İki sansür mağdurunun isyanı

  • GİRİŞ08.01.2013 09:35
  • GÜNCELLEME08.01.2013 09:35

"Ben bu dizinin orijialinin (revenge) 18 bölümünü seyrettim. Bizim kültürümüzle, geleneklerimizle örtüşen yanını göremedim. Hele de  Türkiye'de insanların affetme duygusuna en çok ihtiyacı olduğu, kalplerin yumuşatılmasına ihtiyaç duyulduğu şu günlerde, bu adla (intikam) dizi yayınlanması ihanettir'!" diye sürdürdü tepkisini....

Sonra ses tonunu mümkün olduğunca normalleştirmeye gayret ederek, "Severim ya da sevmem ayrı mesele ama ülkenin Başbakanı tüm riskleri göze alıp yıllardır açık yaradan akan kanı ne pahasına olsun dindirmek için çabalarken kameraların insanlara kin ve nefreti haklı gösterecek yapımlar için çekim yapmasını hazmedemiyorum. Bu, o kadar büyük bir ihanet ki  ömrüm boyunca karşı durduğum ve mücadele ettiğim sansürü bile savunabilecek kadar kızgınım şu an!  Yapımcılar ve sektör emekçileri kendilerini sorgulamazsa, halka saygı duymazsa, benim gibi birine dahi, sansür gerektiğinde uygulanabilmeli, dedirtirler!" dedi.

Biraz önce keyifle fıçı birasını yudumlarken, tatlı sohbetiyle Yeşilçam'da sansürden neler çektiklerini anlatmıştı. İnsanın düşüncesini körelttiği, düşünemez hale getirdiği için sansüre karşı çıkmak erdemlilikti. O da ömrü boyunca o erdemi sergilemişti.

Masada bira bardağını tokuşturduğu emektar arkadaşının da sansür konusunda kafası karışıktı. O da sansürün canını bolca yaktığı Yeşilçam emektarlarındandı. Ama seyrettiğinde gözlerine inamadığı filmi savunan ünlü sinemacıların tavrı, ömür boyu düşmanlık ettiği kavramın gerekli olup olmadığı konusunu sorgulatmıştı ona da:

Jüri üyesi ünlü Yeşilçam Yıldızına , "bacakların çok güzel, bu gece seninle yatabilir miyiz?" diye sorduğunu söyledi. Ünlü Yıldız, bu teklif üzerine kendisine dönüp, "Ne diyorsun sen abi, çıldırdın mı!" dediğinde ise cevabı zaten hazırmış: "Ama, siz festivalde bu repliğin geçtiği bir filme ödül vermeyi savundunuz. Üstelik o cümleyi kimin kime söyediğini de iyi hatırlarsınız!"

Söz konusu filmin "toplum gerçeklerini" sergilediği gerekçesiyle savunulduğunu hatırlatan usta, "Hangi toplum? Hangi gerçek?" diye sordu önce, sonra kendisi cevapladı: "Yüzdelerle ifade edilemeyecek, binde birin altında bir oran mı toplum gerçeği! Teşhir mi ediyorsunuz, sosyal yara sayıp çare mi arıyorsunuz? Belki de sansürcü görüntü çiziyorum ama eğer o filmin sonunda, o sözleri söyleyen ve iğrençlikleri sergileyen adam öldürülseydi,  ben o filmin her karesini yapılacak her itiraza karşı savunurdum. Ama toplum değerleri, aile yapısı ve ahlaki duruş yok sayılırsa sansür de doğal olarak düşünülür!"

Dostlar arası konuşmaları bu haliyle dahi aktarmakla  özel hayata fazlasıyla müdahale ettiğimin farkında olduğumdan isim vermiyorum. Sadece önemine binaen şahit olduğum konuşmaları aktarmakla yetiniyorum. 

İsimlerin hiç bir önemi yok. Amacım; sadece Türk Sinema ve Televizyon Sektöründe her geçen gün daha fazla taraftar bulan, "ne pahasına olursa olsun özgürlük ve başarı" ve de  "kazanan daima haklıdır" söylemlerinin, alanın saygın emektarlarını dahi nasıl etkilediğini göstermek. Cahillerin kafalarının nasıl karışabileceği meselesini ise hiç düşünmemeyi tercih ediyorum....

Yaşar İliksiz - Haber 7
@yasariliksiz
www.yasariliksiz.com
yasar@yasariliksiz.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat