Muhalefetin büyük kumarı

  • GİRİŞ13.08.2010 06:09
  • GÜNCELLEME13.08.2010 06:09

Henüz Anayasa değişikliği TBMM’de görüşülürken yaptığımız genel yorum değişikliğin referanduma gideceği ve muhalefetin bu referandumda değişiklikleri değil hükümeti, özelde de Başbakan’ı hedef alan bir siyaset izleyeceği yönündeydi.

12 Eylül’le ilgili maddenin olsun desteklenmemesinden duyduğumuz hayal kırıklığı bir yana, BDP hariç muhalefetin hiçbir teklifte bulunmadığı bir süreçte tutunacakları dal yoktu. Ya destekleyecek veya hiç olmazsa karşı çıkmayacaklar; ya da ölümüne itiraz edeceklerdi. 100 yılı aşan siyasal hayatımızın refleksini göstererek bizi üzdüler ama şaşırtmadılar.

Görüşmeyi bile kabul etmeyen MHP; görüşen ama kapağını açmayacaklarını söyleyen CHP’nin tek tek maddelerle ilgili söyleyebileceği bir şey yoktu.

BDP, sorumlu muhalefet anlayışıyla hem görüştü hem kabul edilmesi neredeyse imkânsız da olsa bir karşı teklif dosyası sundu.

Onların sorunu ise daha büyüktü ve bu konuda ne yapacakları başka bir yerden dayatıldığı için bu iyiniyetli girişimleri hiç yapılmamış; hiç yaşanmamış gibi oldu.

Sözcülüğünü CHP’nin yaptığı eleştiriler aslında temelde iki noktada somutlaşabildi.

Birincisi, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısındaki değişikliklerin yargıyı kuşatma olduğunu vurguladılar.

Oysa kendileri de biliyordu ki yapılan değişiklikler AB ve benzeri demokrasisi gelişmiş ülkelerin hukuk yapılarına üstelik mahçup biçimde yaklaşma çabasıydı.

HSYK ve Anayasa Mahkemesi üye yapısı daha geniş bir havuzdan sağlanıyordu. Hepsi buydu.

Anayasa Mahkemesi’nin de bir iki küçük rötuşla onayladığı ana metinden sonra bu konuda fazla sesleri çıkmaz oldu.

İkinci eleştirileri paketin bir bütün olarak referanduma götürülmesiydi. Oysa bu konuda da biliyorlardı ki en küçük bir yardım yapmamış; verdikleri sözleri tutmamış; hiçbir alternatif sunmamışlardı. Gece yarıları verilen engelleme bile değil sadece geciktirme amaçlı taktik icabı ayaküstü yapılmış değişiklik önerileri hariç…

Sonunda ellerinde tek tutar dal olarak referandumu genelde hükümet özelde Başbakan Erdoğan için bir güven oylamasına çevirmek kaldı.

GERGİNLİK HAYIRLARI ARTIRIR AMA…

Referandumun noktasına bile değinmeden propagandalarını sürdürüyorlar zaten. Yüce Divan öyküleri ya da artan, hatta azan terörün sebebi gibi göstermek popülist politikaları dışında yeni bir şey söylemiyorlar.

Ama işe yarıyor…

Yüzde 60’ın üzerinde evet’le geçmesini beklediğim referandumda, evet oyları yüzde 55 seviyesine inebiliyor.

Gerginlik vatandaşın referandumda oylanacak maddeleri daha az tartışmasına neden olurken, iktidar ve muhalefet politikaları üzerinden fikir yürütmesini kolaylaştırıyor.

Böylece referanduma evet vermesi beklenen insanların sayısı azalabiliyor.

Siyasetin üzerinde durduğu ip ne kadar gerilirse kamplaşma; referandum yerine particilik öne çıkıyor.

YÜZDE 50 ARTI 1 SONLARI OLABİLİR…

İp daha da geriliyor.

İşte muhalefetin büyük kumarı da burada başlıyor.

Referandumu bir güven oylamasına çevirip, öyle sunarsanız ve eğer yüzde 50 artı 1 oyla geçerse bile o ip kopacak. Kendi aleyhlerine kopacak.

Daha demokratik bir Türkiye için yapılan bir Anayasa değişikliğine bu kadar yük yüklemek bumerang gibi dönüp muhalefeti vuracak.

O yüzden, Anayasa değişiklikleri içinde “siyasal sebeplerle grev ve dayanışma yapılmasının önündeki engellerin kaldırıldığını” görmezden gelip bir dönem pek tutulan, epey tartışılan, liberallerin gözünü korkutmada da başarılı olan “otokratik bir yönetime gidiyorlar” söyleminin mucitleri hâlâ aynı şeyleri söyleyebiliyor…

Ya da aslında örtük biçimde Kürtleri aşağılayan, “bak kafamızı bozarsanız biz ayrılan taraf olabiliriz”i entelektüel tartışma olarak yutturma başarısını gösteren Ertuğrul Özkök’ün, şimdi de “ne yani, yüzde 50 artı 1 oy çıkınca Türkiye daha demokratik mi olacak” diye sorması bu korkudan. O her zaman olduğu gibi önceden görüyor olacakları. Ama ters taraftan bakmaya devam ediyor inatla.

O gördü ve şimdi muhalefet de uyandı.

Ama büyük bir ikilem içindeler.

İpi gererek oyları artırabiliyorlar ama yüzde 50 artı 1 bile ipi koparacak ve taraflardan biri tepe üstü yuvarlanacak.

Kimin yuvarlanacağını olsun görüyorlar ama ipi daha da germekten başka çareleri yok.

Ne büyük açmaz…

Oyları artırmak için germek zorundalar ama yaşanacak hayal kırıklığının büyüklüğü de gerginlikle orantılı olarak büyüyor…

Şimdiden akıl hocaları referandum sonrası savunma ve yeni gerginlik stratejilerine kafa yormaya başladıysa hiç şaşırmam…

Sonuçta kumar dediğin şey, genellikle kaybetmek değil midir?

Hele ki siyasette…

Yaşar Taşkın Koç - Haber 7
taskinkoc@gmail.com

Yorumlar3

  • Hallac Mansur 13 yıl önce Şikayet Et
    Mustafa Akgül... Yorumunuza sonuna kadar katılıyorum.Ama bizim insanımız iki torba kömüre ve yüzde ikibuçuğa oy veriyor.Ne yazık ki...
    Cevapla
  • AK AK AK 13 yıl önce Şikayet Et
    BURADAN OLSUN YOLA ÇIKARAK SONUCA ULAŞMAK MÜMKÜN OYSA. Kumarmı denir,ölüm-kalım savaşımı farketmez netice de yapabilecekleri tek şey,referandumu güvenoyu havasına sokmaktı ve yapıldı da.Belirtildiği gibi,başarısızlığın ardından (muhalefetin) genel seçime giden süreci bu sonucu göre yapılandırmaya dönük çalışmaların başladığından da hiç kuşkum yok.Anlayamadığım,yada bunu istemediğim konu şu,ortada bir referandum var ve bunu çarpıtmaya çalışan bazı partiler,bu çarpıtma gayretinin nedenini nasıl oluyorda iyi niyetle değerlendirebiliyor halk ve bu oyuna alet oluyor
    Cevapla
  • mustafa akgül 13 yıl önce Şikayet Et
    bu chp ve mhp nin. yönetim kadrosu akp nin kesinlikle gizli üyeleri.bukadar başarısız bir iktidarı referandumdan yıkmak istiyorlar.allah akıl fikir versin.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat