Sesleri öldürüp şiiri katletmeyin…

  • GİRİŞ21.08.2011 07:23
  • GÜNCELLEME21.08.2011 07:23

Çocukluğunuzda kulağınızın  örs kemiğine yapışıp kalmış sesler vardır.  Unutamazsınız.
Aradan yıllar da geçse  de o sesi nerede duysanız, çekiç kemiğiniz  örs kemiğinize öyle bir vurur ki, kulaklarınızı sağır edercesine kuvvetli bir ses duyarsınız. O kadar kuvvetli olmasına rağmen  o sesi sizden başka duyan olmaz. O sesle  zamanda  öyle bir yolculuk yaparsını ki. kendinizi otuz, kırk yıl öncesinde eski, tek katlı, bahçeli bir evde; evin tek lüks eşyası kocaman bir radyonun başında bulursunuz.

Kemikten beş- alt  tuşlu, istasyon aramak için kocaman bir tekeri, ekranvari yatay bir camda İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum ve dünyanın belli şehirlerinin adı yazılıdır.  Genelde aile büyüklerinin dokunduğu, çevirdiği o kocaman yuvarlak düğmenin döndürülmesi halinde ekranın altında sağa sola hareket eden bir ibre..

İbrenin hareketi esnasında çıkan o sesler, sizin için bilinmeyen gezegenler arasında yolculuk gibidir.
Aranan istasyonun bulunması ile  kalabalık, bilinmeyen bir ortamdan  sizi alır hayalinizdeki dünyaya götürür.

Annenizin, ablanızın heyecanla beklediği ya bir arkası yarın, ya da radyo tiyatrosundan gelen sesler sadece sizin bildiğiniz, anlatmanız mümkün olmayan mekanlara taşır sizi..

Efektlerle süslenmiş oyunlarda kapı gıcırtısında ürperir, yağmur sesinde ıslanır, fırtına sesi ile korkar, kuş sesleri ile dünyanın en bilinmez doğa harikasında bulursunuz kendinizi; kocaman bir radyonun başında radyo tiyatrosu, ya da arkası yarın dinlerken.

O hazzı, o hissedişi, o etkiyi ve sadece sesin beynimde oluşturduğu o  güzellikleri, korkuları, mekanları izlediğim onlarca dizi filmin hiç birinde bulamadım, bulamıyorum..

Ses..

Ses çok önemli..

Yıllar önce örs kemiğime yapışıp kalmış bir ses duydum geçenlerde.

Şiir okuyordu.

Hem şiire hem de o sese yazık oldu.. Çocukluğumdan kalan sesi öldürdü şiir… Örs kemiğimden kazıdı o sesi…

O ses en sevdiğim bir şiiri yaraladı…

Ben o sesi, o şiirle sevmemiştim ki..

Ben o şiiri okurken ya da bana aşina olmayan seslerden dinlerken öyle hissetmiyordum ki…

Bildik, aşina izi kalmış sesler şiir okumamalı… Hem seslere hem de şiire yazık oluyor..

Bir tartışma vardı…"Özellikle tiyatrocular şiir seslendirmeli mi", diyorlardı... Avazım çıktığı kadar; “Hayır seslendirmemeli” diyorum iddia ve inatla. Özellikle ünlü tiyatro sanatçıları, sinema ve dizi oyuncuları, şiirden uzak durmalı, seslendirmemeli...

Kurtlar vadisinde Çakır rolü ile ünlenmiş Oktay  Kaynarca, Ahmet Arif'in Anadolu şiirini okurken dinledim… 
Anadolu şiirini dinlerken ilk kez zevk almadım, ilk kez beni alıp götürmedi. Yıllarca Anadolu şiirin ben de oluşturduğu dünyada İskender’i şahı, sultanı takmayan asi insan nam-ı diğer Çakır değildi.

Ne zaman Kerem Alışık’ı duysam babası rahmetli Sadri Alışık canlanır gözümde… 
Hem şiire hem babası rahmetli Sadri Alışık’a yazık oluyor bence..
Ayrıca Kerem Alışık’ın şiir okuması demek; hiçbir zaman kendisi olamayacağının, kendini bulamayacağının da bir göstergesi…

Rutkay Aziz de okumasın, okumamalı… Okuduğu şiirden almam gereken haz,  Kapıcılar dizisindeki rolünde entelektüel ressamın  tuvalinde çok çirkin duruyor…  Ya da zorla benzetildiği Atatürk rolündeki o adam canlanıyor gözümde Rutkay Aziz şiir okuduğunda..

Bu konuda daha onlarca örnek verebilirim kısaca herkes işini yapsın. Şiiri kirletmeye kimsenin hakkı yok… Benim hayallerimi yıkmaya kimsenin hakkı yok.

Durup dururken çıkmadı bu “ Ses ve Şiir” mevzu..

Keloğlan, Rüştü Asyalı’yı
Orhan Boran, Yuki’yi öldürmüştü yıllar önce… 

İftarlık pilav kıvamındaki bu yazı çok su, çok tartışma götürür.

Bana müsaade, yarın için yazacağım ramazan manileri var daha…

Yavuz Nufel - Haber 7
 yavuznufel@live.nl

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat