Sadece seçimler değil geleceğimiz dizayn edilecek

  • GİRİŞ05.12.2014 10:33
  • GÜNCELLEME06.12.2014 06:51

Anayasa Mahkemesi’nde görülen davada ertesi gün karar açıklanacaktı ve on bir üyeden yedisi Bahçelievler’de bir arkadaş evinde bir araya gelmişlerdi.

O gün orada söz verdiler, ertesi gün kapatma kararına hayır oyu verecekti bu sosyal demokrat, solcu üyeler.

Yazar, söz konusu köşe yazısında yanılmıyorsam o toplantıda Ekmekçi’nin de bulunduğunu ve bu müjdeyi haber vermek için aynı gün koşa koşa kendisine geldiğini de aktarıyordu.

Ertesi gün toplandı mahkeme ve sonuç açıklandı: TİP, on bir üyenin oybirliğiyle kapatıldı...

Sonra Türkiye’de sağ ve sol arasındaki mücadele nasıl evrildi; TİP siyasal hayatını sürdürse ideolojik kavga silahlı mücadeleye dönüşür müydü; politik maceramız nasıl sürerdi... bu soruların hiçbirinin cevaplarını bulmak mümkün olmadı.

Anayasa Mahkemesi’nin bir gün önce birbirlerine söz vermiş üyelerinin tamamının o sözün aksine karara varmaları nasıl mümkün olmuştu?

Bu anekdot Anayasa Mahkemesi kararlarının daima siyasal olduğunu hatırlatan en çarpıcı olaylardandır benim için.

Sonra aradan ne darbeler, olağanüstü dönemler geldi geçti... AYM hemen bütün kararlarında kuruluşunda kendisine verilen göreve, misyona uygun kararlar aldı. Partileri kapatırken de 367 garabetine imza atarken de 411 vekilin imzasıyla çıkan üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan kararı iptal ederken de...

Tarihin nasıl aktığını ve AYM’nin bu kararlarının ne anlama geldiğini gösteren en iyi örnek de bugün üniversitelerde ve kamuda başörtüsü takanlar.

Bu serbestlikten sonra ne en küçük bir olay yaşandı ne Türkiye itiraz edenlerin iddia ettiğinin aksine “Ortaçağ karanlığı”na yuvarlandı ne kimsenin aleyhine bir şeye dönüştü.

Hiçbir şey olmadı.

Hayat doğal akışında akıyor; isteyen kadınlar, kızlar başını örtüyor istemeyen örtmüyor.

Yan yana okuyorlar, çalışıyorlar. O kararlar iptal edilir Türkiye alt üst olurken de yan yana yaşıyorlardı zaten; yan yana yaşarken okuyamayacakları, çalışamayacaklarını iddia edenlerin hepsini yanılttılar hep birlikte.

Ve nihayet biz de Anayasa Mahkemesi’nin bir hukuk kurumundan çok seçimle oluşturulan parlamentoya karşı etrafına dizilen kuşatmanın araçlarından biri olmaktan çıktığını düşünüyorduk uzun zamandır.

Aldığı kararların daima olduğu gibi yine siyasal olacağını ama bunun hayatın doğal akışına aykırı olmayacağını sanıyorduk.

Şimdi yeniden şüpheyle bakıyoruz mahkemeye.

Mesele barajların olup olmaması değil; mesele bir seçimin eşiğinde Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla bir projenin hayata geçirilmeye çalışıldığı kuşkusu.

Çok sayıda uzman, siyasetçi, hukukçu AYM’nin seçim barajlarıyla ilgili bir karar almasının önünde zaman, sınır, görev, yetki, önceki kararlar ve içtihatlar nedeniyle çok sayıda engel olduğunu vurguluyor.

Bizzat kendi kuruluş kanunu ile Anayasa’daki tanım ve sınırların buna imkân vermediğini savunuyor.

Karşıt görüş ise Anayasa’nın 152. maddesine dayanarak AYM’nin de bir mahkeme olduğunu; diğer mahkemeler gibi başvuruda bulunabileceği yorumunu yapıyor.

Daha önce bu yönde bir karar alındı mı? Hayır.

Bu alanda bir ilk olacak.

AYM son dönemde ilkler gerçekleştiriyor.

İçtihat ve yeni bakışlara kimsenin itirazı olmamalı. Ama siyasete müdahale, parlamentoya ait bir hakkın kullanımı gibi yasal sınırları aşan girişimlerin bir yerde durması gerekmiyor mu?

Henüz o aşamada değiliz gerçi. Önce Mahkeme’nin iki bölümünün bir araya gelerek oluşturacağı kurulda, bireysel başvurunun Genel kurula sevk edilip edilemeyeceği karara bağlanacak.

Bütün bu süreçlerin sonunda eğer barajların kalktığı bir seçim yaşanırsa bunun partilerden bağımsız olarak Türkiye’nin bütünlüğü açısından ne anlama geldiğini bugünden kestirmek mümkün değil.

yazının devamı için tıklayınız

Yorumlar1

  • Adalet 9 yıl önce Şikayet Et
    Ninemin komşusunun kızı bir altın gününde duyduğuna göre işçi partisini kapatmayacaklarmış, böyle söylemişti ninem yanlış hatırlamıyorsam...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat