'Bir musibet bin nasihatten...

  • GİRİŞ21.02.2014 10:56
  • GÜNCELLEME21.02.2014 10:56

Dünya neredeyse küresel bir teste tabi tutulmuş gibi.

Venezuela'da ve Ukrayna'da aynı anda aynı yöntemlerle insanlar meydanlarda.

Son birkaç yıldır bu ve benzeri eylemlerin hangi kıtada hangi ülkede ve hangi şiddette yaşanacağını tahmin etmek çok zor.

Arap Baharı belirli bir coğrafyada hedefleri benzer bir model gibi başlamıştı, şimdi başka yerlere savrulmuş görünüyor.

Türkiye de benzer bir eylem dalgasını daha yeni sayılacak bir zamanda yaşadı.

Bütün bunlar olurken sorunların da çözümlerin de her ülke için kendine has içerikler taşıdığı ortaya çıkıyor.

Meydanlardaki bu hareketliliğin motor güçlerinden birisinin iletişim dünyasındaki yeni büyük sıçramalar olduğunda hemfikir uzmanlar.

İletişim dünyasındaki büyük sıçramalar sadece meydanları değil tek tek bütün insanlar gibi perdenin arkasında da bütün devletleri yakından etkiliyor.

ABD'nin neredeyse bütün dünyayı liderlerine kadar dinlediği ortaya çıkıyor;

Bir ülkenin sırları internet üzerinden bir yerlere taşınıyor ya da kamuya açık ediliyor.

Dünyanın en güçlü silahları arasında artık internet, iletişim, bilişim alanındaki yenilikler var.

Sadece hayatı kolaylaştırmıyor, bir silah gibi rakiplere darbe vurabiliyor, rakiplerin sırlarını öğreniyor, hatta onun gücünü transfer edebiliyor.

İran'ın nükleer çalışmalarının virüsle sabote edilmesi çok somut bir örnek.

Ülkemizde ise, maşallah, bu yeni duruma uyum konusunda çok becerikli bir millet olduğumuz anlaşıldı kısa sürede.

Aradaki fark, başkalarının ne yaptığını değil, kendimizin ne yaptığını izlemede uzmanlaşmışız.

Cumartesi günü Meclis gündemine gelecek MİT Kanunu'nda değişiklik teklifinin sebeplerinden birisi de bizzat işte bu olup bitenler.

1983 yılında, dönemin askeri darbesinin Anayasasını oluşturan mantıkla yazılan teşkilat kanununun bugünkü ihtiyaçları karşılaması zaten imkansız. O kanunda yazılan örneğin bankacılıkla ilgili madde neredeyse işlev dışı.

Peki dünyayı sarsan ve bütün ülkelerin bu konuda özel ve güçlü önemli kurumlar kurduğu internet, bilişim, siber alana ilişkin MİT Kanunu'nda ne yazıyor?

Hiçbir şey...

Çünkü o tarihte internet yoktu.

Sadece teknolojideki değişimler değil, yine bunlarla yakından ilintili bölgesel değişimler de kanunun değişmesini zorluyor. Çünkü dış politikanız değişiyor.

Dış politikanın en önemli araçlarından olması gereken istihbaratın da 1983 şartlarına göre yazılmış bir kanunla yeni görevler üstlenmesi imkansız değilse de sorunlu.

Bu görevleri açıkça tanımlayan, sınırlarını çizen bir özelliği var teklifin. Bugüne kadar gizli yönetmeliklerle yaptığı ya da yapmakta olduğu işlerin bir çoğu artık açık yazılmış kanunla görevi olacak MİT'in.

Yine teklifle kurulan Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu'nun başkanı da Başbakan oluyor.

Böylece istihbarat bürokratlardan siyasete geçiyor.

Muhalefet edenler dikkat etmiyor ama kanunda 'Kurul başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır' yazmayacak. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı yazacak. Yani, sadece bugün değil gelecekte de kim başbakan olacaksa kurulun başkanı o olacak.

Bürokratların terörle mücadeleden mesela Suriye ve Irak Türkmenlerine kadarki bir çok konuda ne kadar 'başarılı' olduğu hepimizin malumu.

Bunun karşılığında bir fatura ödeyip ödemediklerini de biliyoruz.

Bırakalım, dünyanın her yerinde olduğu gibi siyaset karar versin istihbarat alanındaki önemli kararlara. Çünkü zaten dış politikayı, güvenliği zaten siyasi kararlar belirliyor; onun ayrılmaz parçası istihbarat neden bürokratların elinde kalmaya devam etsin?

Dahası, alınacak karar ve yapılacak işlerin sonunda siyaset kurumu seçimlerde yapıp ettiklerinin de sınavını veriyor.

Başlıktaki gibi 'bir musibet bin nasihatten iyidir' sözünü hatırlatmanın da yine MİT kanunuyla yakından ilgisi var.

Eğer Başbakan'ın yaşadığı, çalıştığı yerlere kadar dinleme yapan, böcek yerleştiren; 7 Şubat'ta terörle mücadelede siyasi bir kararla bir alternatifin daha kapısını yoklayanları tutuklamaya çalışan bir yapı olmasa teklif bugün tartışılan son halini almazdı.

Aksine, MİT'in sadece dış istihbaratla ilgilenen bir kurum olması eğilimi güçlüydü.

İç istihbaratın nasıl kullanıldığını, kullanılabileceğini daha 7 Şubat'ta gösteren ve şimdi her gün (telefon dinlemelerinden MİT tırı baskınlarına kadar) bir yenisini öğrendiğimiz dudak ısırtan icraatlar bu bakışı radikal bir şekilde değiştirdi.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat