Borcu var

  • GİRİŞ05.06.2011 10:33
  • GÜNCELLEME05.06.2011 10:33

Taşı toprağı altın şehir.

Kaç kişiyi ihya etti, kaç kişiyi unu ufak, kaç sevgilinin kollarını koynunda bıraktı bilinmez..

Güzeli, çirkini, zalimi, alimi, merhametlisi, iblisi , inananı, inanamayanı,  sarayı , zindanı, kilisesi havrası, camisi, seveni sevmeyeni bol bir şehir…

 “ Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun”

“İstanbul İstanbul olalı”

“İstanbul acılar kraliçesi”

“Beyoğlu tepinirken, ağlar Karaca Ahmet”

“Camlarında her akşam yangın çıkan Üsküdar”

“Ana gibi yar, İstanbul gibi diyar”

“Kız sen İstanbul’un neresindensin”

Kendisine, semtlerine, sokaklarına, taşına toprağına şiirler yazılmış şehir…

Bilenen bilinmeyen şairler tarafından bir rivayete göre beş yüz bin’den fazla şiir yazılmış İstanbul!a semtlerine…

Binlerce bestelenmiş güfte de cabası…

Dünya durdukça bu rekoru elinden alacak başka bir şehir yok dünyada…

Hele de bu devirde…

Sanat’ın edebiyatın, şiirin gün geçtikçe kısırlaştığı,gelişen teknolojinin  duyguları  günden güne körelttiği bu devirde, kim kalkar Amsterdam’a Paris’e Newyork’a, Moskova’ya, Mekke’ye- Medine’ye, Kahire’ye, Delhi’ye  Bağdat’a Şam’a, Kudüs’e şiir yazar…

Yazlıyor elbette, ama kaçı asırlar sonrasına kalır, dillere pelesenk olur?

İstanbul öyle mi, İstanbul bu, yaşar,-yaşatır; ezer-ihya eder; yazdırır-söyletir…

***

Geliyorum…

İstanbul’a seslenmek, İstanbul ile hesaplaşmak, borcumu ödemek, içimi dökmek için  geliyorum…

“Ey dizlerinde ustalarımın yedi tepeli şehir,

Doğuruyor musun yoksa yüzlerce bu tümsek nedir?


Bir araya gelmeyen iki yakanda insan yutan iki dev
Zincirlikuyu, Karaca Ahmet; meçhule gidenlere bir garip ev”

Arkamda Topkapı Sarayı, sağ çaprazımda Boğaz, sol çaprazımda Haliç, önümde Karaköy; ucu yontulmuş yazmak için bekleyen devasa bir kalem edasıyla Galata Kulesi…

Ve ben, kaldığım otelin ( Orsep Royal) terasında yüz elli İstanbul sevdalısı, şiire gönül vermiş insanlara sesleneceğim Sirkeci’den…

Borcu var…

bin yıl önceden beri
acısını çekenlerin
terk edip gidenlerin
hasreti var bu şehirde
diller lal, anlatılmadı
yok oldu kalemler
bu şehre kalemin
destan borcu var

borçlunun alacaklının
tutulmadı henüz defteri
bu şehir aşkına
martısı bol denizler aşkına
kır prangaları
azat et tüm renkleri
özellikle maviyi
kalemin şaire
şiir borcu var..

cömerdin cimriye dua
gönlün gönül’e vefa
iyinin kötüye cennet
borcu var
“sen
sensizliğin acısını bilemezsin
çünkü sen, seninlesin”
kalemi esir edemezsin
sokaklara, yollara
dağlara, insanlara
dünlere, yarınlara borcu var…

hayatın coğrafyasında
yolunu şaşırmışlar da
düşmüşler İstanbul’a
bağlı gözleri
iki yanlış bir doğru
iki deli bir akıllı eder mi
deliyi sever deli
son vapur telaşında
İstanbul…

“Taşı toprağı...”
ne altını be
Boğaz’ına kadar sefalet
Boğaz’ına kadar asalet
Boğaz’ına kadar rezalet
Boğaz’ına kadar aşk
sen kendine başka sevgili bul
sevgilini iç cebinden çaldım İstanbul…

Kerem çölde  şarlatan
Aslı’nın aslı yok
Şirin’in şirinliğine
Ferhat amele
Mecnun deli
Leyla sarayda acuze
masallar yalan
dile düşen asırlarca
sevdalardan bana ne
“Mende Mecnun'dan füzun aşıklık istidadı var,
Aşık-ı sadık menem, Mecnun'un ancak adı var.”


teneşirde
ölü tebessümü gülüşüm
tabutum dostlara
angarya
şiir oku
şiir dinle benim için
gerisi sivrisinek
Fırat kenarında caz
benim için
bir-iki mısra yaz
Anadolu’da olsun mezarım
şiirsiz kalmasın taşım
çukurumda yanarım…

düşün ki
ters akıyor
ya da
kurumuş farz et “Nil”i
ne olur Mısır'ın hali
“Nil”imsin…

Tarih: 10 Haziran 2011…

Bir gün sonra da (11 Haziran 2011) ver elini Adana…
Şampiyon  Çocuk Derneği.  Kimsesiz, yardıma muhtaç çocuklar yararına düzenlediği, dinleti anlatı…
Yer: Adana Büyük Şehir Belediye Salonu…

Hiç’tenliğimle  bekliyorum…

Yavuz Nufel - Haber 7
yavuznufel@live.nl

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat