Budapeşte görüşmeleri: Barış arayışı mı, stratejik denge arayışı mı?

  • GİRİŞ23.10.2025 09:00
  • GÜNCELLEME24.10.2025 09:53

Budapeşte, son haftalarda küresel diplomasinin odağı haline geldi. Bunun en büyük sebeplerinden birisi Putin ile Trump arasında 16 Ekim 2025 tarihinde gerçekleşen ve yaklaşık iki buçuk saat süren telefon görüşmesi. Bu görüşme yalnızca “içerikli ve dostane” bir temas olarak kalmadı; Budapeşte’de yüz yüze bir zirve kararını da doğurdu. ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılması planlanan olası görüşme, yalnızca iki liderin teması olarak değil, küresel sistemde değişen güç ilişkilerinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu girişim, Ukrayna’daki savaşın geleceği kadar, Avrupa güvenlik yapısının da yönünü belirleyebilecek potansiyele sahip.

Zirvenin Macaristan’da gerçekleşecek olması, Avrupa’da tarafsız diplomasiye duyulan ihtiyacın yeniden gündeme geldiğini ortaya koyuyor. Ancak bu süreç, henüz başlamadan yoğun bir dezenformasyon ve algı mücadelesinin içine çekildi.

Neden Budapeşte?

Budapeşte tercihi tesadüf değil. Budapeşte’nin seçilmesinin arkasında tarihsel, coğrafi ve diplomatik gerekçeler bulunuyor. Orta Avrupa’nın eşiğinde, AB ve NATO içinde fakat merkez kalıpların dışında daha esnek bir siyasi topografya sunan bir başkent, mekansal pratiklik ile sembolik tarafsızlığı harmanlıyor. Macaristan, Soğuk Savaş döneminden itibaren hem Doğu hem Batı bloklarıyla temas kurabilen nadir Orta Avrupa ülkelerinden birisidir. 1994’te imzalanan Budapeşte Memorandumu, Ukrayna’nın nükleer silahlardan arınması karşılığında güvenlik garantileri almasını öngörmüş; bu belge, Avrupa güvenlik düzeninin sembolik metinlerinden biri hâline gelmişti. Bu nedenle “Budapeşte” ismi, uluslararası toplumun hafızasında zaten “güvenlik” ve “taahhüt” kavramlarıyla yan yana anılıyor.

Coğrafi açıdan bakıldığında, Macaristan bugün Avrupa’nın merkezinde, hem NATO hem de AB üyesi olmasına rağmen Batı ittifakının sert çizgisi dışında kalan bir ülke konumunda. Başbakan Viktor Orbán’ın son yıllarda izlediği dış politika ve Kiev–Moskova–Washington ve Pekin arasında kurduğu mekik hat, Budapeşte’ye işlevsel bir arabulucu rolü kazandırıyor. Bu pozisyon, Macaristan’ı hem Washington hem de Moskova için “tarafsız ama ulaşılabilir” bir zemin hâline getiriyor.

Budapeşte’nin tercih edilmesinin bir diğer nedeni de Avrupa’daki siyasi atmosfer. Prag ya da Berlin gibi kentler, NATO ve AB politikalarına sıkı bağlılıkları nedeniyle “güvenli diplomatik alan” olarak görülmezken; Budapeşte, tarafların güvenlik gerekçeleriyle hareket edebileceği bir konum sunuyor.

Ayrıca, Macaristan’ın uzun süredir Ukrayna savaşının ekonomik etkilerinden doğrudan zarar gören ülkelerden biri olması, barış girişimlerine içsel bir motivasyon kazandırıyor. Orbán yönetimi, enerji maliyetlerindeki artış ve tedarik zincirlerindeki kesintiler nedeniyle, savaşın uzamasını bir ulusal güvenlik meselesi olarak değerlendiriyor. Bu da Budapeşte’yi yalnızca coğrafi değil, politik olarak da “barış müzakereleri için uygun zemin” hâline getiriyor. 

Bilgi Savaşları ve Medya Yansımaları

Rusya-Amerika zirvesine dair haberler başından beri yoğun bir dezenformasyon ortamı içinde şekilleniyor. Kremlin kaynakları, görüşmenin hazırlıklarının “gayriresmî temaslar çerçevesinde” samimi sürdüğünü belirtirken; Batı medyası, zirvenin durdurulduğu ya da iptal edildiği yönünde ısrarlı haberler yayımladı. Bu durum, medyanın diplomatik süreçlerde yalnızca haber aktarıcısı değil, doğrudan politika üreticisi bir aktör haline geldiğini gösteriyor. Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zakharova’ya göre bu çelişkili bilgi akışı, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy’i moral olarak desteklemeye dönük bir psikolojik operasyonun parçası. Aynı günlerde Trump’ın “zamanımı boşa harcamak istemiyorum” sözleri de bu bilgi savaşının merkezinde yankılandı. Ancak Trump, “hiçbir şey söylemedim, sadece ne olacağını göreceğiz” diyerek geri adım atmadı; bu da diplomatik belirsizliğin, aslında kontrollü bir stratejinin parçası olduğunu düşündürüyor.

Macaristan’ın Konumu: Avrupa’nın Çatlağında Denge Arayışı

Macaristan, uzun süredir Avrupa Birliği üyesi kimliği ile Rusya ile sürdürdüğü diyalog arasında dikkatli bir denge politikası izliyor. Başbakan Viktor Orbán, Budapeşte’deki görüşmeyi “ülke için varoluşsal önemde” olarak nitelendirdi. Ona göre, Ukrayna’daki savaşın son bulması yalnızca bölgesel istikrar değil, ekonomik toparlanma anlamına geliyor. “Savaş sona ererse ekonomi nefes alacak, halk yeniden kazanacak” diyen Orbán, dış politikasını ideolojik değil, ekonomik rasyonalite temelinde yürüttüğünü açıkça ortaya koydu.

Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó da barış girişimlerine yönelik engelleme çabalarına dikkat çekti. Szijjártó’ya göre, “savaş yanlısı çevreler” barış girişimlerini itibarsızlaştırmak için medya üzerinden sistematik kampanyalar yürütüyor. Bu açıklama, Macaristan’ın Avrupa içindeki konumunu, Batı’nın genel söyleminden farklı bir çizgide tanımladığını gösteriyor.

Avrupa’daki Bölünme Derinleşiyor

Zirveye yönelik tepkiler, Avrupa Birliği içinde derin bir görüş ayrılığına işaret ediyor. Slovakya Başbakanı Robert Fico, Avrupa Birliği’ni görüşmeyi engellemeye çalışmakla suçladı. Fico’ya göre, “Eğer AB gerçekten barış istiyorsa, bu görüşmenin önünü açmalıdır.” Onun bu açıklaması, Orta Avrupa ülkelerinde artan “barış eksenli” siyasetin bir yansıması olarak görülüyor.

Buna karşın Polonya Dışişleri Bakanı Radosław Sikorski, Putin’in Macaristan’a giderken Polonya hava sahasını kullanması hâlinde Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararını uygulayacaklarını açıkladı. Ancak Bulgaristan Dışişleri Bakanı Georg Georgiev, “zirve barış içinse hava sahamız açık” diyerek farklı bir tutum sergiledi. Bu karşıt açıklamalar, Avrupa’nın ortak bir stratejik vizyon oluşturmakta ne kadar zorlandığını bir kez daha gösterdi.

Medyanın ve Kamuoyunun Etkisi

Rusya’daki haber kanalları, Batı medyasının Trump-Putin görüşmesini “bozma çabası” içinde olduğunu ileri sürüyor. Izvestia ve Sputnik, görüşmeye dair Batılı kaynaklardan gelen çelişkili bilgileri “kontrollü sızıntılar” olarak değerlendiriyor.

Buna karşın The Guardian ve Bloomberg, Trump’ın Ukrayna’ya baskı kurarak hızlı bir ateşkes planladığını, bunun ise Avrupa’daki müttefikleri rahatsız ettiğini yazdı. Avrupa kamuoyunda, Trump’ın barış önerilerinin “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tehlikeye atabileceği” yönünde kaygılar öne çıkıyor.

Uzman çevrelerde ise Budapeşte sürecinin, klasik diplomasi kanallarından ziyade medya aracılığıyla şekillendiği yorumları yapılıyor. Bu durum, modern uluslararası ilişkilerde kamu diplomasisi ve bilgi yönetiminin askeri güç kadar etkili hale geldiğini gösteriyor.

Sonuç: Belirsizlikler Arasında Yeni Bir Dönem

Budapeşte süreci, Avrupa’nın ve Atlantik ittifakının kendi içindeki kırılgan dengelerini açığa çıkardı. Görüşme henüz gerçekleşmeden, tarafların niyetleri üzerinden oluşan söylem savaşı bile uluslararası ilişkilerdeki güç mücadelesinin derinliğini gösteriyor.
Bugün tartışılan mesele yalnızca bir diplomatik buluşma değil; Avrupa’nın savaş ve barış arasında yeni bir denge kurma çabasıdır. Eğer bu görüşme hayata geçirilirse, sadece Ukrayna savaşının değil, Avrupa güvenlik düzeninin geleceğini de belirleyecek bir dönüm noktası olabilir.

Barış, bu süreçte bir idealden ziyade stratejik bir denge arayışının sonucu olarak şekilleniyor.

Yıldıran Acar
Siyaset Bilimci

Yorumlar4

  • M. Berk 5 gün önce Şikayet Et
    Budapeşte süreci, değişen güç dengelerinin somut bir yansıması olarak öne çıkıyor. Zirve, Avrupa güvenlik mimarisi için bir sınama niteliği taşırken, Türkiye’nin savunduğu diyalog ve denge yaklaşımının önemini de teyit ediyor. Budapeşte artık yalnızca bir başkent değil, çok kutuplu diplomasinin yeni sembolü olarak gözüküyor.
    Cevapla
  • H.Güler 1 hafta önce Şikayet Et
    ABD tek bir sonuç için Rusya ile görüşmüyor, ABD kendine yeni rakip olarak Çin'i görüyor ve Rusya' yıda bu mücadelede en azından karşısında görmeyeceği kıvama getirmeyi hedefliyor.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abdulkadir Akar 1 hafta önce Şikayet Et
    Sevgili hocam .Küresel sisteme bakışın dan başlayan neden Budapeşte tesadüf olmadığı ile devam eden maçaristanın konumunu ve medyanın güçü AB ülkelerinin fikir ayrılık ları gibi bir çok konuda ki fikrinizi analinizi çok beğendiğimi ifade ediyor um lakin ağırlığı ve derinliği olan bir mesele Harika gidiyor emeğine yüreğine sağlık faydalanmaya devam
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Alp Çekiç 1 hafta önce Şikayet Et
    Yazınız, Avrupa diplomasisindeki güç boşluklarını ve medya manipülasyonunu çok iyi harmanlamış. Budapeşte sürecinin “bilgi savaşı” boyutuna dikkat çekmeniz özellikle önemliydi. Dengeli, derin ve öğretici bir analiz olmuş. Teşekkür ederim Yıldıran Bey.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat