Ermenistan neden saldırdı?

  • GİRİŞ16.10.2020 09:57
  • GÜNCELLEME16.10.2020 09:57

“Soykırım” yalanını uydurduktan sonra buna iman etmiş olan Ermenistan yöneticileri, Türklerden intikam almaya çalışıyor. Topraklarının bir kısmını neredeyse otuz yıldan beri işgal altında tutmasına rağmen, durup dururken Azerbaycan’a saldırmasının temel sebebi budur: Savaşı bir “direniş” olarak dünyaya satıp sözde “mağduriyet”lerini tekrar gündeme taşımak istiyorlar. Doğrusu dünyada bu yalanın alıcıları da az değil: “Türk düşmanlığı” ile gözleri kararmış pek çok devlet var.

Sözde “soykırım yalanı”ndan iki devlet büyük prim yaptı. Biri İsrail, ikincisi Ermenistan. Kimse gerçeğin peşinde değil, herkes çıkarlarını kılıflama derdinde…

“Soykırım” yalan da olsa iyi bir kılıf!

Yine dünyada üç “şımartılmış devlet” var: Yunanistan, İsrail ve Ermenistan.

Yunanistan malum: Tüm Batı dünyasının “ata”sı sayıldığı için şımarık! Diğer ikisi de “soykırım” yalanına dayanıp prim yapıyor. İsrail’in iddialarında hakikat olsa bile Ermenistan’ın iddialarında hiçbir hakikat yok. 

Düşünmek lâzım: Türkler, asırlarca yönettikleri Ermenileri katletseydi, dünyada Ermeni kalır mıydı? 

Beşyüz senelik Osmanlı hâkimiyetine rağmen dinleri, dilleri, kılık kıyafetleri ve mâbetleriyle birlikte varlıklarını sürdürmelerini tamamıysa “Osmanlı müsamahası”na borçludurlar.

Ermenileri öldürmek şöyle dursun, Ermeni cemaatine “Millet-i Sadıka” (Devlete sadık millet) denmiş ve önemli makamlara getirilmişler.

Sultan II. Abdülhamid’in Amerikan elçisi Terel’e, 19 Mart 1897 günkü görüşmelerinde anlattıkları ilginçtir:

“Babam Sultan Abdülmecid, Baruthane Nezareti’ni Dadyan isimli bir Ermeni’ye emanet etmişti. Öyle ki, kötü barut imal edip de Osmanlı askerine zarar vermek Dadyan’ın elinde idi. Buna rağmen bu kişiye güvenildi ve o da bu suretle pek çok servet edindi. Dadyan buraya yakın bir sahilde ikamet ediyordu. Hatırlıyorum ki, çocukken pederim bir gün beni ve biraderimi Dadyan’ın evine götürmüş ve orada iki gece kalmıştık. Yine babamın zamanında Oğulyan adında başka bir Ermeni salon dairesi için her türlü kıyafet ve mücevheratı tedarik etmekle görevli idi. O da babamın has adamları arasında yer alıyordu. Boğaziçi’nin Anadolu sahilinde, Çengelköy’de ikamet ederdi. Dadyan gibi o da pek çok mal, mülk ve servet sahibi oldu. Babam onun evine de sıkça giderdi.

“Darphanenin idaresi Agop adlı bir Ermeni’ye verilmişti. O da eline geçen fırsatları iyi değerlendirerek zengin oldu. Gümüşgerdan isimli başka bir Ermeni, Harem dairesinin ihtiyacı olan elbiseleri imal ederdi. Gümüşgerdan halen hayattadır ve pek ziyade zengindir. 

“Ermeni Balyan ailesi asırlardan beri babadan oğula geçecek surette Osmanlı sultanlarına mimarbaşılık yapmışlardı. Dolmabahçe, Çırağan, Beylerbeyi, Yıldız, Ihlamur, Göksu ve sair sarayları onlar inşa ettiler. Bu aile fertlerinden biri de şu anda saray mimarıdır. 

“Babam tarafından Dadyan’a ihsan buyrulmuş olan Beşiktaş’taki konakta şu anda yine bir Ermeni olan Dışişleri Müsteşarı Artin Paşa ikamet ediyor. Pederim Dadyan’ı taltif için konağın yanındaki geniş bir arsayı da ihsan buyurmuş ve sırf ona mahsus olmak üzere bir de Ermenikilisesi inşa ettirtmişti. 

“Şu anda şahsi hazinemi yöneten Mikail Portakalyan Efendi dahi Ermeni olup bütün emlakim onun idaresindedir. Benim rıza göstermem suretiyle birçok Ermeni’yi hizmetinde istihdam ediyor. Ermeniler Osmanlı hanedanı tarafından bunca lütuf gördükleri, kendilerine ihsanlarda bulunulduğu ve bu şekilde bol miktarda mal, mülk ve servet edindikleri halde, memleketimi harap etmek maksadıyla fesat komiteleri kurmuşlar ve nankörlük etmişlerdir.” (A.W. Terrell, “An Interview with Sultan Abdul Hamid”, The Century Magazine, 1 November 1897). 

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat