Yavru kediden öğrendiğim en pahalı ders

  • GİRİŞ07.03.2021 10:00
  • GÜNCELLEME07.03.2021 10:00

Pencere kenarındaki masanın üzerinde bilgisayarda yazı yazarken bahçe kapısından bir çift gözün üzerimde olduğu hissettiğimde tanıştık onunla.

Yavru bir kedi kapının kenarından bana bakıyordu.

Onu ürkütmeden yavaşça kalktım doğru çay ocağına gittim, bulduğum küçük plastik kabın içine biraz süt koydum ve yavru kedinin göreceği bir yere koydum.

Zaten beni izliyordu.

Tekrar bilgisayarın başına geçtim ama aklım yazıda değilondaydı.

Hem yazıyor hem de kediyi izliyorum.

O da beni izliyordu.

Benden bir zarar gelmeyeceğini hissettiğinde yavaşça süt kabının yanına sokuldu ve içmeye başladı.

Dostluğumuz böyle başladı.

**

Koltukların üstünde dolaşıyor, çekyatın altına giriyor, kenarda bulduğu iplerle oynuyordu.

Akşam çıkmadan önce ona karton kutudan bir yuva yaptım, içine eski kilim parçalarını yerleştirdim.

Kutuyu da bahçe kapısının yanına pencere kenarına koyduktan sonra çıktım.

Ofisin içinde kendisine zarar verecek bir şey yoktu.

Ertesi sabah geldiğimde yavru kedi, oturduğum koltuktaydı.

Yarı uykulu gözlerle beni görünce kulakları dikildi, benim nasıl bir tepki göstereceğimi bekliyor gibiydi.

Ona göre pozisyon alacaktı.

Ona gülümsedim, bilgisayarı açtım ve çay ocağına yöneldim.

Kendime bir çay ona da taze sütle birlikte bisküvi aldım.

Çayımı masaya koyduktan sonra onun kabındaki sütü tazeledim, bisküviyi de başka bir kaba koydum, içine biraz süt ekleyip yumuşattım.

Yavru kedi koltuğumdan kalktı, karşımdaki çekyata geçti ve oradan beni izlemeye devam etti.

Ben işime yoğunlaşırken o da yerinden kalkarak taze sütün yanına gelip içmeye başlamıştı.

Sessizce anlaşıyorduk artık.

**

Gün içinde de yavaşça masamın başına geliyor oradan bilgisayara bakıyor ve ellerimi takip ediyordu. Ben tuşlara basarken o da ellerimi izliyordu.

Klavyeye doğru yaptığım el hareketlerine muhtemelen bir anlam veremiyordu. Oynuyorum zannediyordu herhâlde.

Böyle 3 gün geçti. Üçüncü günden sonra artık kucağımdaydı.

Gün içinde de klavyenin üstüne doğru hamle yaparak beni taklit ediyordu.

Ben gülünce bu hamlesinin hoşuma gittiğini düşünüyor ve daha sık yapmaya başlıyordu.

Bu arada klavyenin üzerindeki tuşların ayrı olduğunu da öğrendi sanki.

Ben hangi tuşa basarsam arkamdan hemen o da aynı tuşa basıyordu.

Böylece yazıyı ortaklaşa yazmaya başladık.

Ben de eğleniyordum o da eğleniyordu.

Gün içinde birkaç defa gerçekleşen 5 veya 10 dakikayı geçmeyen klavyedeki tuşlara arka arkaya basmak ikimizin ortak oyunuydu.

**

Yine bir gün yanıma geldi ama zamansızdı gelişi.

İşim aceleydi.

Yazıyı erken bitirmem gerekiyordu ama bu işin ciddiyetinden onun haberi yoktu tabii ki.

Hangi tuşa bassam o da aynı tuşa basarak beni oyalıyordu.

Kucağıma alıp bilgisayardan uzaklaştırıyorum ama yerinde durmuyor tekrar masaya zıplayıp benim yaptıklarımı tekrarlıyordu.

Yazı yazamaz hâle gelince başından tutup gözlerinin içine bakarak “yeter” diye bağırdım.

Ve götürüp kapının kenarındaki süt kabının yanına koydum.

Yavru kedinin gözlerindeki korkuyu görünce sesimin biraz fazla çıktığını anladım.

Ama aldırmadım, tekrar masama döndüm işime devam ettim.

O da oradan öylece bana bakıyordu.

**

İşim bitince gönlünü almak için yanına gidip kucağıma almak istedim.

Hamle yaptığımda geri kaçtı.

Ben üstüne gidip almak istedikçe o geri gidiyordu.

Tekrar masama döndüm.

Biraz vakit geçerse kırgınlığı geçer, unutur ve tekrar yanıma gelir diye düşündüm.

Yanılmışım.

Ertesi gün de yanıma gelmedi, masama çıkmadı, süt de içmedi.

Kapı aralanınca bahçeye çıkıp orada oyalanmaya başladı.

Derken ertesi gün kayboldu.

Bahçenin her tarafına baktım, bulamayınca bir hafta gelir diye yolunu gözledim.

Bir hafta sonra çaycı, “Senin kediyi buldum” dedi.

Yan komşu esnaf bahçede görünce ilgilenmiş, sonra dükkanına götürmüş, ertesi gün de evine almış.

Sağ olduğuna ve sevilen biri tarafından eve götürüldüğüne çok sevindim ama kaybettiğime daha fazla üzüldüm.

Tek bir bağırmayla onu kaybetmiştim.

Hayatımdaki en büyük pişmanlıklarımdan biridir.

**

Yavru kedi, bana “öfkeni yendiğin kadar insansın” dedi.

Öğrendiğim en pahalı ders bu oldu.

Can Yayınları arasında yer alan iki kitapta yer alan, “Uygarlığı değiştiren 100 köpek, Uygarlığı değiştiren 100 kedinin hikayeleri” eski yaramı kanattı, 10 yıl öncesine aldı götürdü beni.

Yorumlar3

  • Beşir TORUK 3 yıl önce Şikayet Et
    Hocam çok güzel bir anı olmuş.Birazda ''Nankör Kedi ''tanımına uymuş.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • vatansever 3 yıl önce Şikayet Et
    kediler nankör değil; aksine tam anlamıyla vefalıdır.
  • Fatih 3 yıl önce Şikayet Et
    Bu güzel yazı için teşekkürler Yaşar bey.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat