Bi xwedê em biranin!

  • GİRİŞ25.10.2011 07:25
  • GÜNCELLEME25.10.2011 07:25

Bakma sen sanal klavyelerinin başında oturanlara; son model telefonlarına üç tırnakla yazanlara: Vallahi de billahi de kardeşiz…

Tabanlı’da saat 13.41’de deprem olduğunda ben yayındaydım Ankara’da. Önce hiçbir şey duymadım. Rize’den bir arkadaş yazdı hatta 7’nin üstünde deprem olsa biz duyardık Rize’de, diye.

Oysa olmuştu; 7.2 diyordu bilim adamları uzun tartışmalar sonunda.

Sonra biz de duyduk.

Tıpkı senin arada Haymana’nın sallanıp yüreğimizi ağzımıza getirdiğini duymadığın gibi hemen o anda duymamıştık.

Ama sonra bir duyduk pir duyduk.

Edirne duydu, İstanbul duydu, Muğla duydu, İzmir duydu… duymayan kalmadı kardeşim.

Çünkü kardeşiz, valla da billaha da kardeşiz. Kardeş kardeşin acısını, ölümünü, yarasını, korkusunu duymaz mı?

Almanya’dan, Amerikalar’dan, Avustralyalar’dan duyuldu.

Nerede “kardeş” varsa hepsi duydu.

Saatler sürmedi yardımlar organize edildi; neler yapıldı neler.

Neler yapılmalı diye tartışıldı uzun uzun.

Sonra ihtiyaçlar toplandı, denkler bağlantı, koliler yapıştırıldı.

Bir battaniye, bir çift sıcak tutacak çorap, bir paket makarna, kimi 5 kimi 5 bin lira, çocuğun odasından onun da gönlünden kopan birkaç oyuncak, tuvalet kağıdı, sabun, kazaklar sonra el işi kimi kimi fabrika ürünü… el feneri, kalem pil, elektrikli soba, elektrikli battaniye, yün yorgan, kaneviçeli yastık, mont, palto, bot, terlik, pirinç, bulgur, peynir… kumaş mendil bile koyan oldu inan ki.

Aklına ne gelirse vardı kolilerde…

Fırçalar atıldı hava yollarına, telefon şirketlerine, kargoculara… hemen bedava yapın bunları, ek seferler koyun diye…

Hangi belediye ağır davrandıysa utandırıldı.

Hangi sivil toplum kuruluşu, dernek, vakıf geç saatlere kadar birlikte çalışmanın heyecanını yaşamadı ki…

Yollar var ya o yollar… Hani Tabanlı’yı, Tatvan’ı, Van’ı işgal edecekler diye yapıldığına inandırılmaya çalışıldığın yollar: işte o yollardan akmaya başladı binlerce otobüs, kamyonet, TIR, otomobil

Burun kıvrılan havaalanları sana ulaşmak için seferler düzenledi.

Doktorsuz bir sağlık ocağının 1970’lerden kalma hikayeleriyle anılan topraklarda son teknoloji hastanelere koştu doktorlar.

Bombayı harekete geçirmek için kullanılan cep telefonları var ya; onlar seni enkazın altından bulup çıkarmak için çalıştı saatlerce.

Kin kusmak ve kardeş olmadığımıza inandırmak için böğüren sosyal paylaşım siteleri sadece sana eldiven, palto, hilti makinası, greyder, ambulans olmak için; hiçbir şey yapamayanlara dua çağrısı için kullanıldı sadece.

Doktorlar koştu, arama çalışma tecrübesi olanlar koştu, madenciler, askerler, şoförler, öğrenciler, kadın, erkek, genç ihtiyar herkes koştu.

Yorgun koştu, dinç koştu. Uykusuz koştu yeni uyanan koştu.

Kimse iki satır yazmadı sana.

Kolilerden mektup çıkmayacak.

Belki bir çocuğun kim bilir nerede yaşıyor şu an, senin çocuğuna gönderdiği oyuncağın üzerinde bir boya kalemiyle yapılmış bir şey, bir karalama…

Hepsi o kadar.

Çünkü bu koşturmanın, heyecanın, duanın, o kolilerin, o didinmenin kendisi bir mektuba gerek duymaz.

Kardeş kardeşe bir şey uzatırken bir de yazıya dökmez.

Bir bakış, bir hareket yeter de artar bile.

Herkesin bildiğini söylemeye ne hacet?

O yüzden, inan, ben de sana bunu yazmazdım.

İnan, eğer kardeş olduğumuzdan şüphe duymanı isteyenler olmasa böyle bir şey yazmak aklımın ucundan geçmezdi.

Çünkü biliyorum ki ezel ebed kardeşimsin, kardeşinim.

Bunu sana ne Türk ne Kürt olarak… Kardeşin olarak yazıyorum sadece…

Yaşar Taşkın Koç - Haber 7
taskinkoc@gmail.com

Yorumlar1

  • rmn 12 yıl önce Şikayet Et
    söylediklerin doğru ama. söylediklerin doğru ama , insan yazıyı okur okumaz , canı sıkılıyor çünkü kürtçeninde bir yazılımı var, kürtçeyi türkçeleştirmek ne size nede bize yarar saygılarımla
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat