Budapeşte satranç tahtasında: Karpatlar’ın eşiğinde barış mı, güç mimarisi mi?
- GİRİŞ20.10.2025 09:43
- GÜNCELLEME21.10.2025 09:54
Putin ile Trump arasında 16 Ekim’de gerçekleşen ve yaklaşık iki buçuk saat süren telefon görüşmesi, yalnızca “içerikli ve dostane” bir temas olarak kalmadı; Budapeşte’de yüz yüze bir zirve kararını da doğurdu. Yıl başından bu yana sekizinci temas olan bu görüşmenin hemen ardından piyasaların verdiği olumlu tepki, barış olasılığının fiyatlandığını gösterdi. Ancak takip eden günlerde Washington’da yaşananlar, bu iyimserliğin kırılgan doğasını açığa çıkardı: Vladimir Zelenskiy’nin ABD ziyareti sembolizm açısından baştan tökezledi; protokol karşılamasının yokluğu, Beyaz Saray’daki randevuya yarım saat gecikme ve görüşme sonrasında basına açıklama yapılmaması, dosyanın Kiev açısından ivme kaybettiğine dair bir izlenim yarattı. Dahası, Zelenskiy’nin gündeminde başı çeken Tomahawk füzeleri talebi, toplantıların ardından Ukrayna parlamentosunun da teyit ettiği üzere fiilen askıya alındı. Trump’ın “tansiyonu tırmandırmama” ve “arabulucu rolünü zedelememe” yaklaşımı, Washington–Moskova hattında kurulan yeni denklemin çerçevesini çiziyor.
Neden Budapeşte?
Budapeşte tercihi tesadüf değil. Orta Avrupa’nın eşiğinde, AB ve NATO içinde fakat merkez kalıpların dışında daha esnek bir siyasi topografya sunan bir başkent, mekansal pratiklik ile sembolik tarafsızlığı harmanlıyor. 1994 Budapeşte Mutabakatı’nın tarihsel gölgesi, şehrin diplomatik hafızasını güncel arayışlarla buluştururken, Viktor Orbán’ın Kiev–Moskova–Washington ve Pekin arasında kurduğu mekik hat, Budapeşte’ye işlevsel bir arayüz rolü kazandırıyor. Avrupa Komisyonu’nun Putin ve Lavrov’un Macaristan’a gelişi halinde yaptırım ihlali olmayacağı yönündeki açıklaması, ev sahipliğini hukuki tartışmalardan arındırırken, Macar hükümetinin “tam güvenlik” taahhüdü mekânı yalnızca lojistik bir buluşma noktası olmaktan çıkarıp “eşik” niteliğine taşıyor.
Ukrayna Dosyası
Ukrayna başlığında ton ayarı dikkat çekici biçimde değişti. Reuters’ın aktardığına göre Kiev heyeti, Tomahawk kullanımına dair bir sunum ve Rus savunma sanayisinin “zayıf noktalarını” işaretleyen haritalarla Washington’a geldi; ancak 16 Ekim’de Putin–Trump hattında alınan Budapeşte kararının gölgesinde bu plan rafa kalktı. Zelenskiy’nin Beyaz Saray’daki görüşmesi skandalsız geçti; Trump kıyafet tercihini takdir etti ve görüşmeler öncesinde Oval Ofis’te dünya çapında tanınan İtalyan tenor Andrea Bocelli ile kısa bir sohbet gerçekleştirdi. Bocelli, popüler “Con Te Partirò” (Türkçesi: “Seninle Gideceğim”) şarkısıyla bilinir; bu detay, toplantı gününün sadece sert diplomasi değil, kültürel bir ara anla da geçtiğini, yani Washington’un dosyayı dramatize etmeden daha sakin bir ton tercih ettiğini sembolik olarak gösterdi. Fakat esas politik sonuç, uzun menzilli mühimmat talebinin askıda kalması oldu. HSE’den (Moskova merkezli Ulusal Araştırma Üniversitesi Yüksek Ekonomi Okulu) Dmitry Novikov’un “diğer tarafın önünde kendini küçük düşürmeyen, temkinli arabulucu” tespiti ve ABD Küresel Politika Enstitüsü’nden George Samuel’in “dokuz ayın bilançosu: tırmanmayı önleme” yorumu, bu yaklaşımın analitik çerçevesini tamamlıyor.
Diplomatik Hazırlık
Budapeşte zirvesine giden hazırlıklar satrançtaki açılışı andırıyor: dosyalar dilimleniyor, maliyetli başlıklar lider masasından teknik alt masalara indiriliyor. 17 Ekim’de Macar Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó’nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher Landau ve Kremlin’den Yuri Uşakov’la yaptığı temaslar, kanalların eşzamanlı ısındığını gösterdi. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov’un işaret ettiği takvime göre zirve iki hafta içinde —ya da biraz daha sonra— yapılabilir; ayrıntıların Lavrov ile Amerikalı muhatabı Marco Rubio tarafından çalışılacağı açıklaması, gündemin omurgasını netleştiriyor. Trump, görüşmenin ikili formatta olacağını, Zelenskiy’nin ise hatta bağlanacağını belirterek masanın kompozisyonuna dair sınırları çizdi.
Piyasalar ve Lojistik
Piyasalar “barış ihtimali”ni peşinen fiyatlayabilir; ancak kalıcılık, mühimmat akışı, yaptırım dili ve kritik lojistik ile finansal aktarım kanallarında ölçülebilir ilerleme gerektiriyor. Alaska’daki önceki buluşmanın Ukrayna müzakerelerinde beklenen ivmeyi yaratamaması, özellikle Avrupa’daki bazı başkentlerin “devam tercihine” atıfla açıklanmıştı. Bu kez Washington’un, Alaska deneyiminden ders çıkararak Avrupalı ortakların tırmandırma eğilimine sınırlayıcı bir çerçeve koyup koyamayacağı belirleyici olacak. Trump’ın “tansiyonu artırmadan sonuç” arayışı piyasalara kısa soluklu bir rahatlama sunsa da, Tomahawk gibi eşiği yüksek dosyalarda net bir gerilim düşürücü çerçeve görülmedikçe iyimserlik kalıcı olmaz.
Orbán’ın Rolü
Orbán yönetimi, ev sahibi olmanın ötesinde “ritim ayarlayıcı” bir konum peşinde. Çok yönlü dış politika hattı —Rusya, Çin ve Küresel Güney’le kurulan pragmatik ilişkiler— Macaristan’ı Avrupa içindeki az sayıdaki esnek aktörden biri hâline getiriyor. Gábor Shtir (Macaristan merkezli bir dış politika yorumcusu ve gazeteci; Orta ve Doğu Avrupa ile Rusya üzerine yazılarıyla bilinir) de bu bağlamda, Budapeşte’nin değerinin esneklik ve diyalog kapasitesinden doğduğunu vurgular. Ancak AB ve NATO iç denklemleri bu alanı sınırlayabilir; bu nedenle Macar diplomasisinin başarısı, ev sahibi tarafsızlığını korurken güvenlik ve sembolizmi dengeleyebilmesine bağlı.
Washington–Moskova Hattı
Zirve psikolojisi, güven–simetri–zaman üçgeninde kuruluyor. Uşakov’un “en zor dosya” vurgusu, lider diplomasisine yüklenen ağırlığı doğruluyor. Trump’ın Orta Doğu örnekleri üzerinden kurduğu barış özgüveni, Ukrayna’da tek kanallı bir çözüme dönüşmekte zorlanacaktır; çünkü dosya çok aktörlü ve katmanlıdır. Yine de masada şu paket duruyor: ana hatlarıyla bir uzlaşma, bunun adım adım ve tarihe bağlanmış bir planla hayata geçirilmesi ve sahada tansiyonu düşürecek somut güven önlemleri. Devlet Duması’ndan (Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı) gelen “Alaska ev sahipliğinden sonra bir sonraki buluşma Rusya’da olmalı” argümanı, devletlerarası karşılıklılık kuralına dayanıyor; ne var ki coğrafya seçiminin ötesinde belirleyici olan, çatışmayı sonlandıracak somut maddeler bütünü olacaktır.
Mekân ve Güvenlik
Zirvenin operasyonel boyutu da yoğun. Rus heyetinin güney hattı üzerinden —Hazar, İran, Türkiye, Akdeniz, Karadağ, Sırbistan ve Macaristan— uçması, hatta medyada yer aldığı üzere Türk Hava Kuvvetleri eşliğinin gündeme gelmesi, Avrupa hava sahası kısıtlamaları ve 2023’te Bulgaristan–Kuzey Makedonya hattında yaşanan sapma tecrübesinin (kısaca: yaptırım ve hava sahası kısıtlamaları nedeniyle Rus devlet uçuşlarının bu koridoru kullanmakta zorlanması ve planlanan güzergâhtan saparak alternatif hatlara yönelmek zorunda kalması) hesaba katıldığını gösteriyor.
Budapeşte’deki muhtemel mekân tercihleri, güvenlikten sembolizme tüm parametreleri denkleme dahil etmek zorunda; Avrupa Komisyonu’nun “yaptırım ihlali yok” güvencesi bu açıdan kritik bir kilit taşı işlevi görüyor.
Sonuç
Budapeşte, bir varış değil; bir eşik. Zelenskiy’nin Washington performansı ve Tomahawk başlığının askıya alınması, kısa vadede Kiev’in beklenti yönetimini zorlaştırırken, Trump’ın “gerilim tırmandırmayan arabulucu” çizgisi masanın ana tonunu belirliyor. Eğer liderler uzun menzilli mühimmat ve yaptırım dilinde tansiyonu düşürücü bir çerçeveye yaklaşır; kritik lojistik ve finansal aktarım kanallarını yeniden işler hâle getirir; danışman seviyesinde takvime bağlanmış bir yol haritasını tescillerse, piyasalardaki iyimserlik rasyonel zemine kavuşur ve “yönetilebilir denge”ye doğru bir kapı aralanır. Aksi hâlde, diplomasi bir fotoğraf verir; metin dağılır. Satrançta bazen en güçlü hamle, taş sürmek değil, tehdidi görünür ve yönetilebilir kılmaktır. Budapeşte’nin sınavı, tam da bu tehdit yönetimini zamanın ritmiyle uyumlu hâle getirmek olacak.
Yıldıran Acar
Siyaset Bilimci
Yorumlar6