Kılıçdaroğlu lider olma şansını kaybediyor
- GİRİŞ21.10.2010 10:03
- GÜNCELLEME21.10.2010 10:03
Ben bu yazıyı tasarlarken henüz AK Parti Grup Başkanvekilleri CHP, MHP ve BDP ile görüşmemişti.
Daha önemlisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya zamanlaması ve içeriği çok manidar 5 sayfalık yazılı açıklamasını da yapmamıştı.
Ama yine de görüşlerim değişmedi.
Değil mi ki Sayın Kılıçdaroğlu “Başörtüsü (onun tercih ettiği kelimeyle türban) meselesini çözmeliyiz” demişti.
O zaman sözünün arkasında durmalıdır.
Derdim, bir siyasetçinin sözünün arkasında durup durmayacağı değil.
Onun, bu sözünü yerine getirmesini şart hale getiren, Genel Sekreter Önder Sav ve “adamlarının” yaptığı açıklamalar.
Kılıçdaroğlu, tam İstanbul’da bütün genel yayın yönetmenlerinin karşısına geçecek, sabahtan bombayı patlatıyor Grup Başkanvekili Muharrem İnce; “Biz Cumhurbaşkanı’nın Köşk’te vereceği 29 Ekim resepsiyonuna katılmıyoruz…”
Gerekçe malum… başörtülü insanların da resepsiyonda bulunacak olmaları…
O zaman Genel Başkanı’nı ters köşeye yatırmış olmuyor mu Sayın İnce…
Bu ince operasyonu neye borçluyuz acaba?
Sonra zaten Kılıçdaroğlu da gazetecilerin konuyla ilgili sorularına “daha 29 Ekim’e çok var” diyerek İnce’yi destekmeyen bir açıklama yapmış ama kapıyı her ihtimale açık bırakmıştı.
Ortada ciddi bir sorun var oysa, geçiştirilemeyecek, her ihtimale açık kapılar bırakarak çözülemeyecek kadar ciddi bir sorun…
Bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu 29 Ekim’de Köşk’e eşini de alıp mutlaka gitmelidir.
Gerekirse tek başına gitmelidir.
Bu, başörtüsü meselesinin çok ötesinde bir CHP sorunu, bir Genel Başkan sorunu, bir liderlik sorunudur.
Kılıçdaroğlu giderse partinin genel başkanı, lideri olduğunu ispatlar.
Gitmezse, titrinin Genel Başkan olduğunu ama liderin Önder Sav ve ince ince seçip yönetimde kritik yerlere koyduğu ekibi olduğunu kabul etmiş olur.
Bu yazıyı tasarladığımda ne partilerin başörtüsü konusundaki görüşmeleri başlamıştı Meclis’te; ne Başsavcı Yalçınkaya’nın tam görüşmelerin ortasında duyurduğu 5 sayfalık açıklaması…
Yalçınkaya, bu görüşlerini ya geçtiğimiz hafta yapmalıydı ya gelecek hafta.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki partiler, yani milli iradenin ta kendisi memleketin yıllardır kangren olmuş bir derdini çözme umuduyla, üstelik ana muhalefet partisinin çağrısıyla görüşmelere başlamışken bir bürokratın bu açıklaması zamanlama olarak da içerik olarak da çok yanlış.
Açıklamanın daha önceden hazırlandığı ortada.
Açıklamanın, CHP’nin bu konulardaki radikal kanadını etkileyeceği ve o kanadın zaten AK Partili muhataplarıyla toplantıya girdiği ortada.
Çıkışta yaptıkları açıklama ile de çeşitli alakasız bahanelerle kendi çağrılarını inkar eden bir tutum aldılar.
Bütün bunların sonuçlarını birlikte göreceğiz.
Bu arada naçizane tavsiyem, sayın Yalçınkaya madem açıkladığı görüşlerin arkasında ve madem bunları böyle bir ortamda Meclis’e rağmen duyuruyor; yetkim var deyip YÖK’e kapatma davası açsın…
Çok da devrimci bir sonuç çıkabilir bakarsınız…
Şaka bir yana, bütün olup bitenler ve ortaya çıkan manzara ile gerilim Kılıçdaroğlu’nun Köşk’e katılmaması için artan sayıda bahane oluşturuyor.
Ama dikkatlerden kaçacağını sanmasın; Köşk’e gidip gitmemek, artık Kemal Kılıçdaroğlu için erken ve gerekli tek liderlik sınavıdır…
Gitmezse, daha çook kendi yardımcıları, başkan vekilleri tarafından tekzip edildiğini izleriz.
Yaşar Taşkın KOÇ - Haber 7
taskinkoc@gmail.com
Yorumlar5