Yapayalnız bir adamı takdimimdir
- GİRİŞ06.12.2016 09:38
- GÜNCELLEME06.12.2016 09:38
Dua edeni, “ömründen ömür” dileyeni çok...
Özellikle “sade vatandaş”ların çoğu onu yere-göğe sığdıramaz...
Evlerde, işyerlerinde ve resmi dairelerde fotoğrafları asılıdır...
Çoğunluk onu “aileden biri” sayar...
Resmini cüzdanında taşır...
O kadar yakın hissederler kendilerine...
O kadar “kendilerinden biri” gibi görürler...
Ona o kadar güvenirler ki, “meydanlara çıkın” dediğinde tereddütsüz çıkarlar...
“Ölümüne mücadele” istediğinde kendilerini tankların altına atarlar...
Çağrı yaptığında beş milyon insan çağrıldığı alanı doldurur...
Kalmalarını istediği kadar kalıp, dağılmalarını istediğinde dağılırlar...
O kadar ki, “ölün” dese ölecekler!
Buna rağmen “o adam” yalnızdır...
“Lider”dir, “Önder”dir, “Reis”tir, “Başkan”dır, “Başkomutan”dır...
Etrafında bakanlar, üst düzey bürokratlar, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, parti liderleri, milletvekilleri, sanatçılar, gazeteciler, iş adamları, sivil toplum kuruluşlarının liderleri, generaller, sendikacılar, yabancı devlet temsilcileri, muhtarlar, korucular, danışmanlar, garsonlar, aşçılar...
Resepsiyonlar, davetler, toplantılar...
Etrafı her daim kalabalıktır...
Hem de çok kalabalıktır...
Buna rağmen...
O bir “Yalnız Adam”dır!
Her şeyi tek başına düşünmek zorundadır...
Her şeyi kendisi plânlamak zorundadır...
Her şeye kendisi karar vermek zorundadır...
Tüm sorumluluğu üstlenmek zorundadır...
Proje yapıp uygulamaya koymak zorundadır...
Her şeyi kendisi takip etmek zorundadır...
Bu zorunluluklar sebebiyle...
Herkes dinlenirken o çalışır...
Herkes uyurken o uyanıktır...
Herkes rehavete kapılsa da teyakkuz içindedir...
Her şeyi görmesi, bilmesi lazım...
Bazen gördüklerini, bildiklerini kimseyle paylaşamaz...
“Kuruntu” derler diye içine atar...
Derler de zaten: “Kuruntu” derler, “evham” derler, “abartı” derler; “Canım o da fazla büyütüyor” derler, “O kadar da uzun boylu değil” derler...
Hatta, “Şahsi hesabı mı var acaba?” diye düşünürler...
Şahsi değil, bunun “milli ve yerli” bir hesap olduğunu, bu hesapların yapılması gerektiğini bazen en yakınlarına bile anlatamaz...
Bazen en yakınları bile duygu ve düşüncelerini paylaşmaz...
İnsanın yüreği paylaşılmadığında “yürek yalnızlığı”na, düşünceleri anlaşılmadığında “fikrî yalnızlığa” düşer ya, bu adam, bu anlamda ruhen ve fikren de “Yalnız Adam”dır!
“Zirveler yalnızdır” tamam da, bu kadar da olmaz ki...
İnsan bu kadar yalnız bırakılmaz ki...
Yorumlar11