayesinde rahat nefes alabilen, özgürlüğü tadabilenlerin ellerindeki taşların mantığını bu fakir anlayabilmiş değil!

Sınav günü karşılaştığımızda,  "Üniversiteki onca faaliyete ve değişime rağmen eğitim saatlerimi öğrencilerin liseli havasında sessiz sedasız izlemesinden rahatsız olduğumu" söyledim Prof. Devran'a.

"Malesef öğrencilere yıllarca öylesine güvensizlik aşılanmış ki kabuklarını kırmaları zaman istiyor" diye şikayetimi yarı şaka yarı ciddi haklı bulduğunu ima ediyor ve kafasını sallayarak, "Rahat mı battı sana da, onu da çözeriz inşallah!" mesajı veriyor gibiydi.

Geçtiğimiz Pazar günü Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ilk bakışta sıradan ama şartları, imkanları, amacı ve oluşturduğu sinerciye bakılınca ne denli önemli olduğu kavranabilen bir etkinliğe daha imza attı ve İstinye Sosoyal Tesislerinde öğretim üyeleri ve medya mensuplarını buluşturdu.

Yazacak çok unsur, haberleştirilecek çok mevzu vardı ama bu fakir o toplantıdan sizlere gözden kaçrılmaması gerektiğine inandığı en önemli ayrıntıyı aktarmakla yetinecek.

Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Zafer Gül, kahvaltıda Marmara üniversitesinin nereden nereye geldiğine dair önemli açıklamalar yaptı ve rakamlar verdi.

Ve akabinde dedi ki;Yeni yasa taslağının girişine bakarsanız, üniversitelerin özerkliğinden, rekabet ortamına kadar pek çok şeye imkan sağladığından söz ediliyor. Bunlar önemli ve takdir edilecek hususlar. Ancak bu konular sadece girişte başlık olarak kalıyor. Yasa Taslağının içerisindeki maddeleri daha detaylı incelediğimizde YÖK'ün mevcut yapısını muhafaza ettiğini ve yetkilerinde daraltma yapmadığını, Üniversite Yönetimlerinin ise daha serbest  imkanlara kavuşturulmayıp, yetkilerinin daha da daraltığını görüyoruz.... Yeni yasa taslağı siyasallaşmaya açık ve üniversitelerin önünü kapatabilecek ayrıntılar içeriyor!...

"Mesela Marmara Üniversitesi gibi köklü eğitim kurumları ile yeni kurulmuş bir üniversite arasında elbette farklar olacaktır. Fakat yasa taslağı bunu göz önünde bulundurmuyor...."

"Üniversitelerin akademik, idari ve mali anlamda özerk olması gerekiyor. Türkiye'deki üniversitelerin dünya ile rekabet etmesini istiyorsak özerkliğe müsaade etmek zorundayız. Şayet üniversiteleri devlet dairesi olarak görüp özerlik vermezsek atılım yapmasını da bekleyemeyiz. Özellikle dünya ile rekabet edecek üniversiteler rahat bırakılmalıdır!"

"82 anayasası ile hazırlanmış YÖK kanunu üniversiteleri daha ileriye götürmedi. 1980 öncesinde çok fazla olan öğrenci olaylarını kontrol etmeye yönelik hazırlanan mevcut yasa, o ruha uygun olarak merkeziyetçi bir şekilde hazırlandı. Bizim arzumuz ise YÖK'ün, yetkileri azaltılmış ama itibarı artmış bir koordinasyon kurulu haline gelmesi. Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu, icra değil, raporlama, koordinasyon, akreditasyon ve hükümet organlarına önerilerde bulunma görevlerini yerine getirmelidir. Her şeye karışılması üniversitelerin ilerlemesinin önünde çok ciddi bir engel"

Buraya kadar konuşmada söz konusu edilen hususlar "kişisel rahatsızlık" gibi algılanabilir ve "şahsi yorumdur" denilebilir.  Fakat aşağıdaki ince ayrıntıya dikkat:

"Yeni Yasa Taslağında zikredilen mütevelli heyeti, icra heyeti kimliği taşıyor! Bu heyet Amerika'daki ve Avrupa'daki örneklerine hiç benzemiyor. Bu yapıyla beraber heyet ve heyetin başkanı rektörün üzerine yerleştiriliyor. Böylece mütevelli heyeti rektör ve senatonun görevlerini icra ediyor. Rektör, dekan ve senato ise işlevsiz hale getiriliyor. Görünen odur ki, yeni yasa ayrıntılarına dikkat edildiğinde üniversiteleri ileriye götürmek şöyle dursun, geriye götüren ve minik YÖK'ler oluşturan yapıya sahip"

Efendim, anlayana sivrisinek saz, anlamayana ise zaten bu fakirin vızıltısı bile ulaşmaz!

Yaşar İliksiz - Haber 7
@yasariliksiz 
www.yasariliksiz.com
yasar@yasariliksiz.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat