50 yıl önce şu saatler

  • GİRİŞ27.05.2010 14:20
  • GÜNCELLEME27.05.2010 14:20

 

27 Mayıs 1960  

50 yıl önce bugün şu saatlerde galiba Kurmay Albay Alparslan Türkeş gazetecilerin karşısındaydı.

Kardeş kavgasını önlemek için el koyduklarını anlatıyordu.

Gazeteciler sordular, “Bayar ve Menderes ne olacak?

Güçlü Albay cevap verdi: “Haklarında bir suç duyurusu varsa sivil mahkemelerde yargılanacaklar. Bunun dışında her hür vatandaş gibi serbestçe dolaşabilirler…

Türkeş’in bunları söylediği saatlerde ise başka bir salonda başka bir şey konuşuluyordu.

Konu aynıydı ama finali farklıydı.

Cumhuriyet tarihinin ilk askeri darbesini yapanlar ne kadar iyimserdi ilk başta.

Dışişleri Bakanlığı’na emir bile verilmişti; 56 DP’linin pasaportları hazırlanacak, İsviçre’ye biner dolar maaşla sürgün edilecekler…

Oysa, kendilerinden fikir alınması için çağırılan İstanbul Üniversitesi Rektörü Ordinaryüs Profesör Sıdık Sami Onar ve aynı üniversitenin Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri “Sakın ha…” diyorlardı darbecilere…

Sakın Meclis’i açık tutmayın. Bunları da serbest bırakmayın. Madem darbe meşrudur (ki darbenin meşru olduğuna dair güya hukuki bir rapor vermişlerdi biraz önce kendilerine) demek ki ortada bir suç vardır. O zaman bu suçun müsebbipleri suçsuzluğunu mahkemede ispatlamalıdır. Meclis açık tutulursa, toplanır, gelir sizi darbe yapmaktan yargılarlar” diye devam ettiler.

Darbeciler ilk baştaki iyimser fikirlerinden vazgeçtiler.

Başbakan Adnan Menderes, Harp Okulu’ndaki tutukluluktan sonra Yassıada’ya götürülürken MBK Üyesi Kurmay Binbaşı Şefik Soyuyüce’ye sordu: “Hakkımızda ne düşünüyorsunuz?

Yurt dışına göndereceğiz” dedim.

Menderes cevaba çok sevindi. Yassıada’da kontrol etti bilgiyi vereni. “O söylüyorsa doğrudur” dediler. Daha da sevindi.

Umutla bekledi.

13 Kasım’a kadar…

O gün, MBK içindeki ikilik bir iç darbeyle sona erdirildi.

Şefik Soyuyüce de sürgüne gönderilen 14’ler arasındaydı. Kopenhag’a Hükümet Müşaviri olarak gönderildi.

Menderes’in azalan umutları yerini artık koyu bir ümitsizliğe bırakıyordu.

Her şeye rağmen sadece tutukluydular.

Hüküm de giyebilirlerdi.

Sonu illâ ölüm olacak değildi ya…

O da oldu.

O da büyük aksilikler sonucu oldu üstelik.

Hukuk profesörlerinin açtığı yolun sonu darağacına kadar uzandı.

Milli Birlik Komitesi kendi içindeki bölünmenin ardından zayıfladı.

Çoğu orta dereceli subayların bütün ordunun üzerindeki konumu zaten baştan beri rahatsız ediciydi.

Bir de “onlar yaptı biz niye yapamayalım ki”ciler çıktı. “Biz niye söz sahibi değiliz” diyorlardı. Hiçbir şeyi, MBK’yı da beğenmiyorlardı.

Talat Aydemir ve diğerleri mesela.

Çoğu İstanbul’da görevli olanlardan bir Albaylar Cuntası kuruldu.

Adı Silahlı Kuvvetler Birliği oldu.

Generaller, alttan bir darbe daha yememek için katıldılar SBK’ya.

Darbe üstüne darbe yapmak peşindeydiler.

Generaller zor engelliyordu onları.

Sonunda bu itiş kakış idam kararlarının çıktığı gün zirve yaptı.

Yeni cunta “ya idam, ya darbe” diyordu.

İlk gün Bayar’ın Menderes’in hür vatandaşlar gibi dolaşabileceğini gazetecilere açıklayan MBK, Eylül 1961’de kendi koltuğunu koruyabilmek için istemediği halde, neredeyse silah zoruyla karar değiştirilen kimi üyeleriyle idamlara evet diyordu.

Kimi sivil hükümetlere güvenmeyen; kimi yönetimi CHP’ye verelim diyen; kimi ordunun kendi iç sorunlarından şikayetçi kimi maceraperest topu topu 100 subayın 27 Mayıs sabahı yaptığı iş koca hukuk profesörlerinin; iğrenç yalanları manşet yapan gazetecilerin desteğiyle sonunda bir başbakanın iki bakanın idamına vardı. 

Ama orada da bitmedi.

Darbeler darbeleri, cuntalar cuntaları kovaladı…

Saçma sapan bir sistem kuruldu.

Türkiye, 50 yıl önce bugün başına gelen şeyle 50 yıl boğuştu.

Neyse ki, sonunda gibiyiz.

İnşallah”, diyelim...

Yaşar Taşkın KOÇ - Haber 7
taskinkoc@gmail.com

Yorumlar3

  • Mevlüt TÜRE 13 yıl önce Şikayet Et
    Darbeler engelenemez mi?. Belki birilerine saçma gelecek ama bu benim fikrim.Bana göre millet daha doğrusu darbe istemeyen halk istese darbeyi çok güzel engeller.Askere gönderdiği yada subay olan oğluna yakınına akrabasına açıkca şu bilinci vermesi gerekir.Darbe zamanı darbeci ile savaş zamanı düşmanın gözünün yaşına acıma gerekeni yap denmeli.Neticede darbeyi yapan 150 subaysa yerine getiren binlerce asker ve subay.
    Cevapla
  • hulusı Aydın 13 yıl önce Şikayet Et
    HANKI SON. Bu halkın karnı perk olunca keyfice yatar ve kulaktan dolma aslı astarı olmayan şeylerle zihnini ve zihinleri bulandırır.bunlar azan nefis gibi ac kalmadan aklı başına gelmez.İleriye gitmeğe gerk yok 27 mayislar 12martlar 12eylullar 28 şubatlar geri dursun 2002de halimiz neidi bunu araştırsalar yeter.1sent icin dilenmedik kapı bırakmadık. Bu gün dunya kırızde biz kırızı eniyi atlatanülkelerden biriyiz.Evet komşuda yangın var hic bir şeyi bizi etkilemezse dumanı etkiler amma anlayan kim
    Cevapla
  • mevhibe inal 13 yıl önce Şikayet Et
    Nasıl bir kindir bu!... Seçimle iş başına gelmiş vatandaşlarının, işkence ile ölmesini istemek, buna sevinmek, utanmadan Bayram ilan edip kutlanmasını beklemek. Bu kafadakilerin beyin ve insanlığından süphe etmeli. Acı çekmiş, zulüm görmüş güzel insanların ölenlerine Allah c.c. Rahmet Eylesin, kalanlara da huzurlu günler nasip etsin. Bu güzel insanlar vatan, millet sevgisinden kötüleri hep Allaha havale etti, hiçbiri kan davası peşinde olmadı....
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat