Harf
- GİRİŞ02.11.2008 11:41
- GÜNCELLEME02.11.2008 11:41
Harf
“Harf” deyip geçmemek lâzım Her harf önemli olmasaydı, Hz. Âli Efendimiz, “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” der miydi?
Bizim bin yıllık alfabemizin tüm harfleri 1 Kasım 1928'de değişti. Buna “Harf İnkılâbı” deniyor.
Bu “inkılâp” bir Türkiye’de olmuştur, bir de Sovyet esaretindeki Türk devletlerinde
Onun dışında, Lenin ve Mao gibi, son derece sert darbelerle iktidara gelen ihtilâlcılar dâhil, hiçbir ülkenin yöneticisi alfabeyi değiştirmemiş, alfabeye dayalı olarak gelişen kültürel birikimlerini yok etmeyi göze almamıştır.
Çünkü alfabe değiştirmek, yüzyıllar boyu oluşan sanatsal ve kültürel dinamikleri yerle bir etmek, ayrıca da kültürel birikimi gelecek nesillere taşımaktan vazgeçmek demektir.
Böyle bir teşebbüsün sonucu ise kimlik bunalımıdır. Kütüphaneler türbeye dönüşür. Gazete, dergi ve kitap satışları yıllar boyu toparlanamaz. Sanatsal faaliyetler ilgi görmez.
Çünkü alfabe, bir milletin bireysel ve toplumsal karakteristiğinin dışa vurumudur.
Yani, harfler ve kelimeler, toplumun karakteristik öğeleridir. Bunlar aynı zamanda müzikle, resimle, mimari ile ve edebiyatla harmanlanmıştır.
Örneğin, Kiril Alfabesi’nin dili, mimarisi, resmi, müziği, dansı, edebiyatı, estetiği kendine uygundur... Latin Alfabesi’nin, Japon Alfabesi’nin de öyle
Kimilerinin “Arap alfabesi”, kimilerinin “Kur’an hattı”, kimilerinin de “Eskimez yazı” dedikleri yazı türü ise bizde farklılaşmış, “bize uygun” hale gelmiştir...
Aynı yazı, Arapların elinde “küfi”leşip köşelenirken, (sivri ve köşeli yazı türü aynı tür bir karakteri yansıtır) Osmanlı insanının elinde yuvarlaklaşıp “sülüs”e dönüşmüş, böylece Osmanlı’nın Araplara nispetle daha sabırlı, daha sevecen, daha uzlaşmacı ve dayanışmacı (birbirine bağlı harfler gibi) karakterini yansıtmış, en az “bizim kadar bizden” olmuştur.
Osmanlı mimarisi de aynı karakteristiğe uygun olarak şekillenmiştir...
Kubbe kültürü, toplumun yazıya yansıyan karakterine ek olarak bir korumacılığı (muhtaçları himaye gibi) da aksettirir...
Gerçekten Osmanlı idraki “fitre”, “zekât” ve “sadaka” gibi yardımlarla ulaştığı fukarayı minnet altına sokmamak için “vakıf”laşmış, bizatihi devlet büyük bir hayır kuruma dönüşmüş, hükümdarlar ve diğer yöneticiler bu büyük hayır kurumunun “hizmetlileri” olmuştur. (Başta padişah olmak üzere, üst düzey yöneticiler vakit buldukça fukaraya yemek dağıtılan mekânlara gidip bizzat bu hizmeti kendileri görürlerdi).
Hani kardeşiniz sağanak yağmur altında ıslanırken şemsiyenizi onunla da paylaşınca huzur bulursunuz ya, işte bunun gibi, Osmanlı insanı da kendisi gibi inananlar başta olmak üzere, tüm insanları “insanlık ekseni”nde kendine kardeş sayan bir hayat görüşü çerçevesinde, şemsiyesini, muhtaçları hayatın sağanaklarından koruyacak şekilde açmış, imkânlarını diğer kardeşleriyle de paylaşmıştır.
İşte bu “şemsiye harekâtı” kubbeye dönüştü ve kubbeler mabetlerde taçlaştı.
Bu mantık, İslâm Dini’nin “Hayat muavenettir (yardımlaşmadır)” şeklindeki özünden türemiş bir mantıktır.
“Osmanlı” ise, bu mantığı “hayat düzeni” haline getiren beceri ile sadakatin adıdır.
Itri’nin bestesi (özellikle de tekbir), Süleymaniye’nin kubbesine, ikisi birden sülüs yazısına, üçü birden Âkif’in’in “Süleymaniye Kürsüsü”ne (edebiyata), dördü birden ecdadın ebrusuna, oradan minyatüre (minyatürde perspektif yok diyenler, uzağı da yakın gören yüreklerin perspektifini kavrayamayanlardır), beşi birden mehter müziğine ve hepsi birden Kur’an’ın insanı merkez alıp hayatı onun etrafında örgüleyen estetik anlayışına ne kadar da yakışıyor.
Tanzimat öncesinden başlayarak gelen Batılılaşma süreci içinde, tümün bir parçası olan geleneksel alfabemizden vazgeçmekle, (bu işi önce Enver Paşa başlatmış, orduya Latin alfabesi kullanılmasını emretmiş, ancak Birinci Dünya Savaşı bu teşebbüsünün önünü kesmişti) sadece birkaç harften vazgeçmedik, böyle bir bütünlüğü bozduk... Ya da böyle bir bütünlükten koptuk!
O günden bu yana savruluyor oluşumuzda bu kopuşun rolünü görmezden gelmek imkânsız. Gördüğünüz gibi, alfabe değiştirmek basit bir olay değil!..
Çünkü alfabe olmayınca müzik olmuyor, edebiyat olmuyor, san’at olmuyor, mimari olmuyor; dilimizin bile zenginliğini koruyamıyor, kendimizi 300 kelime ile konuşmaya mahküm hale getiriyoruz.
Güya “Osmanlı Alfabesi” ile okuyup yazmak çok zordu. “Yeni Türk Alfabesi” (Selçuklularla birlikte yaklaşık bin yıldan beri kullandığımız alfabeye ısrarla “Arap Alfabesi” diyenlerin daha dün denebilecek bir tarihte aldığımız “Latin Alfabesi”ne inatla “Türk Alfabesi” demelerindeki garipliği anlamakta zorlandığımı itiraf edeyim) bu zorluğu ortadan kaldıracaktı.
Kaldırdı, gördük
75 milyonluk Türkiye’de satılan gazetelerle dergilerin ve kitapların toplamı ortada
Öteden beri “Latin Alfabesi” kullanan bir Fransıza yılda 25 kitap düşerken, 25 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına bir kitap düşüyor.
Buna göre biz hâlâ okuma-yazma öğrenememiş bir milletiz. Acaba bu sessiz direnişin özünde alfabe değişikliğinin rolü ne kadardır?
Harf İnkilâbı’nı yarın İsmet Paşa’nın anılarından okuyalım.
Yorumlar7
-
recep
17 yıl önce
Şikayet Et
savaştan çıkan bir millete. savaştan yeni çıkmış bir millete yapılabilecek en büyük kötülüktü bu sözde devrim..
üstelik savaştığınız ülkelerin yıllarca osmanlıya yaptırmak istediği en zayıf anıda yaptıramadığını yaptılar..
polis asker hakim savcı doktor öğretmen esnaf akla gelen herkes birgecede cahil duruma düştü
üstelik bu geride 700 yıllık bir tarihi bırakmak meydanda yendiğin düşmana kendi rızanla kendi masan da teslim olmaktan başka neydi..
BU GECE BİRİSİ ÇIKIP TÜRKÇEYİ KALDIRIP ÇİNCE GETİRDİM DESE
NELER OLUR DU ACABA
Beğen
Cevapla
-
bedirhan kilinc
17 yıl önce
Şikayet Et
yaralardan yara begen. 1gecede tum turkiye cahil birakilditum devletin gizli yazimlari dahil en ince hassas mevkiler azinligin elline sunuldu turk halkki nedenokumaz?Bilinc altinda rahat degilde on dan!!Yaziniz icin tesekurler
Beğen
Cevapla
-
engin temiz
17 yıl önce
Şikayet Et
>tek bir hususu dile getirmek istiyorum<. şehrinizde çarşıya şöyle bi çıkınız. 20.yy ın başlarında inşa edilmiş tarihî bir eserin orjinal tabelasına bi kafanızı kaldırıp bakınız. ve ilerden gelen bir turistin size inglizce "What is this" dediğini düşününüz, ne cevap verebileceksiniz.Utancınızdan yerin dibine geçmezmisiniz.O tabelada yazan Osmanlıca 2 kelimeyi okuyamamak kanıma dokunuyorza dokunuyor.Madem bu işi kaldıranlar böyle bi karar aldı,nedenseçmeli ders olarak o yazıları öğrenemiyorum.tarihimi orjinal belgesnden öğrenmeyeym diye mi!HATA:(
Beğen
Cevapla
-
Osman Zeki AYDIN
17 yıl önce
Şikayet Et
h a r f. siz bu millete bir h a r f öğrettinizde..
ne yaptınız, bildiğiniz neyi öğrettiniz,
balık tutmayimi, olta yapmayimi, yahut balık yemeyi mi.
bence BALIK YEMEYİ ,
Beğen
Cevapla
-
Süleyman Aşık
17 yıl önce
Şikayet Et
Katılmıyorum. Osmanlı'da harf değişikliği düşüncesi 1860'larda Münüf Paşa ile başladı. 2.Abdülhamit dahi alfabeyi değiştirmeyi düşünmüş fakat zamanın şartları buna engel olmuştur. Osmanlı'nın son döneminde okuma-yazma oranı çok mu yüksekti? Sorun bu millete okumayı sevdirecek eğiitim politikalarının uygulanamamasından kaynaklanmaktadır.
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle