Türk Subayı’na açık mektup!
- GİRİŞ22.06.2009 10:18
- GÜNCELLEME22.06.2009 10:18
Belge sahte mi! Değil mi! Varılan sonuç; sahteyse de durum vahim, değilse de vahim! Sevgili dostlar, sahte mi, değil mi bilmiyorum ama bildiğim bir gerçek var; Türk subayı rahatsız! Ve bu rahatsızlık, ortada tartışılandan çok daha derin ve köklü “sonuçlar” doğurmuş olabilir!
Hep birlikte bir şeyler yapmalıyız! Açıkça bazı mesleleri tartışmalıyız!
Peki “subayımız” neden rahatsız ve en önemlisi bu haklı bir rahatsızlık mı?
Kendilerine göre mutlaka haklı oldukları, hatta bizim asla anayamayacağımız birçok “gerekçeleri” var! Var ama “bize de bir kulak vermeliler”!
Bu köşede defalarca 1997 sonrası “TSK’yı yıpratma” planlarını, dışarıdan içeriye yazdım!
Tekrar ediyorum; mutlaka “haklılar” ama bazı detayları özellikle “irtica” diye bağırarak her ayağa kalktığımızda “emperyal güçlerin” üzerimizde nasıl oyunlar oynadıklarını asla unutmamalılar! Gerçek “düşmanın” bizi birbirimize düşürüp, kendini saklamasına izin vermemeliyiz!
Sevgili Türk Subayı, ben asker değilim, sizin kadar “bazı meseleleri” askeri açıdan göremem ama 1875’den başlayarak “ekonomik anlamda kanımızı emenlerin”, gerektiğinde Silahlı Kuvvetlerimizi de sahneye tahrikler ile dahil ederek, nasıl oyunlar oynadığını çok iyi görebilirim..
Şimdi bana bir imkan verin, anlatayım...
Ekim 1875. Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, Osmanlı’nın kurtuluş yolunda en önemli adımı olan ‘faizde tenzilat’ kararını açıkladı. Yabancıların tuzağına düşmüş Osmanlı Devleti faiz borçlarının beş yıl süreyle ancak yarısını ödeyeceğini ve ödeyemediği kısım için yüzde 5 faizli tahviller vereceğini açıkladı. O yıl bütçe toplamı 25 milyon, iç ve dış faiz ödemesi 30 milyon liraydı...
Mart 1876. Osmanlı Devleti, borç ödemelerinin tamamını durdurduğunu açıkladı. “Ödemekle bitmeyen faiz-borç sarmalında” alınmış en doğru karardı... Yok edilme süreci Osmanlı sanayi yapısını tamamen çökerten 1838 Baltalimanı Anlaşması ile başlamıştı. 1838 yılında Reşid Paşa, ilk olarak Lord Stratford ve Avrupa’nın diğer devletleriyle serbest ticaret anlaşmasını imzalamış, Osmanlı, devletçi ekonomiyi rafa kaldırarak gümrük vergilerini İngiltere ile saptamayı kabul etmişti. Bu adım ile Osmanlı, ucuz mallar cenneti haline gelirken, üretmediğini tüketen bir toplum haline de gelmiş ve en verimli alanlar yabancı sermayenin eline geçmişti. 1814 yılında bir sterlin 23 kuruş iken, 1839’da 104 kuruş oldu. Avrupa devletleri, Osmanlı’ya “Hemen dış borçlanmaya gitmelisiniz” diyerek baskı yapmaya başladı. Bu arada dünya “petrol servetlerinin” hazırlığını yapmış ve Osmanlı süratle borçlandırılırken, petrol yatakları yabancılar tarafından paylaşılmaya başlanmıştı...
Mayıs 1876. Borç ödememe kararı ilk sonuçlarını vermeye başladı. “Başkaldıran boyunduruk altındaki Osmanlı”ya ilk isyan kışkırtmalar sonucu Balkanlar’da başladı. Bulgarlar ve Sırplar isyan etti. Aynı günlerde İstanbul’da medrese öğrencileri ayaklandı ve borç ödememe kararını alan Sadrazam Nedim Paşa azledildi. Ayaklanma Harbiye öğrencileri arasında da yayıldı, Dolmabahçe Sarayı sarılarak Sultan Abdülaziz tahttan indirildi... Sonuç: 1878-1881 Osmanlı Hazinesi Düyun-u Umumiye’ye teslim oldu...
1950-1970: Emperyal güçler Türk ekonomisini hatta Kore Savaşı-NATO üyeliği çizgisinde Türkiye’yi “esir etme” planını harekete geçirdi. 1960 öncesi Rusya kartı ile bu oyuna karşı “hamle yapan” siyasi otorite, Sadrazam Nedim Paşa’nın kaderinden kurtulamadı! “İrtica” diye ayağa fırladık, emparyal güçlerin “kucağına düştük”!
1978-1980: Türkiye’de halen de süren hâkim politikaların temeli, 1978’in Temmuz ayında, Dünya Bankası’nca hazırlanan raporla atıldı. Raporun imzalayıcıları Kemal Derviş ve Sherman Robinson idi. Hükümetler bu rapora uymayı kabullenmezken, 1980 darbesiyle uygulamaya konulan bu raporla, Türkiye’nin 1978’e kadar başarıyla süren kalkınmacı, bireysel ve küçük ölçekli sermaye birikimlerine dayalı yapısı, büyük ölçekli çokuluslu sermaye ilişkilerinin kontrolünde serbestleşmeyi savunan bir dinamiğe dönüştü. Ekonomide bu yanlış programın izlenmesiyle verilen yüksek faiz, sıcak para girişi gibi ödünler Türkiye’nin varlıklarının yurt dışına kaçmasına sebep oldu. 1977 yılında düşünülen kalkınma hamlesi böylece engellenmiş ve “Cumhuriyet ile yırtılan borç gömleği” yeniden Türkiye’ye giydirilmiş oldu...
1980-2007: 1980’de yok denecek kadar az olan borç stokumuz, her yıl bütçenin yüzde 40-50’sini vermemize rağmen 300 milyar doların üzerine çıktı. Türkiye, 70 milyonu ile çalışıp 3-5 bin gerçek-tüzel (iç-dış) kişiye gelirinin yüzde 50’sini aktarır hale geldi. 2001 yılında borsa ve kurdaki hareket sonrası, Türkiye IMF tarafından atanan “1978 raporu yazarına” teslim edildi ve dünya üzerinde görülmemiş bir dolar faizini tefecilere aktarmaya başlarken, IMF’ye en borçlu üç ülkeden biri oldu...
Sevgili Türk Subayı, belge sahte mi, gerçek mi “onu bilmem” ama birşeyi bilirim “1876’dan beri” bizi bize düşüren “gerçek düşmanlarımız” kendilerini çok ama çok iyi saklıyorlar... Gerektiğinde “demokrasimizi” katledip, hangi “yönetim gelirse gelsin” her şeyimize hakim oluyorlar... Gelin “sivil-asker” el ele verelim ve DEMORASİMİZİ daha da güçlendirerek, gerçek düşmanlarımız karşı birlikte duralım...
Yiğit Bulut - Vatan
ybulut@gazetevatan.com
Yorumlar29
-
med_cezir
16 yıl önce
Şikayet Et
.... harabe binayı yıkmadan saray yapmak sil baştan saray yapmaktan daha masraflıdır
şu demokrasi diyerek oy vererek o koltuklara yolladığımız insanların içinden hiçbir 2. Mahmut çıkmazmı ya
Beğen
Cevapla
-
Cafer UÇA
16 yıl önce
Şikayet Et
sn.Yiğit BULUT. Siz ülkemizde demokrasi oldugunumu düşünüyorsunuzda subaylarımıza gelin birlik olalım diyorsunuz.Şaşırdım siz anlaşılan başka yerde büyümüşsünüz.Bizim subaylarılmızın harp okullarında aldıkları eğitimde halka güvenilmiyeceğinin ve seküler laiklik prensiplerine göre yetişdiğini biiyorsunuzdur.Cumhuriyet rejiminin halk rejimi oldugu halkde bu güne kadar halkın seçtiği hükemetleri benimsemedikleri dir.Bunun adı demokrasimi,vesayet rejimimi.Düşman kim,halkmı,bu şartlarda nasıl el ele olunacak anlatın öğrenelim.
Beğen
Cevapla
-
yildiz savasci
16 yıl önce
Şikayet Et
zafer engine. Bence sen bir daha muhterem
insanlarla ozelliklede erbakanla
ugrasmayi birak ..zira tc devletinin
osmanlidan sonra gorup gorecegi
baska adam kalmamistir. Ne
menderes ne erdogan varsa yoksa
erbakan.analizlerini iyi yap neyi
yasadin ki konusuyorsun
Beğen
Cevapla
-
mehmet aziz öztürk
16 yıl önce
Şikayet Et
heleki bir ayıp var ya. kockoca ilker paşa türkiyenin iç işlerini
ilgilendiren konularda amerikadan
NATO toplantılarından açıklama
yapması düpedüz ayıp. Hariçten gazel
okumak gibi. Ama sen gkb sin. O
zaman Fettullah hocaya ne kızıyoruz
amerikadan konşuyor diye. Bizde töre
haline geldi. Ülke sorunlarını dışarıda
çözmeye çalışmak.
Beğen
Cevapla
-
mehmet aziz öztürk
16 yıl önce
Şikayet Et
subaylara ne oluyor. ikide bir rahatsızlanıp duruyorlar.
millet 80 yıldır rahatsız içindekileri
çıkardı çıkaracak. O zaman kim
duracak önünde. Askerler maalesef
amerikan emperyalizminin
jandarmalığını yapmaktan
vazgeçmiyorlar. işlerine de geliyor.
böylece kendi menfaatlerini de
korumuş oluyorlar. Sanal irtica
tehlikesi reel PKK tehlikesinden
daha öncelikli olarak konu edilmesi
amerika ile bir kesim askerin
çıkarlarının örtüşmesi anlamına
geliyor. İÇrde şahin dışarıda karga
olmanın başka açıklaması varmı?
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle